Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
35.93
Gram Altın
3002.64
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Mart 2022

İbadet bilinci üzerine 3 Abdest -1

Yazı dizimizin bir önceki bölümünde “…abdest ibadeti, bir yönüyle tevbedir, Ancak;

İş olsun diye bir tevbe değil abdest, şuurlu bir istiğfar, pişmanlık, dönüş ve ayılmadır.” demiştik, devam ediyoruz.

Aslında abdest yani “hadesten taharet”, namaz kılabilmemiz için Allah’ın (cc) bizler için gerekli gördüğü manevi temizliktir. Çünkü;

Hades, “yakın zamanda meydana gelen, sonradan ortaya çıkan şey”demek olup manevi kirlilik anlamındadır.Fıkhî olarak ise, (abdestsizlikten dolayı) insanın manevi olarak kirlenmesidir.Taharet ise“temizlenmek, sakınmak, arınmak” demektir.Hadesten Taharet, Müslümanların günlük yaşamlarında bulaştıkları olumsuzluklardan tevbe ile tesbih ile istiğfar ile arınmanın yanısıra, su-toprak kullanmak suretiyle zihni-kavli-bedeni (yani düşünsel-sözsel-eylemsel) pişmanlık ve temizlenmedir.

Demem o ki abdest, maddi, fiziki kirliliklerden öte manevi dediğimiz düşünsel, fikri, ahlaki yanlışlıklardan, kirlerden arınmayı temsil eder. Bunun gerekçelerini ilerde anlatacağız. Görülecek ki namaz ve namaza dair her ne varsa bir şekilde öte ile ilgilidir.

Mesela abdest ibadetinde ellerin yıkanması.

Abdest ibadetinde elleri yıkamak, “Allah’ın (cc) arzu etmediği işlerden mü’minlerin elini, eteğini çekmesi” olarak kabul edilir. Hani kötülükten kurtulmuş biri için, “Adam o işlerden elini, eteğini çekmiş” diyoruz ya işte öyle. Çünkü iyi işlerde olduğu gibi “el” eylem boyutunda bütün kötülüklerin kendisinde sadır olduğu organımızdır.

Omuzlarımızdan, bileklerimize ve nihayet parmaklarımıza kadar olan kısmıyla el gücü, kudreti yani iktidarı temsil eder. El-bilek gücü konusunda söyleyeceklerim hepinizin malumudur:“Eli uzundur”, “El vermek”, “Elinden gelir” ve“Bileğinin gücüyle”, “bileğinin hakkıyla”, “bileği bükülmez” gibi sözlerin ne anlam ihtiva ettiği açıklanmaya ihtiyaç duymayacak kadar nettir. Bu anlamda eller iş-fiil-amel ile ilişkili olduğu gibi, güç ve iktidarın sembolüdür. El’de edilen güç ve kudret kahir ekseriyetle hayra yönelik işlememektedir. Dahası zulmün, haksızlığın meydana gelmesinin en büyük sebebi zalimin güç sahibi olmasındandır. Ve tabi ki insanoğlunun zulmü de gücü nispetindedir.

İşin diğer bir boyutu da büyük haksızlıklara ve zulümlere neden olsa da insanların kahir ekseriyeti elde ettiği gücü/iktidarı bırakmak istemez. Tiranlıklar, krallıklar, diktatörlükler bu yüzden uzun sürdü-sürüyor. Hali vakti yerinde iyi insanların gücü ele geçirdikten sonra nasıl yoldan çıktıklarını, adil bildiklerimizin parasal, makam ya da pazu sayısına dayanan güce kavuştuktan sonra nasıl zalim kişiliklere dönüştüklerini bilmeyenimiz yoktur.

Bu yüzden abdest ibadetini bu kadar önemsiyoruz ve bu sebeple abdest ibadetini yazarken sizleri usandırma riskini göze alarak yazdıklarımızı tekrar ediyoruz.

