Huzurun engeli imtihanı unutmak mı?
İmtihan, ne öküzler ne eşekler ne de sefilin
sefili olanlar içindir. İmtihan, kendisine verilmiş birçok meziyet ve akıl
nimeti olanlar içindir. Bunun aksi elbette ki düşünülemez.
Tarih, ne
hayvanların ne de bitkilerin dünyayı etkileyen bir savaş ya da barışını anlatır.
Ne bir öküzün kurduğu imparatorluk ne de onu yıkan başka bir kral eşekten, insanları
etkilemiş, değiştirmiş diye bahsedilir. Tarihi oluşturan ve yazan sadece insan
ve insanlıktır.
Tarih itibari ile olmuş bitmiş, geçmişte
kalan sadece insanın kurabildiği ve yaşattığı bir durum vardır. Ancak bugün ve
yarın denilince, sürekli akan bir nehir gibi hala akmakta ve yine akacak olan
diri bir hayat barındırdığı anlaşılır. Bu hayat olmasa ne görev olur ne de
imtihan olunur. İmtihan olanın da bu imtihanı kazanmak için bir gayesinin
olması gerekir.
Nimet ve meziyetlere sahip insanın asıl
gayesi Cenneti kazanmaktır. Kazanamazsa sonu her türlü hüsrandır. Cenneti kazanmak
için insandan hayatı boyunca tabi tutulacağı imtihanlarda cennete layık
olduğunun ispatı istenir. Dolayısıyla yüksek ve temiz bir ahlak istenir. Bunun
için denenmesi, çile çekmesi, pişmesi, imtihan sebebi acı ve ıstıraplara
sabretmesi gerekir. Yine bu hayatta imtihanların hepsini kazanabilmek için
görevini yapmış kâmil bir insan olması umulur.
İnsan, boş yere değil gayesi için bir
imtihan manzumesi üzere yaratılmıştır. Hedefi, temiz ve yüksek ahlak,
nefsini ve Allah’ı tanımak, bilmek ve O’na hakkıyla ibadet etmek olan insan
olmaktır. Ayrıca hem kendisi hem de toplumu bu gaye için değiştirmek ve
dönüştürmektir.
İnsan tıpkı devlete sorumlu bir vergi
mükellefi gibi görevleri ve imtihanı itibariyle Allah’a karşı sorumlu bir
imtihan mükellefidir. Yüce Allah; insanı, yaptıklarının hesabını vermeyen,
sadece yer, içer, başıboş ve manasız bir hayat yaşayan varlık olarak da
yaratmamıştır.
İnsan; yaratılışındaki hikmet, kendisinden
istenen görev yok varsayılırsa sadece et, kemik parçası bir hayvan benzeridir.
Anlam olarak insanın görevi, yapacağı hayırlar, sevaplar ve bu minvalde muhatap
kılındığı imtihan olmazsa insan hayatı bomboş kalır. Bu yüzden bildirilmiştir
ki insan asla başıboş bırakılmamıştır.
İnsanın ev hayatı, iktisadi, akli, ilmi,
siyasi, ahlaki,.. gibi alanlarının tamamı başıboşluk üzerine değil yaratıcının
istediği üzere olmak zorundadır. Sizin dünya görüşünüzün, sosyolojik
bağlamınızın, ekonomik tercihlerinizin, ideolojik aidiyetinizin ne olduğu değil
Allah’ın istediği yolda olup olmaması sizin son durağınızın yerini belirleyecektir.
Tercihleriniz, yaptıklarınız ve yapmadıklarınızla Cennet veya Cehennemi hak
edeceksiniz demektir. Bu neticeye de en çok “ahlak tamamlamak üzere
gönderilen” bir Allah Resulünün ahlakına ne kadar sahip olduğunuz etki
edecektir.
Bir talebenin her ne talim ediyorsa etsin bir
imtihana girmemesi beklenemez. Aynı şekilde insanın iman, amel, muamelat ve
ahlak çizgisindeki hayatı için de beklenemez. Sadece insanda olabilecek akıl
ile ilim, ahlak, siyaset, iktisat gibi alanlara hâkim olabilmesi ve emniyetli
bir teşkilat kurabilmesi asıl imtihan sebebidir. Göğün ve yerin yaratılışı,
ölümün ve hayatın varlığı da imtihan gayesidir. Bu imtihana göre de
layık olacağı son bir durağı vardır.
İnsanlığını mazide bırakıp, yaşayacağı
Peygamber ahlakını, gireceği imtihanı duvarda asılı kitabın
sayfalarında unutanlar son durakta huzur bulamaz. Dünya ancak görevini
hatırlayan, insanlıktan vazgeçmeyip imtihan kazanma gayesi
taşıyan insanlarla huzura ulaşır.
İmtihanı ve geleceği “önce meslek, sonra sonra
ahlak sahipleri” değil “önce ahlak, beraberinde meslek sahipleri”
diyenler kazanacaktır.
Unutulmamalıdır ki; refah ülkesi olmakla insanımızı ama ahlak ülkesi olmakla, imtihan gayesi olanların ülkesi olmakla insanlığımızı kurtarır ve selamete erdiririz.