Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Haziran 2024

​Hüzünlü bir bayram yazısı

Sanki bayramlarda sihirli bir değnek vardır da gelince herkes mutlu mesut olacakmış gibi heyecana kapılırız. Belki de vardır bir sihir, hatta kesinlikle bir keramet içerir ama biraz da insanı sarsar kendine getirir.

En çok bayramlarda hisseder insan yalnızlığını, kimsesizliğini, acısını, ızdırabını…

Bayramlar, bir şamar gibi çarpar insanın yüzüne bir başınalığını!

Ziyaretler, tebrikler, bayram yemekleri, ağırlamaları hep bir topluluğa, aileye, akrabalara, sosyal çevreye, sağlığa, varlığa işaret eder. Yalnız, kimsesiz, ailesiz kişinin ne işi olur ziyaretle, bayram ritüelleriyle…

Hoş, son onlu yıllarda her şey gibi bayramlar da eskidi, anlamsızlaştırıldı ya da en azından bu yönde hızlı bir gidiş var.

Bayramlaşmaların, el öpmelerin yerini çoktan tatiller, geziler, turlar alıverdi…

Bu, belki de modernleşmenin eşlik ettiği bireyselleşmenin sonuçlarından sadece bir tanesi.

Hep çalışan, seyahat için resmi tatilleri fırsat bilen, geniş aileyi çoktan kaybetmiş, bayram ritüellerini eziyet gören bakış açısı için bayramlar bir fırsata dönüştürülmüş.

Telefonlar, SMS’ler, sosyal medya zaten bugünler için lazım değil midir?

Usulen aranan birincil aile üyeleri, mesajlarla görev savılan eş-dost, akraba, arkadaşlar… “kendine iyi bak” ile biten konuşmalar, yazışmalar… insanı bile ancak kendisine emanet edebildiğimiz bir modern dünya çözümü, sloganı işte!

Eskinin kınalı elleri, bayram sabahı giyilmek için saklanan gıcır gıcır ayakkabılarının heyecanı artık hiçbir ürünün markasında yok, sahip olunan hiçbir eşya bir bayramlık elbise kadar mutlu etmiyor kimseyi!

Babanın arkasına düşülüp büyük bir ciddiyet ve heyecanla dolaşılan evler çoktan bilinmezliğe itilmiş. Ne gidilecek ev kaldı ne de kınalı ellerin sımsıkı tuttuğu anne-baba avuçları…

Lunaparklar, bayram yerleri de maziye gömülmenin yolunda. Sokakları dolduran çocuk sesleri, neşeli kahkahalar çoktan tükendi.

Oteller, kaplıcalar tıka basa dolu, rezervasyonlar en az üç ay önceden yapılmış. Açık büfe, deniz, lobi arasında bir başına geçirilen bayramlar trend. Dönünce yine aynı rutin, hengame kaldığı yerden devam ediyor…

Eskinin bayramları güzellemesi yapmayı aslında hiç sevmem. Bununla birlikte kaybettiğimizin sadece mazi olmadığını fark etmem, aileyi, değerleri, paylaşımı da birlikte uğurlamamızın sancısı belki de içimde büyüyen!

Annemin diktiği mavi, kat kat dantelli bayram elbisesi kadar heyecanlandırmıyorsa artık hiçbir elbise beni, belki de geçmişte kaybettiğim bir şeylere duyduğum özlemi arıyorum! En çok da annemi, anneciğimin tatlı telaş ve gizlemediği mutluluğuyla yaşadığı/yaşadığımız bayramları; kim bilir?

En çok da bayramlar insanın yüzüne çarpar yalnızlığını, annesizliğini, kimsesizliğini…

Eğer sizin bayramda elini öpecek bir babanız, sarılıp kokusunu içine çekeceğiniz bir anneniz, gülerek bayram yemeğine oturacağınız bir sofranız varsa mutlusunuz! Ne duruyorsunuz mutluluğununuz tadınız çıkarın, bayramı yaşayın…

x.sabihadogann