Hüzün iç mimardır…
Çiçekler her ne kadar sessiz olsa da gürültüsü vardır; rengi, şekli ve kokusu gibi… Hüzünlü insanlar şehrin sessiz çiçekleridirler; bankta, vapurda, tramvayda, parkta, banka kuyruğunda, market rafları önünde veya bir kafe de elinde çayı ile bir köşede gürültüsüzce açarlar... Çiçekleri koparmamak gerektiği gibi; onları da koparmamak lazım! Hüzünlülerin rengi, kokusu, fırtınaları hep içerdedir... İçeride öyle inkılâplar olur ki sessiz ve sedasız...
Hüzün isyan değil, teslim olmaktır, kabullenmektir, acizlik libasını geçirmektir. Hüzün kudurtmaz, hiç hor gördürmez, yukarıdan bakmayı men eder, aşağıdan yüksekçe ve derin baktırır… Hüzün lisan-ı hal ile dedirtir: Ben buyum; kusurluyum, darmadağınığım, sesim yetmez, gücüm yetmez…
Hüzünlü insan dertliyi kederliyi bilir; gürültüsüzce gidip omuz verir acılı yüreğe… Hüzünlü insan yük olmaz, yormaz, kendi yükünü taşırken başkalarının yüküne el atar… Hüzünlü insan yolda koymaz, yola engel olmaz, kendiyle kavga ettikçe kavga etmeyi unutur.
Hüzünlü insanın yüreğinde inşa vardır; ya aşkın temelleri atılıyordur, ya tövbenin, ya da hasretin kolonları yükselmektedir... Hiç çevreye zarar vermeyen bir inşaat olmuştur… Ve hüzün bir dülgerdir, teslim alır; oyar, şekil verir, sessizce olur biter her şey…
Hüzünlü insanın aşkı kirsiz, şeytansız demlenir; şehvet asla dikiş tutmaz... Tövbesine bütün hücreleri filtre olur ve semaya öylece dupduru yükseltir. Hangi huzurda olduğunu bilir, başını öyle yere koyar. İsterken illa almak için istemez, duası bile edepli olur. Almak için değil, her şeye kudreti yeten Mevla’ya yakarışın verdiği lezzet için el açar.
Hüzünlü insanın protokolü yoktur, istediğiniz gibi misafir edersiniz; yere, taşa, hasıra rahatlıkla oturtturabilirsiniz, bir bardak çayla, ya da sofralar donatmadan ekmek arası ile memnun edebilirsiniz. Tüm ihsana karşı teşekkürü samimidir ve kıymet bilendir.
Hüzün insanın kullanmadığı malzemelerini ortaya çıkartır; derin hayaller, anlayış, merhamet, kusuru kabullenmek ve özür dilemek vs. gibi ve öyle yakışır ki bu cihazları kullanmak… Hakkını vere vere kullanır, kullanmayı da imrendirir… Bir ayağı dünyada bir ayağı yıldızlarda çirkin şeyleri düşünmekten uzaklaşır. Uzaklara dalan bakışlar mana incileri toplar…
Hüzünlü insan şikâyet kapısını kapar, Allah’a iltica kapısını açar. Öyle bir dua eder ki önceki duaları utanır ve önceden dua etmediğini anlar.
Hüzünlü insanların azaldığı yerlerde kavgalar, ihtiraslar çoktur. Hüzünlü insanlar şehrin gülleridir, onları koparmayalım, onların samimi dualarından istifade edelim. İnşa edilen aşklarından, karşılıksız sevmelerinden ve zarar vermeye korkmalarından ders alalım…
Ağacın sonbahar ve kışın hüzünlü bekleyişi değil midir ki yazın kollarını doldurur. Ayazda yüreğini doldurur yazın ise dallarını… Hüzün dolan yürekte insana olgun meyveler verdirir, hiç kallık kalmaz…
İç mimarlık yapan hüzünlere selam olsun… Şehrin hüzünlülerine – sessiz çiçeklere selam olsun…