Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
35.98
Gram Altın
3000.54
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Nisan 2022

İbadet bilinci üzerine 6 Abdest-4

Abdest ibadetini ellerden anlatmaya başladık ve öncelik yüzümüzün yıkanmasındayken kollarımızı da ellerle birlikte zikrettik ki yeniden ellere dönüş olmasın. Zaten çok olan tekrarları bir de bu sebeple artırmayalım istedik.

Abdest İbadetinde Yüzün Yıkanması

Beden-organ temizliğini aşan abdest ibadetinde farz olsun, sünnet olsun ne yapmamız istenmişse onun mutlaka bir hikmeti vardır. Bu hikmet, “Abdest olmasaydı Müslümanlar kir-pas içinde kalacaklardı” lakırdısından çok farklı olsa gerek. Zira Müslümanların temizlik anlayışları abdestten ibaret değildir.

Mesela günde defalarca abdest için yüzün yıkanması ile temizliğin alakasını kurmak zordur. Müslüman olan bir insanın beden ve giysi temizliğine dikkat etmesi için pek çok gerekçe zaten mevcut.

Aradan ondört asır geçmesine rağmen Müslümanım diyen insanların da bilgi, kulluk ve ahlaki açıdan ciddi bir mesafe al(a)madıklarına bakarsak, yüzün abdest amaçlı yıkanmasının temizlikten başka bir maksadının olması lazımdır. İbadetlerin bâtıni yönüne önem veren ve bu konu üzerinde fikir üreten âlimlerimiz abdest ibadetinde yüzün yıkanmasının “haya” ile ilişkisini vurgulamışlar.

Yüz insanın kimliğidir. Vücudun herhangi bir yeri sizin tanınmanız için yeterli gelse bile nihayetinde kim olduğunuz yüzünüzden anlaşılır.

Yüz-Vech ve Haya İlişkisi

Yüzümüz kimliğimizin en net, en berrak ve en yanıltmaz bölümüdür. Saklayamadığımıza göre insanlara dönük olması hasebiyle yüzümüzün önemi tartışılmazdır. Yaşantımızdaki hatalarımızla, dizginleyemediğimiz duygularımızla, inancımıza mugayir söz ve fiillerimizle yüzümüzü çok kirletiyoruz. Bilinmesini arzu etmediğimiz en küçük bir kusurumuzun başkaları tarafından duyulması ihtimaline karşı bile yüzümüzün aldığı şekil ve renk değişikliği hepimizin malumudur.

Hepimiz yaşamışızdır. Tanıdığımız birilerinin bir derdi, sorunu, acısı, mutluluğu, sevinci, endişesi, ayıbı olduğunda derhal yüzünden fark ederiz. Fark ettiğimizde ne kadar gizlemek isterse o kadar açık verip yüzünden anlayıveririz meseleyi.

Gözler yalan söylemez, diyenlerin konuyu yüz ile birlikte gözlerden fark ettiklerini bilirsiniz. Dolayısıyla yüz insanın hiç kimseden saklayamadığı gerçeklerle dolu bir haritadır. Ve yüz inancımızla barışık olup olmadığımızı yansıtan en hassas yerdir.

Evet, yüzümüzü çok kirletiyoruz. Öyle ki kimi zaman insanlara bakacak yüzümüz kalmıyor. İnsanlardan saklayabildiklerimiz ise daha acı! Ancak alemlerin Rabbi’nden saklayabileceğimiz hiçbir şeyimiz yoktur. O (cc) bizim kendimize ait olup da bilmediklerimizi bilir. O zaman O’na (cc) dön(dür)eceğimiz bir yüzümüz olmalı. Üstelik abdest aldığımıza göre biraz sonra Yüce Huzura varmayı düşünüyoruz.

Ama hangi yüzle? Asıl sorun da bu! Abdest bu soruna binaen alınıyor.

