Huzuru şefkat tesis eder
Toprak hiçbir tohumu hakir görüp, tepesine vurup; diğer tohumların daha kabiliyetli olduğunu ve senden hiçbir halt olmaz sözünü kullanıp, yaralama yapmaz, hepsini şefkatle bağrına basar. Tohumlar toprağın bağrında, kendi istidatlarına göre gelişir ve hayat bulurlar, özelliklerine göre netice verirler. Toprağın, her çekirdeği, tohumu şefkat ile sarıp sarmalayışı ve onların fıtratlarını zorlamayışı, Allah’ın emri dışına çıkmadığını gösterir.
Fıtratları zorlamak, tohumu ve
çekirdeği yaralamaktır. Zorlama ile asla istenilen neticeye ulaşılmaz. Her
çocuğun kişiliği fıtratı tohumdur, çekirdektir, kendine has özellikler taşır. Bize düşen; ondaki cevherin uygun bir
şekilde yol bulup ortaya çıkmasını şefkatle sağlamaktır. Şefkat aynı
zamanda insana aciz ve fakir olduğu hakikatini de hatırlatır. Aciz ve fakir
olduğunu bilen bir insan şefkatinde yardımıyla karşısındakinin sadece
iyiliklerini nazara alır ve sadece iyilik yapar. Aşkın ve sevginin beklediği
karşılığa tenezzül etmez.
Anne ve babanın çocuğa karşı sorumlu olduğu; barınma, yiyecek ve giyecek
gereksinimleri dışında mühim vazifesi; imanın altı esasını ve temel ahlaki
bilgileri öğretmektir. Daha sonra onun geleceğine ait; iş, meslek ve eş seçimi
hususunda sadece tavsiye niteliğinde ışık tutup, karar zamanında ise tam bir
birey olduğunu çocuğa hatırlatıp, tercih etme meselesinin kendisine ait
olduğunu belirtmektir. Zaten çocuklar, istisnalar hariç; ebeveynlerinden bu
inandırıcı ve samimi tavrı gördüklerinde, tavsiyeleri de asla göz ardı etmez;
karar verirken buna göre düşünürler… İşte böyle sağlıklı ebeveyn olmak sevgiyle
olmaz; sevgi ve aşk karşılık ister; benim dediğim olsun ister. Ama şefkat,
beklentisiz ve karşımızdakinin huzurlu ve mutlu olmasını ister, elinden ne
gelirse ise esirgemeden onu yapmayı çalışır. Eyvallah, elbette sevgi gerekir
ama şefkatin objektif bakışı ve illa benim dediğim olsun değil, gereken ne ise
o olsun feraseti ister.
Günümüzde televizyon haberlerinin ve programlarının moda haline getirdiği
kadına şiddet, hayvana şiddet hadisesi ve mutsuz çocuklar meselesi her kesimde
var. Özellikle mütedeyyin ailelerin çocuklarının bunalımlara girmesi, dinden
çıkması şefkatsizlik yüzündendir ve asla kabullenilmez! Sorsan, her kesim, eşlerine
deliler gibi âşıktırlar ve çocuklarını can feda eder derecesinde seviyorlardır
ama şefkat olmayınca hata ediyorlar; eş katledip, çocukların geleceğini hatta
inancını karartıyorlar… Geçmişte ve günümüzde sağlıklı aile hayatlarına ve
çocuklara dikkat edip, baktığımızda; şefkatin ne kadar etkin ve yetkin olduğunu
görürüz. Başta Habip-i Ekrem’imiz ve
Allah dostlarının saadet dolu aile hayatlarında sancak daima şefkattir, çocuk
eğitiminde sağlam ve tesir edici rahle şefkattir.
Tercih edilmese bile; şartların gereği ayrılmak zorunda kalan insan,
sevdiğine – âşık olduğu kişiye kavuşamadığında eğer vicdanına aşk ve sevgi
hâkim değil; şefkat hâkim ise der ki: Evet, âşık olduk, bir yastığa baş koyduk,
sonunda ayrılma raddesine gelecek şekilde birbirimize yabancı olduk. Allah,
eski eşimi ya da âşık olduğum kızı bundan sonraki hayatlarında daha mutlu etsin
ve benden daha hayırlı insanlar ile karşılaştırsın. İşte böyle düşünüldüğünde
yani şefkatli davranıldığında, ne aşkına karşılık vermeyen kızın hayatını
karartır, nede ayrıldığı ve isteklerini kabul etmeyen karısının peşine düşüp;
ya benimsin, ya da kara toprağın diyip, canice hayatına son vermez.
