Huzurun Yegâne Kaynağı: ZİKRULLAH
Zikrullâh yani Allahü Teâlâyı anmak çok
önemli bir ibadettir. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki: “İyi bilin ki kalbler,
ancak Allah’ı zikretmekle (anmakla) huzur bulur.” (Ra’d 28)
“Öyle ise siz Ben’i zikredin (anın) ki,
Ben de sizi zikredeyim (anayım). Bana şükredin, nankörlük etmeyin!” (Bakara
152)
Konu ile alakalı birkaç hadis-i şerif meali:
1- “Allah tebareke ve teâlânın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir
meclislerini tesbit etmek üzere dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği
bir meclis buldular mı, o kimselerin aralarına otururlar ve birbirlerini
kanatlarıyla örterler. Onlar, oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi
doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semaya çıkarlar. Allah azze ve
celle -daha iyi bildiği halde- onlara:
- “Nereden geldiniz”, diye sorar. Melekler de:
- Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. Onlar Seni; “tesbih”
ediyorlar, “tekbir” ediyorlar, “tehlil” ediyorlar, Sana “hamdediyorlar” ve (ihtiyaçlarını)
Senden “istiyorlar,” derler. (Konuşma şöyle devam eder):
- “Benden ne istiyorlar?”
- Cennetini istiyorlar.
- “Cennetimi gördüler mi?”
- Hayır, yâ Rabbi, görmediler.
- “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
- (Yine) Senden güvence istiyorlar.
- Benden neden dolayı güvence istiyorlar?”
- Cehenneminden yâ Rabbi.
-“Peki benim cehennemimi gördüler mi?”
- Hayır, görmediler.
- “Ya görseler ne yaparlardı?”
- (Bir de) Senden kendilerini bağışlamanı diliyorlar.
Bunun üzerine Allahü Teâlâ şöyle buyurur:
- “Ben onları affettim. İstediklerini onlara bağışladım. Güvence
istedikleri konuda onlara güvence verdim.
Bunun üzerine melekler:
-Yâ Rabbi, çok günahkâr olan falanca kul da, onların arasında bulunuyor.
Oradan geçerken aralarına girip oturdu, derler. O zaman Allahü Teâlâ şöyle
buyurur:
- Onu da bağışladım. (Çünkü) onlar öyle bir topluluktur ki,
onların arasında bulunan kişi bedbaht olmaz.” (Müslim 2689)
2- “Allahü Teâlâ buyuruyor ki: Ben, kulumun beni zannettiği gibi ona
muamele ederim. O, Beni zikrettikçe Ben onunla beraberim. O, Beni gizli
zikrederse, Ben de onu gizli zikrederim. O, Beni bir toplum içinde zikrederse,
Ben de onu daha hayırlı bir toplum içinde zikrederim. O, Bana bir karış
yaklaşırsa, Ben ona bir zıra yaklaşırım. O, Bana bir zıra yaklaşırsa Ben ona
bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim. (O,)
Bana şirk koşmadan dünya dolusu günahla gelse, Ben de onu bir o kadar çok mağfiretle
karşılarım.” (Buhârî 705)
3- “Allah’ı zikreden (kişi) ile
zikretmeyen (kişi arasındaki fark;) diri ile ölü (arasındaki fark)
gibidir.” (Buhari 6407)
4- “Allah’ın en çok sevdiği kelam, şu dört
şeydir: Sübhânallâh, ve’l-hamdü lillâh, ve lâ ilâhe illallâh va’l-lâhü ekber.
Hangisi ile başlamak istersen başla!” (Müslim 2137)
Bu hadis-i şerifte geçen dört kelam, bütün evliyaullahın her zaman çektiği
en önemli zikir örneklerindendir. Dolayısıyla bunları, -manalarını düşünerek- ne
kadar çekebilirsek çekelim, âhirette çok faydasını görürüz inşallah. Bu mübarek
dört zikir kelamının manası kısaca Şöyledir: “Sübhânallâh.” Yani:Allahü Teâlâ’nın; hiçbir kusur ve eksiği yoktur. Bütün üstün vasıflar
O’nundur. “El-hamdü lillâh.” Yani:Varlık âleminde hangi şekilde ve hangi vesileyle
olursa olsun; bana veya herhangi bir canlıya ulaşan bütün iyilik ve nimetlerin
sahibi olanAllahü Teâlâya teşekkür ederim.
“Lâ ilâhe illallâh.” Yani:Tek ibadet edilmesi gereken Allahü Teâlâ’dır. O’ndan başka hiç kimseye ibadet edilemez. “Allâhü ekber.” Yani:Allahü Teâlâ, ezelî ve ebedî olarak her yönden en büyüktür. O’ndan daha büyük bir kimse veya bir güç yoktur. Çünkü O; birdir, ezelî ve ebedîdir, hiçbir kusur ve eksiği yoktur. Bütün üstün vasıflar O’nundur. Kâinatı; varlık âlemini, dünya ve âhireti; bütün içindekilerle beraber yoktan var eden ve yaşatan O’dur. Herkes ve herşey O’na muhtaçtır, O’nun hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.