Huzura erdiğimiz bayramlar hani?
Yaşı belli bir yaşın üstünde olanlar geçmişten ve geçmişlerinden, bayramlardan, mahallelerden, köylerden ve kasabalardan güzel hatıralar biriktirerek büyüdüler. Herkes şen şakraktı. Sevinç ve mutluluklar daha çoktu. Bir affediş, tebessüm, huzur ve barış vuslat günleriydi o günler...
Ne geçmiş bayramlar bugünkü bayramlar gibi, ne de bugünkü bayramlar geçmişteki gibi içten, içli, mutlu ve coşkulu geçiyor... Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Balkanlara kadar inanç ve gönül coğrafyalarımızda gözyaşlarımız sel olmuş akıyor! Korkunç acılarımızı ve işgalleri saymaya mecalim bile yok. Kalbimin kaldıramayacağını biliyorum…
Bir hüzündür yaşıyoruz ümmet olarak...
Kendime gelerek, üstat Cahit Zarifoğlu dizelerinden yürekten haykırmak istiyorum.
"İyi bayramlar meleklerin şehri Gazze/İyi bayramlar utancımız, açlığımız Afrika.
İyi bayramlar Ömer Muhtar'ın soylu çocukları/İyi bayramlar acının, ölümün başkenti Hama.
İyi bayramlar Recep onbaşı, Salih uzman, er Mehmet/İyi bayramlar kırılganlıklar, üzüntüler/İyi bayramlar ey Hüzün"
Bugün, ümmetle “aynı duyguları paylaşamıyoruz.” Hiç kimse bir diğerinin halinden anlamıyor. Dert o kadar çok ki…
Bir çıkmazı yaşıyoruz...
Neyin çıkmazını?
Bugünün insanı çağın hızından, parıltısından, gelip geçici hazzından, karmaşa ve kavgadan değerlerine zaman ayırmıyor. Kendine dönmeye cesaret edemediği gibi olanı kabullenir olmuş üstelik. Katiline âşık olmak gibi bir şey bu… İçine girdikçe batıyor, battıkça kurtarmak isteyenleri de ellerinden tutup bataklığın içine doğru çekiyor!
Bazılarımızda bu encamda fark etmedi bile gelip giden bayramı. Savaş mağdurları, muhacirler, hayatı tırnaklarıyla kazmaya çalışanlar kendi dertlerine düşmüş zaten!
Bayramları tatil ve eğlence görenlerin dini günleri önemsedikleri bile yok, sıradan bir gün bile değil onlar için…
Karamsarlığa gerek yok…
Bizden olsun ya da olmasın kalplerimiz tüm insanlığın geleceğini kurtarmak adına çarpmalı. "Ancak Müslümanlar kardeştir." İlkesine tutunarak ve insanlık ailesinin bir parçası olduğumuzu bilerek uğraşımız mutlu ve huzurlu bir dünya için olmalıdır. Bu yüzden hangi dinden olursa olsun her mazlumun derdi bizim derdimiz, sevinçlerini de sevincimiz bilmeliyiz...
Dedim ya, bugünün hız ve eğlence toplumunun kalbi yok. Duygusuz, ilgisiz. Merhametini kaybetmiş ve bencil ayrıca. Kendini, eğlenceyi, zevk ve hazzı düşünüyor.
Bir başka çıkmaz da şu; bugünün çocukları apartmanlardan yani hayatın uzağında sokağa inmeden, toprağa dokunamadan, üstü başı kirlenmeden büyüyor. Topraktan evleri, misketleri, çelik çomakları olmadı. Çaputtan bebekleri, ot doldurulan futbol topları olmadı onların. Suç inancını ve değerlerini gereği gibi yaşamayan yönsüzlerin olduğunu düşünüyorum.
Burada sözü Abdürrahim Karakoç'a bırakalım:
"Nur yağan geceler, gündüzler nerde?/Neşe paylaştığım öksüzler nerde?
Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde?/Huzura erdiğimiz bayramlar hani?"
Hadi iç çekmeyi bırakıp, vakit varken ruhumuza dönelim.
Kurban Bayramı’nızı tebrik ediyorum...