Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
35.95
Gram Altın
3005.05
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Mart 2022

İbadet bilinci üzerine 2

Önceki yazımızda ibadetlere daha doğrusu abdest, namaz, oruç gibi nusuklara Müslümanların gerekli ehemmiyeti vermediklerini söylemiş, bu konuda va’z ve nasihatlerde bulunanların da konuya sığ yaklaştıklarını dile getirmiştik. Devamında:

Mesela en çok okunan bir Hoca söz ve yazılarında, “Namazı huşu ile, huşu içinde kılalım” diyor. İyi de insan yaradılış gayesini ve serüvenini, Rabbini gereği gibi takdir etmenin yordamını ve bu konuda namazın ne’liğini bilmeli ki namazında huşu duyabilsin. Yoksa kime, neden, nasıl huşu duyulsun? demiştik.

Zaten huşu denilince aklına “korku” dışında bir şey gelmeyen toplulukların korku ile ibadet etmesi bir yere kadardır. Dahası bizden istenen korkudan, mecburiyetten dolayı değil, severek ve bilinçle yapılan kulluk/ibadettir. Daha da önemlisi ibadeti korku ile birlikte düşünürsek ibadetin “hamd” ile olan ESAS ilişkisini zedeleriz. Çünkü her şeyden önce varlığımız başlı başına ibadeti gerektiriyor. Unutmamak gerekir ki ilerde de detaylı anlatacağım gibi ibadet-bilgi/marifetullah-muhabbetullah ilişkisi ibadetlerin/nusukların birincil gayesidir hatta var olmamızın bizim yönümüze taalluk eden boyutu ve gayesidir.

En başta belirtelim ki İslam Metafizikçileri yani tasavvuf ile barışık olmayan dönemlerde insanlarımızın ibadetleri daha çok şekil/form esaslı olmuştur. Buna riya boyutunu katmıyorum. İnandıkları için namaz kılanların namazlarının içi dolu olmaktan uzaktır. Burada herkes tarikata girsin demiyorum, zaten tasavvuf demek bir tarikata girmek olmadığı gibi tarikat demek de değil. İnsanın gönlünde bir tarikata yakınlık olabilir, benim de derin saygı duyduğum tarikatlar vardır lakin bu ille de gerekli olan bir husus değil. Ancak tasavvuf ibadet, zikir gibi konularda işin derinliğini cemaatlerinin kalbine işlemeyi ihmal etmemiştir. Eminim bu yazılardan sonra “Subhanallah! Namazı hiç böyle düşünmemiştim, abdesti de!..” diyecek pek çok kardeşimiz olacak. İlle de bunlar “mutlak doğrulardır” iddiasında bulunmayacak kadar had ve hududumu bildiğim gibi doğru bildiklerimin arkasında durmasını da bilirim.

Kısacası: “Bu kıldığın namaz değil” vecizesinin hakkını vermek boynumuzun borcudur.

O zaman namaza nasıl hazırlanmalıyız ki namazın farz kılınışındaki ilahi maksadı gerçekleştirebilelim?

Hemen belirtelim ki abdest ibadettir: Abdest İbadeti!

Namaz için abdest ibadeti ile başlamamız yerinde olacaktır.

Nedir abdest ibadeti?

Neden abdest ibadeti gerekli?

Abdest ibadeti bizi ne tür bir hazırlığa sevk ediyor?

Bunları bilmekle Tanrı’ya, evrene, dünyaya, ibadete, hayata bakışımızda ne tür değişiklikler olacak?..

Abdest ile bu çok kolay bilinebilir.

İbadet, kulun, evrenin yaratıcısı, yegâne Malik’i Allah (cc) ile irtibatıdır. İbadet kulluk bilinci, varlığın hamdi, nimetlerin şükrüdür. İbadet bedenin zahiri temizliği ile pek alakalı değildir dersek abartmış olmayız. Aslında ibadetler bizim iç temizliğimizle direkt alakalıdır.

Evet, diğer ibadetler gibi abdest alırken ibadet etmiş oluyoruz. Abdest ve sair ibadetlerdeki her bir hareketin bir karşılığı, bir anlamı, bir temsiliyeti vardır.

Hareketlerle anlamın bu kadar yakıştığı çok az ibadet-nüsuk vardır. Abdestte her yıkama ve mesh dünya kadar anlam taşıyordur.

Alimler: Abdest uzuvların tövbesidir, derken bu anlamda çok nefis bir tespitte bulunmuşlardır çünkü ibadetlerde bariz olarak görüldüğü gibi organlarımızın sembolik olarak temsil ettikleridünyevi karşılıkları vardır. Bu sembollerin karşılıklarını Yüce Yaradanın rızasına uygun şekilde düzenleyerek kendimizi başkalarına, tabiata ve Allah’a karşı yeniden konumlandırıyoruz. Yeter ki niyetimiz hayra dönük olsun.

Niyet

İnsanın bütün yapıp etmelerinde aslolan niyetidir. Bütün amellerimizin yönü niyet ile belirlenir. En iyi bir eyleminiz niyetiniz iyi olmadığı için, niyetinizin istikameti “iyi”ye yani hayra dönük olmadığı için zayi olabiliyor. Bu yüzden niyet, kulluğun gereği sadece ve yalnızca Allah (cc) ve O’nun yüce rızasına uygun olmalıdır.

Abdest evvelemirde kulun Yüce Makama (mirac) çıkması için ruhsal hazırlık yapmasıdır. Beşer olarak günlük yaşantısında yanına aldığı uygunsuz yükleri terk etmesidir abdest. Hem günah yüklen hem de bu günahlardan dolayı pişmanlık duymadan Allah’ın huzuruna çık!

Olur şey değil!

Önce nereye, niçin gittiğini düşünmeli insan. Kimin huzuruna çıkacağını düşünmeli. Hem yanlış yolu bile isteye tercih et hem de “Allah’ım, beni doğru yola ilet” demeye git…

Siz kendinize yakıştırdınız mı?

İşte abdest ibadeti, bir yönüyle tevbe yeri ve safhasıdır. Ancak;

İş olsun diye bir tevbe değil abdest, şuurlu bir pişmanlık ve ayılmadır.

Devam edeceğiz inşaallah…