İbrahim Kalkan
Vefa
hissi beşeridir, insana yakışır. Kadirbilir, değerbilir olmak güzel. Bu duyguyu
taşımayan insandan ne hayır gelir. Son 20 yılda Türkiye’de unutulmuş birçok
şahsiyet hatırlandı, haklarında anma toplantıları yapıldı; isimleri caddelere,
okullara, kültür merkezlerine, kütüphanelere, üniversitelere verildi. Vefa
rüzgârı, hayırlısıyla kesilmeden sürmeli. Zira bizim, hatırlanacak binlerce
değerimiz var.
Geçen gün,
aziz dostum Muhsin Karabay beni aradı. Merhum İbrahim Kalkan’ın ruhuna Yasin-i
Şerif okutulacağını ve ardından mezarı başında dua edileceğini söyledi. O kadar
sevindim ki! Hemen gittim. Çünkü İbrahim Bey, koronavirüs’ün en azgın
günlerinde 1 Temmuz 2021 tarihinde vefat etmişti. Cenaze namazına katılamamış,
bu hüznü içimde yaşamıştım. Rahmetle anarak telafi etmeliydik. Yenibosna
Çobançeşme Mezarlığı’ndaki camiye vardığımda, Hoca Kur’an okuyordu. Arkadaşlar
ve aile gelmişti. Ruhuna okunan Kur’an-ı Kerim’i dinledik. Çıkışta mezara yöneldik.
Rahmetlinin kızı Elif Hanım’la ve ailenin diğer fertleriyle tanıştık. Kalkan
Ailesi vefa abidesi. Reşat Şen, Nazif Tunç, Arif Hakverdi, Ahmet Yabuloğlu,
Muhsin Karabay, Bünyamin Yılmaz ve Siyami Boylu ile beraberdik.
İbrahim
Kalkan, kıymetli bir tiyatro ve sinema oyuncusu, sağlam bir şair, iyi yazardı.
Çorum Osmaniye köyünde 1949’da doğdu. Düzenli bir eğitim alamadı, ortaokulu
yarım bırakmak zorunda kaldı. 1966 yılında İstanbul’a geldi. Sanatın hemen her
dalına olan merakı onu önce tiyatro sahnesine çıkardı. Şiirleri bazı dergi ve
gazetelerin eklerinde yayımlandı. “Set Oyuncuları” adıyla bir tiyatro topluluğu
kurdu. “Suçlu Kim”, “Kızıl Azap”, “Mahallede Şenlik Var” adıyla kendi yazdığı
oyunları sahneledi. Anadolu’da 70 il ve ilçede temsiller verdi. 12 Eylül 1980 Askerî
Darbesi’nden sonra tiyatroya veda etti.
Çok
yönlüydü. Eskilerin tabiriyle ‘hezarfen’di, bin hünerliydi. Bir ara edebiyat,
kültür ve sanat dergisi Beste’yi
çıkarmaya başladı. Bir gün Kızlarağası Medresesi’nin önünde dergiyi etraflıca konuşmuştuk.
Tamamıyla telif ve şekil itibariyle farklı olan Keloğlan Masalları serisini yayımladı. Okullara yönelik olarak Türk
tarihinin önemli dönüm noktalarından olan “Malazgirt”, “Söğüt”, “Fetih”,
“Çanakkale” ve “Ankara” konulu piyesler yazdı. Şiirlerinden çoğu Türk Sanat
Musikisi formunda ve çeşitli makamlarda bestelendi.
Bâbıâli
Sohbetleri’nin 66’ncısında “Sanat Dünyamız”ı ondan dinlemiştik. ESKADER’in
düzenlediği bu sohbet, 21 Temmuz 2011 tarihinde gerçekleşmişti. O gün
dostlarının iştirakiyle program, sanat şölenine dönüşmüştü. Fatih Ağaç Kültür
Merkezi’nde de “Fatih Sohbetleri”miz vardı. Orada, 23 Mart 2013 tarihinde
“Sanat ve Kültür Politikamız”ı anlatmıştı. Sohbetlere dinleyici olarak muntazaman
iştirak ederdi. İhtiyaç duyduğunda soru sorar veya açıklama yapardı.
Bir gün
onu Birlik Vakfı’nda verdiğim “Yazı ve Editörlük Kursu”na davet etmiştim. Kırmamış,
şeref vermişti. Öğrencilere tavsiyelerde bulunmuştu. İlgi çeken konuşmasında, “En
yakın arkadaşlarım her zaman kitaplar oldu. Bir şiir yarışmasında üçüncü
olmuştum; bu bana büyük sorumluluk yükledi. Çok okuyun, ben üç bin tane tiyatro
oyunu okumuşumdur, zaten tiyatro genel kültür ister. Dile hâkim olmalısınız,
kelime hazinenizin geniş olması şarttır.” demişti. Vakıftan çıkıp Çınaraltı’na gitmiş
muhabbete devam etmiştik. ‘Serbest
ölçüde şiir’e mesafeliydi. O her zaman ahengin ve ölçünün peşindeydi. Bunun
için şiirlerini hece ile yazmıştır. Bu şiirler hakikaten mükemmeldir. Şiir
kitaplarını sevgiyle okurum. Ama sanat baronları, serbest tarzın baskın olduğu
dönemde İbrahim Kalkan’ı tanıyamadılar. Bu ilgisizliğe isyan etmiştim o vakit. “İbrahim
Kalkan’ın Şiirini Okumak” başlıklı uzun bir yazı yayımlamıştım. Bu yazıyı
okuyan gençlerimizin bir kısmı, İbrahim Kalkan’ı keşfettiler.
Şiirlerini
Gönül Şarkıları, Suya Düşen Gölgeler, Ay ışığı
Kan Kırmızı, Muhabbet Faslı, Gökteki Ay Üşüyor kitaplarında topladı.
Hikâyeleri ise Üç Kafadar’da buluştu.
Çocuk kitaplarından ikisi İnsanlar Çocuk
Kalsa ve Keloğlan Cücelerle adını
taşıyor. Hep duygulu filmlerde ve dizilerde rol aldı. Mehmet Gün’ün “Güller”
filmini seyretmelisiniz. Yönetmen Nazif Tunç’un çektiği filmlere bakmalısınız. Tunç’un
ödüllü filmi “Karınca”da rol almıştı son olarak. Bir gün bana şöyle demişti:
“Sinemada bana Nazif Tunç sahip çıktı.” Çocuk kitapları Akıl Fikir Yayınları
ile Cağaloğlu Yayınevi’nden çıktı. Keşke bütün eserleri, toplu olarak
yayımlansa ve okura ulaşsa.
“O Gün” şiirinde
“Ardımdan yas tutup üzülmeyiniz,/İrem bağlarında gül dereceğim.” diyordu. Bu kederli
şiirin ilk kıtası şöyleydi: “Ömrüm nihayete erdiği zaman,/Yeniden kurulur
saatin çarkı./Bu yalan dünyadan kesilir derman,/Görünür ötenin, beriden farkı.”
Filmlerde iyi insanları canlandırmış, şiirlerinde ve çocuk kitaplarında güzel
bir dünyanın hayalini kurmuştu. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili
mübarek, makamı yüksek olsun. Bize düşen görev, hatırasını yaşatıp eserlerini
okumaktır. İbrahim Kalkan yerliydi, millîydi, mümin ve muvahhitti. Yüreği Türkiye
sevdalısıyla çarpıyordu. Temiz ruhuna “Fatiha”lar, “Yasin”ler ulaşsın inşallah.