Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2967.78
BIST 100
9726.91
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Aralık 2013

İBN HALDUN CEMAAT VE AK PARTİ'YE NE DİYOR?

İbn Haldun, devletin ya da toplumun ömrünü "asabiyet" kavramında içeriklendirdiği bir dinamizmden hareket ederek hesaplar. Oldukça determinist bir şekilde yaptığı bu hesap, asabiyet üzerinden toplumun dinamiklerini belirleyici bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Fakat İbn Haldun'a göre, bu dinamikler (asabiyet) toplumda mutlaka yozlaşır; gerileme ve çöküş geciktirebilse bile önlenemez.

Bunu şöyle örneklendirelim. Sosyal şansı son derece kısıtlı çevrede yetişmiş olan bir kişi (babası zengin değil, zor koşullarda eğitim ve sosyal imkanlar kazanmış) bütün maddi ve entelektüel kapasitesini kullanarak (=asabiyet ile) bir gelişme sağlıyor ve nihayet toplumda kendisini bir yere getirebilecek ve konumlandıracak bir dinamizmi kazanıyor. Belli kazanımlar elde ettikten sonra, dinamizmden değil de, sahip olduğu makam ve maddi güçlere dayanarak hayatına devam ederse, bir müddet sonra dinamizmden beslenmeyen o gücün gerilediğine şahit olacağız demektir. Bunun bireysel ve toplumsal örnekleri tarihte ve bugün mebzul derecede mevcuttur.

Şimdi bugüne bir sıçrama yapalım. AK Parti ile Cemaat'in tabana inildikçe buluştuğu geleneğin ne kadar birbirine benzer olduğunu görebiliriz. 1990'lar ve 2000'lere gelinceye kadar "merkez" tarafından ötekileştirilen periferi, yaşadığı mağduriyetlerin kendisine verdiği haklılığı söylemlere çevirerek Türkiye'ye sundu. Nihayetinde Bedizüzzaman Said Nursi de geçmişte bu geleneğin içinden gelen birisiydi. Türkiye'de meşruiyeti sürekli sorgulanan İslamcılık ve kuşkusuz bir batıcılık içerisinden tanımlanan "yeni ortodoksi" arasındaki gerilimlerde, İslamcılığın Türkiye'nin dinamiklerini işleterek gelişmekten başka şansı yoktu esasen. Bu süreç, her ne kadar bir kırılmalar, kopuşlar içerisinde devam etse de böyle olmuştur.

AK Parti'nin iktidar olmasıyla birlikte, AK Parti'nin İslamcılığı temsil düzeyi ne olursa olsun, ilk başlarda bu dinamizmin kendi içerisinde işlediğini görebiliyoruz. Fakat süreç ilerledikçe, AK Parti gücünü arttırdıkça, hayatiyetini ona bağlayan islamcıların dinamizminde bir irtifa kaybı yaşandı. Kimileri bu irtifa kaybını direkt İslamcılığın ölümü olarak okumayı tercih etti. Bu tür okumalar ideolojik yönsemeleri faş etse de, netice itibarıyla İslamcılığın bir irtifa kaybettiği ve "İslam"ın Post/Modern dünyaya yapacağı öneri"yi kendi dinamizmiyle üretmek yerine "iktidar"a yaslanma kolaycılığına kaçtığını açıkça görmemiz gerekmektedir.

Gülen hareketi de netice itibarıyla İslam'ın içerisinden bir yorum ve hatta Said Nursi dolayımıyla islamcı geçmişi sebebiyle, AK Parti'nin daha öncesine uzanan geleneği ile tarihsel ve aktüel ortak uğrak noktalarına sahiptir. Belki yakın dönemde bazı ayrışmalardan bahsedilebilirse de, bu uğrak noktaları her ikisinin de geniş taban kitlesinde ortak hafıza biçiminde işler.

Şimdi Türkiye'de bir şekilde "İslam"ı kendi hayatının merkezine oturtmuş entelektüel müslümanların, dünyanın böyle bir anında "müslüman"lığa dair söylem ve örnekler sunmaları gerekmektedir. Yani, küreselleşen bir dünyada, bizim tüm dünyaya, müslümanlığa dair sunacak bir söylemimiz ve örnekliğimiz mevcut mudur? Temel problemimiz böyle bir dinamizm geliştirmek üzerine olmalıdır.

Şimdi Türkiye'de olan bitenleri izleyen dış gözler, acaba Türkiye ile ilgili ne düşünüyorlardır? Daha da önemlisi müslümanlığa dair algıları ve edindikleri imaj nasıldır? Bizim aktüel müslümanlığımızın içinde, acaba dünyanın global sorunları diye tanımladığımız şeye dair bir "ışık", bir "çözüm" görebiliyorlar mıdır? Peşinen söyleyeyim: Hiç sanmam. Peki bu büyük bir vebal değil midir?

Son haftalarda yaşadıklarımız üzerinden peşinen kimseyi suçlu ya da suçsuz ilan etmiyorum. Bu benim değil, yargının işi. Ama geçmiş yıllarda yaşanan İslami holding talihsizliğin ardından, havada uçuşan yolsuzluk dosyaları, paralel devlet tartışmaları, beddualar, karşı beddualardan sonra İslam'ın nasıl da müslümanlar eliyle itibar kaybettiğini hala göremiyor muyuz?

Ha, sahiden İbn Haldun Cemaat ve AK parti gerilimi hakkında ne diyor? "Niçin güce yaslanıyor; adalet, değer ve dinamizm üretmiyorsunuz? Diye bir soruyla karşılık veriyor üstad.