Peki, bu konuda abdestin daha doğrusu abdest ibadetinin nasıl bir islah edici boyutu vardır?

Bunu bütün detayları ile yazacağız inşaallah. Ama önce bıkmamanızı istirham ediyorum ve konunun ciddiyeti ve hassasiyetinden dolayı sizleri tekrarlarımızla yorduğumuzu bilin istiyorum.

El;İktidarı, Gücü Temsil Ediyor

El-lerimiz maddi olarak kirlenmese de, en sağlıklı deterjan ile temizlemiş olsak bile abdest ibadeti için su, su bulunmaz ise toprak ya da toprak cinsinden bir nesne ile abdest-teyemmüm almamız farzdır.

Dikkat ettiniz mi?

Su ya da toprak. Evrenin hayat için ihtiyaç duyduğu, canlıların esası, aslı olan su ve toprak. Abdest ibadetinde bu gerçeğimizle yüzleşerek aslımızı hatırlıyoruz. En değerli varlık olan insanın aslı ibadetinin sahihliğini sağlıyor: su ve toprak…

Kendi gerçeğini fark etmeyene sözümüz yok,

Lakin nereden geldiğini bilen ehl-i salat için su-toprak ile abdest ilişkisi insanı titretmeli. “Bir damla sudan yaratılan” insan yine “Bir avuç toprak oluverir…” Buna rağmen güç ve kudretin kendisinde olduğunu düşünerek haksızlığa, zulme doymaz “beşer”. Abdest sırasında bu özümüzü hatırlamamız murad ediliyor.

Onun içindir ki bizler de bilerek, bilincinde olarak abdest aldığımızda fark ettiğimiz hatta her abdestte hatırladığımız bu hakikati kabul ettiğimize suyu-toprağı, uzuvlarımızı, melekleri ve Rabbimizi şahid tutuyoruz. Yani biz öylesine ellerimizi yıkamıyoruz, biz kirlerimizi toprakla temizlemeyi hedeflemiyoruz… Allah için söyleyin: Elimizdeki yağ mı bizi daha çok kirletiyor, yoksa güçlü olduğumuz için sabunla yıkadığımız ellerimizle attığımız haksız bir imza mı?

İşte bizden istenilen manevi kirlerimizi abdestte söküp atmaktır. Eğer, “ömrü boyunca birileri bu anlayışla abdest aldıktan sonra gücünü kötüye kullanmaya devam ediyor”diyorsanız -ki haklısınız- ona da şöyle cevap veririz: Günde defalarca ve ömrü boyunca on binlerce kere abdest almak suretiyle Allah’a (cc) söz veren Müslüman insan yine sözünde durmuyorsa bundan daha büyük felaket olmaz.

Bu acı felaketi yaşamamak için Müslümanlar olarak abdest ibadeti için ellerimizi yıkarken biz, iktidarı ve gücü Allah’a has kılıyoruz.Gücü kendisinden bilen, kendisine güçlü diyen bir mü’min abdestte bu hakkın yani güç, kuvvet ve iktidarın sadece ve sadece el-Melik olan Allah’a cc ait olduğunu, insanların bu iddiada bulunmakla hadsizlik yaptıklarını kabul ederek ellerini yıkamak suretiyle istiğfar eşliğinde tövbe etmiş olur ve bu yanlış anlayıştan vazgeçtiğini lisan-ı hal ile de kabul ve ikrar eder: La havle vela kuvvete illa billah, yaniAllah’tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur!.. Allah’tan başka (dönüştürücü) güç ve kuvvet sahibi yoktur!

Bu yüzden abdestte organlarımızın yıkanması, mesh edilmesi yüzeysel ve şekilsel bakıldığında vücudun-organların temizlenmesi olarak anlaşılması ve algılanması sığ bir yaklaşım, ibadet ile alakalı eksik bir anlayıştır.

Devam edeceğiz inşaallah…