Şefkat Nübüvvet yoludur, aydınlık
yoludur. Eğer Peygamberler ümmetine âşık olsaydı yani sadece sevgi ve
muhabbet gösterseydi, biri hata yaptığında, ya da itaat dışı kaldığında basardı
nefreti; basardı bedduayı ve de düşman tavrını takınırdı… Peygamberler
ümmetlerine öyle bir şefkat göstermiş ki hatta onların ciğerlerini, ruhlarını gayb-âşinâ
gözlerle tanıdıkları halde, kusurlarına sabretmişler daima hidayetleri için,
günahlardan kurtuluşları için dua etmişlerdir... Bu sabrı ne aşk gösterir ne de
sevgi. Hz. Ebû Bekir (ra); “cehennemi lebalep ben doldurayım, Resulullah’ın
ümmetinden hiç bir kimse yanmasın” diye yakarışı şefkatin neticesidir.
Bediüzzaman’ın kendisine zulmeden alçaklara beddua etmemesi ve “Milletimizin
imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım...”
demesi şefkatin meyvesidir.
Her insan bir dünyadır ve o dünyanın özellikleri manzarası farklıdır. İhanet
ve yüz kızartıcı durumlar hariç, insan manzaralarının keyfini çıkarmak, yeni
bir belde keşfetmek gibi tanıma heyecanı yaşamak şefkattir… Karşılık beklemeden
sevmek şefkattir… İhanet etmeden dostluk sürdürmek şefkattir… Ayrılsa,
kavuşamasa bile eşine, sevdiğine hainlik düşünmemek selametleri için dua etmek
şefkattir… Temiz ve hayırlı çocuk yetiştirip, illa benim dediğim olsunu bir
kenara bırakıp, çocukların mutluluğu için müdahale etmeden dua edip tercihleri
arkasında durup alkışlamak şefkattir… Hatta
biz sevemesek bile evladımızın tercih ettiği eşi bağrımıza basıp, mesleği için
önyargıları yerin dibine atıp, samimi ve sevecen davranmak şefkattir.
Unutmamalı: Sağlıksız, huzursuz aileler, bocalayan ve tehlikelere düşen
çocuklar şefkatsizliğin eseridir. Artan kadın cinayetleri, çoğalan çocuk
isyanları şefkatin hüküm sürmemesidir. Toprak her karakterde, özellikte olan
tohumu, çekirdeği bağrına bastığı gibi bizler de çocuklarımızı ve eşlerimizi –
sevdiklerimizi şefkat ile sarmalarsak, ne kusur görürüz, ne dışlarız, nede
sevgimizle onları yok ederiz. Silaha
dönüşen sevgi ve aşk daha öldürücü oluyor!
Sevgili Psikoloğum Bediüzaman; “Şefkat, aşk ve muhabbetten çok keskin ve
parlak ve ulvî ve nezihtir.” diyor. İsm-i Vedud tecellisine mazhar olan
insanlar şefkati ön planda tutarak hareket etmiştir. Ve yine Bediüzzaman;
“Rahmet-i İlâhiyenin en lâtîf, en güzel, en hoş, en şirin cilvelerinden olan
şefkat, bir iksir-i nuranîdir, aşktan çok keskindir. Çabuk Cenâb-ı Hakka vüsûle
vesile olur.” diyor. Sevgili psikoloğum Bediüzzaman eğer şefkati esas
almasaydı acı ve sıkıntılar içinde, milletin imanını esas alan, canhıraş
mücadeleler vermezdi. Bu düşünce ile yola çıkarak, aile hayatında ve çocuk
yetiştirmede şefkatli davranılır ise her kes mutlu ve huzurlu olacaktır. Hatta arkadaşlık ve dostlukta, hatta hatta
siyasette bile şefkat esas alınıp, taraftarlık ve aşk bir kenara bırakılır ise
hizmet edenlerin hizmeti görülür ve alkışa sebep olur.