Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.68
Gram Altın
2905.07
BIST 100
9395.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Nisan 2022

Hz. Ömer gelebilseydi yöneticilerimizin hali nice olurdu?

Söz ve mâna olarak Allah’ın kitabı olan Kur’ân’daki işaretlere göre ilk insan Hz. Adem, ilk insan toplumuna Rabbimiz tarafından seçilen Peygamber yöneticiydi. (Bak. A. İmran 33; Maide 27-8)

Hz. Adem’den sonra Peygamberler veya onların seçtiği idareciler yönetici oldular. (Bak. Bakara 247; Araf 155)

Her bir peygambere el-Kitap denilen vahyî yasalar dizisi indirildiğine göre hiç şüphesiz yönetici seçmenin kuralları da belirlenmiştir. (En’am 83 ve …)

Peygamberlere karşı çıkanlar silahla devreye girmiş, güçlüler yönetimlere el koymuştur. Babadan oğula intikal sistemiyle Tağutlarfravun, kisra, kral, sultan ve padişah ünvanıyla yönetmişlerdir.

İslam Yönetimi İlkelere Bağlamıştır

Peygamberimiz kendisinden sonra Müslümanları yönetecek yöneticileri seçmemiştir. Yöneticilik iman, adalet, ehliyet ve şûra gibi seçim ilkelerine bağlanmış, seçilebilecek olanların nitelikleri belirlenmiştir. (Nisa 58; Tevbe 71; Şûra 38) Çok daha önemlisi yönetime temel olacak ana kurallar vahiyle ortaya konmuştur. Kur’ân ve Sünnet yönetici temel ilkeleri içerir.

Şimdilerde ise sayıları az organize güçler, halk aracılığıyla yönetimlere gelmektedir. Asıl felaket de yöneticilerin kendilerini destekleyen güç odaklarının çıkarlarına bağlı yönetimleridir.

Her dönemde fıtrat çizgisini koruyan adil yöneticilerin doğrudan, bilgili ve bilinçli halkın dolaylı etkisiyle adalet kısmen sağlanabilmiştir.

Yöneticilik Önemlidir

Yöneticilerin seçiliş biçimleri ve yönetimde uygulayacakları kurallar bir tarafa yöneticilik son derece önemlidir. Peygamberimiz İslami ölçüler çizgisinde yöneten adil yöneticilerin Kıyamet Günü Allah’ın güvencesinde olacakları ve Cennet’e ilk girecekler arasında yer alacaklarını müjdelemektedir.

Kişisel çıkarlarını, yandaş kişi ve kurum menfaatlerini önceleyerek yöneten zalimleri de bütün dehşetiyle Cehennem beklemektedir.

Yönetimde adaletten sapmaların âhiret felaketiyle sonuçlanacağı uyarısını yaptığı için bazı sahâbiler, Peygamberimiz tarafından kendilerine verilen görevleri üstlenmemişler ve affedilmelerini istemişlerdir.

Yönetimlerden Yönetilenler de Sorumludur

Yönetimlerden yönetilen halk da, aydınlar da sorumludur. Onların da namaz ve zekât ölçüsünde önemli olan Hayr’a çağırma, Marûf’u emir ve Münker’dennehi görevleri vardır. Yani güçleri ölçüsünde dinimizin, ortak aklın ve ilmî verilerin gerektirdiklerine çağırıp emretmek ve zıtlarından sakındırmakla yükümlüdürler. Bunun için her alanda yeterince sivil örgütler oluşturmakla da sorumludurlar. (A.İmran 104)

İslamî de olsa değinilen görevlerin yapılmadığı toplumlarda adil ve merhametli bir düzen kurulamaz. Allah’ı ve yasalarını dışlayan laik yönetimlerde ise hiç kurulamaz. Yirmibeş kadar dünya zengininin yaklaşık dört milyar insanın mal varlığına sahip olması ve bir avuç yöneticinin de yönetimlere egemen olması bunun kanıtıdır.

