Huy Aynası
Şüphesiz şehitler konuşabilseydi. Bize laf düşmezdi. Fakat işte onlar hayattayken yapılması gerekeni yaptı ve sustu. Yaşayarak konuştu. Yaşamın hakkını verereku2026 Onlara "öldü" denmesi bu yüzden yasak olmalı. Zira yaşamın hakkını vererek, dirilik ödevlerini -günahıyla sevabıyla- tam yapabilme gayreti içinde olmak; bir insanı ölümlülük sürüncemesinden, ölümsüzlüğün keskinliğine götürüyor. Ne zaman öleceğim'den, ölümsüzüm belirginliğine götürüyor. Bu keskinliği ise, gözlerine henüz yaşamak perdesi çekilmiş olanlar göremiyor.
Şimdi ne yapıyorlar?
Acaba 15 Temmuz'dan sonrayı nasıl değerlendiriyorlar? Baharındayken veya kışında fark etmez, hayatlarını bırakıp gitmelerinin karşılığında kalan bizi nasıl buluyorlar?
Şüphesiz bunu değerlendirebileceğimiz ölçüler var.
O ölçülerde sırlanmış bir ayna var.
Herkesin boyuna huyuna göre hem de. Eğer istersek eğrisiyle doğrusuyla iç gözlerimize kendimizi yansıtabilir. Üstelik dengimiz olan bir insan aynamız olup tam eğrimizden bizi kırdığında illa biraz üzülürüz. İlla bu kim oluyor ki sesi geçer içimizden, kabul etmesek te o sesi. Fakat bu ayna yücelik yapar. İnsana her hatasını onu hiç kırmadan söyler. Sen busun, sen şusun diye sayar döker. Fakat öyle aşılmaz şefkati vardır ki sözlerine hiç kırılmaz, darılmazsın.
O büyük ayna bin barçaya bölünen özelliktedir. Ona iyice bakıp kendini görenler de büyür. Başkalarına ayna olurlar. Aynalar zincirine katılırlar. Hakikati yaşamaya itina gösteren hakk şahitleri ve hakikat uğruna ölmüş şehitler aynalarımızdır.
Sıra o aynaları elimize alıp, bir köşeye çekilmeye gelmiştir. Doğru yaşamış ve doğru ölmüş örneklerimizden hangisi, bizim boyumuza uygunsa ve iç dünyamızda havalanan o "posumuza" uygunsa seçmeli. Uzun uzun bakmalı onun bize yansıttığı doğrular üzerinden kendi eğrildiğimiz, koptuğumuz noktalara. Ruhumuzun o arkası dönük, karanlık bir köşeye küsmüş yüzünü bulmalı. Çevirmeli onu ışığa. Sivilcelerimizi ürkütmeden ve belki iyileşme umudunu aşılayarak güneşe göstermeli. Ay ışığı da iyi gelir. Belki bütünüyle huyumuzu patlatmalı. Can çıkar gibi, huysuzluğu çıkarıp atmalı soluğumuzdan. Huy çıkar, can çıkmaz. Değişebiliriz. Dönüşebiliriz. "Tövbe tövbeee!" diyebiliriz çirkinliklerimize. İçimizde biz olmayan ne varsa "kalp dışarı" edebiliriz. Büyük bir isyanla başlamaz mı büyük kabuller. Kalbimizi yırtarak geçen, geçerken bizi yere seren "illa" için, kocaman bir"la" demek gerekmez mi? Durun bakalım! Hey bütün sahtelikler! "Orda durun!" diyen bir taramalı değil mi söyleyip durduğumuz o "la"u2026Yalanlara gününü gösteren. "Olacaklardan ben sorumluyum!" diyen değerli bir isyanu2026Değil mi?!
Böyle güzel bir vatan üzerinden dünyaya güzel bir tarih bırakabiliriz.
Mesela şahsen benim içimden küçük ve çocuk sorular geçiyor. "Allah'ım! Orada da bizim vatanımız Anadolu olsun muu?" Veya: "Cennet İstanbul'un neresinde kurulacak?" gibi. Böyle sevdik biz vatanı. Sade duran bir toprak değildi. Akan herhangi bir su değildi hiçbir zaman. Başka bir şeydi. Başka bir şeyu2026
Hepimiz kendi gerçeğini görmeli artık. Elinde aynasıylau2026 Bu vatana güzel evlat olmalı. "Ceddin dedeen, neslin baban, hep kahramaaanu2026" olmalı.