Abdest ibadetinde yüzün yıkanması burada anlam kazanıyor. Bütün yapıp etmelerimizden sonra Allah’ın huzuruna çıkıp,“Çağrına uydum geldim Rabbim!” diyebilecek bir yüz lazıminanmış insana. Zira yüzümüzü Alemlerin Rabbi’ne çeviriyoruz. Her ne kadar “Hangi yöne dönsek O’nun vechi orada” olsa da namazda “Yücekabul” üzre gerçekleşen bu “dönüş”apayrı bir özellik taşımaktadır. Bu sebeple namaz kılmaya insanın yüzünün olması lazım yani haya sahibi olması lazım ki yüzünü Allah’a dönebilsin. Haya sahibi yüzünü kirletmemeye, hayasızlıkla yüzünü karartmamaya azami özen gösterir ve hayayı imandan bilir.Bir kusur işlediğimizde en yakınımız olan birilerine bile “Sana bakacak yüzüm yok” ya da “Size dönecek yüzüm yoktu, onun için çağırdığınızda gelmedim” deriz.

Abdest alırken yüzümüzü yıkayınca Rabbimize:

Rabbim! bir önceki namazdan bu yana işlediğim hata(ları)mı alıp da geldim. Ne gizleyebilirim ne de dönecek başka yöne sahibim, der. Bunun idrakinde bir Müslüman her gün defalarca hatalarını arttırıp sonra huzura vardığında -hâşâ- alay edercesine: Allah’ım, ‘günah işledim ama ne yapayım, geldim işte’ diyecek kadar zıvanadan çıkamaz.

Yani bir Müslüman hem abdest alırken pişmanlığını dile getirecek hem Rabbi’nden özür ve avf dileyecek hem de hiçbir şey olmamış gibi günah ve hatalara devam edecek…

Allah muhafaza! Bu günah işlemekten daha vahim bir durumdur. Çünkü yüzümüzü Allah’a çevirirken Allah’ın (cc) kendilerinden yüz çevirdikleri insanlardan olmamamız lazım:

Allah'a verdikleri sözü ve onun adına, etmiş oldukları yeminleri, az bir değere değişenler yok mu, onlar, ahirette nasibi olmayanlardır ve Allah, kıyamet gününde onlarla konuşmaz, yüzlerine bile bakmaz, onları arıtmaz ve onlar için elemli bir azap vardır.(Al-i İmran/77)

Gördüğünüz gibi işin bir de bu boyutu var, yani Rabbimizin hayasızlıklarımızdan dolayı bizden yüz çevirmesi de söz konusudur. Bu yüzden biz abdest için yüzümüzü yıkarken daha az kusur sahibi olma yoluna girmiş olduğumuzu unutmuyoruz. Abdest ile hayır yolunu seçtiğimizi ilan ediyoruz.

İnsanların “Huzur”a varacağının bilincinde olması bir üst mertebedir. Bu mertebe (inşaallah bir gün “meratib” konusunu da yazacağız) ibadet bilincini içselleştirme mertebesidir. Dolayısıyla bu bilince ermiş Müslüman, hata ve günahlara değil, hayır ve hasenata yönelmiş oluyor. Bu yöneliş istikameti doğru ve hayırlı bir yöneliştir.

Yüzün yıkanması bu açıdan çok değerli bir eylemdir.

Muhyiddin İbn Arabi’nin nefis ifadesiyle, yüzün yıkanmasının anlamı; Allah’ın seni emrettiği yerde bulamayışından, nehyettiği yerde bulmasından haya etmek, utanmak, demektir.Bu idrakle abdest alan Müslümanın Allah Tebarek Teala’nın istemediği yerde, durumda, ef’alde bulunması pek nadir görülür.

Şayet abdest ile organların temizliği murad edilmiş olsaydı, teyemmümde toprakla bilhassa yüzün mesh edilişinin nasıl bir temizleyiciliği söz konusu olabilirdi ki..? Bu sebeple abdest ibadeti için bazı organların yıkanması tevbe ve istiğfarın kavli-fiili ikrarıdır diyoruz.

Devam edeceğiz inşaallah…