Halk Duyarsız Seçkinler de Yalaka Olmuştur

Üzülerek ifade edelim uygulanan politikalarla halkımız duyarsızlaştırılmıştır. Yöneticilerin çevresinde oluşan ve oluşturulan kişiler de yöneticilerin boyunlarını mânen vuran yalakalar olmuşlardır. Diyanet ve ilahiyat kadroları da Allah’ın hükümlerini dile getirmekten korkmakta ve gizlemektedirler.

Yöneticiler, su-i zannı, gıybeti ve iftirayı mubah gören iktidar beklentili seküler/laik muhalefetten de yaralanamamaktadır.

Propaganda silahıyla vurulan halk gerçekleri kavrayamamakta, seçimler yapılsa da sömürü düzeni yeni kadroların eliyle sürdürülmektedir.

Sonuçta Allah’ın rızası için uyarılarda bulunanlar sevilmemektedir. “Şimdi zamanı mıydı, zaten karşıtlar hücumda, kol kırılsa da yen içinde kalmalı değil mi?” türünden safsatalar kusulmakta, bilgisizliği ve bilinçsizliği yansıtan nifak zihniyeti şaha kalkmaktadır.

Hz. Ömer’in Valilerinin Mallarına El Koyması

Bir iki gündür Cengiz Kallek’in Sosyal Servet isimli eserini karıştırırken ilginç bir bölüme rastladım: “Hz.Ömer’in Servetlerini Müsadere Ettiği Memurlar.”

Hz. Ömer, vali olarak atadığı, aralarında Amr binÂs, Ebu Hüreyre, Saad binVakkas, ve Ebu Musa el- Eş’arî gibi sahabilerin de bulunduğu kişilerin memuriyetleri sırasında kazandıklarının tümüne veya bir kısmına el koymuştur.

Daha da ilginç olanı, kardeşi yüksek dereceli memur olan Nüfey’ Ebu Bekre isimli şahsın malının yarısına da el koymuş olmasıdır.

Hz Ömer, “Bizans ricali görür, Sasani yöneticiler tanık olur ve bazı müminler itibar kaybedip zarar eder,” dememiş, sömürücü asalakların belini kırıp adaleti ayağa kaldırmaya çalışmıştır.

Hakkın Dile Getirilmesi İstenmiyor

Hakkı dile getirmek istediğimizde bazı bilinçsiz müminler aleyhimize tavır koyuyor. Muhalif siyasî çevreler ve medya da, kendi lehlerine değerlendirilebilecekleri beyanlarımızı bile susup geçiştiriyor. Çünkü bizim eleştirilerimizin şahıslara değil sisteme yönelik olduğunu biliyorlar. Muhalefetin ise sistemle bir kavgası yok.

İslâm’ı Ümit Olmaktan mı Çıkaralım?

Eleştirilerimizle biz görevimizi yapıyoruz. İnsanımızı çürüten eğitim sistemimizi, milletimizi fakirleştiren borca ve faize dayalı ekonomik düzeni ve yalakalaşan medya yapılanmasını eleştirmekle biz Hak’ka ve Hak ehline hizmet ediyoruz.

Susup başkalarının dünyası için âhiretimize mi zarar verelim? İslam’ı ümit olmaktan mı çıkaralım? Yüze kargı övgüler sunup gıyapta yererek münafıklık mı sergileyelim?

Bazı kişiler sahâbi Abdullah b. Ömer’in yanına gelerek “Biz idarecilerimiz yanında övgüyle konuşuyor ama dışarı çıktığımızda farklı ve zıddına şeyler söylüyoruz,“ dediklerinde o da söyle der:

Biz Peygamberimiz döneminde bu yaptığınızı münafıklık olarak görürdük. ( Buharî Ahkâm 22)

Hz. Ömer gelip adaleti ikame edemeyeceğine göre biz değilse kim konuşup yazacak? Hak eleştirilere sine açamayanlar muktedir olamaz, iktidarlarını da koruyamazlar. Hulasa, biz kardeşlerimiz için yönetimlerin Cennet yolu olmasını istiyoruz.