Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Eylül 2019

Hüsrev Hatemi’nin Renkli ve Tatlı Portreleri

Hüsrev Hatemi, portrelerden meydana gelen Eriyen Mumlar isimli eserinde yakından tanıdığı şair ve yazarlar ile ilim, kültür ve sanat adamlarının bilinmeyen özelliklerini anlatıyor.

Hatıra, günlük, biyografi ve portre kitaplarında bilmediğimiz hususları öğrenebiliyor, duymadıklarımızı işitebiliyor ve bize bugüne kadar meçhul kalmış meseleler hakkında malumat sahibi olabiliyoruz. Güçlü bir hafızaya sahip olan Hüsrev Hatemi Hoca, geçmişe doğru yaptığı yolculukları önce yazılar daha sonra kitaplar hâlinde okuyucularına ulaştırıyor. Eriyen Mumlar kitabının ilk yazısı bizi meraka sevkediyor: “Yahya Kemal Beyatlı’yı Neden Göremedim?” Hatemi, on üç yaşından itibaren büyük şairimizle tanışma isteğinin serüvenini anlatıyor. Mehmed Âkif’ten, Tevfik Fikret’ten, Abdülhak Hâmid’den ve diğer edebiyatçılardan bahsediyor daha sonra. Büyük şairimiz için “Âkif, tekrar tekrar büyüklüğü ispatlanmaya hiç ihtiyacı olmayan bir şahsiyettir.” dedikten sonra şunları ekliyor: “Âkif inanmış adamdı. İnancı gönlündeydi, dilinde değildi. Âkif’in seçkin ve unutulmaz kişilerden oluşunu sağlayan özelliklerinden birisi, samimi inancıdır... Başka bir özelliği de kanaatkâr ve tokgözlü oluşudur. Alçak gönüllüdür. Kendi kendisini şair olarak tanıtmaz. Oysa büyük bir şairdir. Büyüktür, bu büyüklüğü kişiliğinden gelir. Şairdir, bu şairlik, ‘Çanakkale’ şiirinden, ‘İstiklal Marşı’ndan ve “Bülbül’ şiirinden kaynaklanır.”

Eserin ilerleyen sayfalarında Mithat Cemal Kuntay, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Reşat Nuri Güntekin’le alakalı minik hatıralar ve tespitler buluyoruz. Dile büyük saygı gösteren Hüsrev Hoca, şahsiyetlerden bahsederken satıraralarında mühim noktalara dikkat çeker, kıymetli bilgileri okurlarıyla paylaşır. Meselâ Reşat Nuri Güntekin’in kitaplarının ‘sadeleştirme’ adı altında aslından uzaklaştırılmasını eleştirir ve şöyle der: “Reşat Nuri, zaten anlaşılır bir Türkçe ile yazardı. Bir Türkçe ustasıydı. Onun kitaplarının sadeleştirilmemesi gerekirdi. Aile boş mu bulundu, boş mu verdi anlayamadım. Şimdi Reşat Nuri Bey’in kitapları, onun olmayan bir dilde yayınlanıyor.”

Hekimlik mesleğini Cerrahpaşa Hastanesi’nde icra ederken buraya tedavi amacıyla gelen bir çok ediple tanışma fırsatı bulan Hüsrev Hatemi, Yahya Kemal, İbnülemin Mahmud Kemal, Halide Edib Adıvar gibi isimlerin son yıllarında bir kaç defa Cerrahpaşa Cerrahi Kliniğinin ikinci katında yattıklarını belirtiyor. Bu bölümün sonunda Halide Edib’in Mor Salkımlı Ev ile Sinekli Bakkal romanlarının ‘İstanbul’un Cumhuriyet öncesi dönemini bize en iyi tanıtan kitaplar’ olduklarının altını çiziyor. Sayfaları çevirdikçe şöhretler geçidinden Rıza Tevfik, Nâzım Hikmet, İbnülemin Mahmud Kemal, Burhan Felek, Zeki Ömer defne, Ahmet Hamdi Tanpınar, Behçet Necatigil gibi meşhurlar bütün azametleri ve heybetleriyle gelip geçiyor, teferruatlı bilgileriyle arz-ı endam ediyorlar.

ATTİLÂ İLHAN’DAN AHMET KABAKLI’YA

Hüsrev Hatemi, geniş bir sanatkâr muhitine, büyük bir edebiyat ve sanat çevresine sahiptir. Attilâ İlhan ile merhabası, Ahmet Kabaklı ile dostluğu vardır. Refi Cevad Ulunay, Aziz Nesin, Falih Rıfkı Atay ve Nadir Nadi... Bu isimlerin sadece mesleki bilgilerini, ilgi alanlarını anlatan Hatemi, adı geçenlerin inanç hâllerini, ideolojilerini, fikir ve duygu dünyalarını da bize aktarıyor. Bu anlatım dili son derece rahat, akıcı ve sürükleyicidir. Söyleyeceğini dobraca söyler Hocamız. Bir de mizahî bir dille anlatıyor. Bu özelliğinden dolayı kitap, su gibi akıp gidiyor. Meselâ Falih Rıfkı Atay ve Nadir Nadi hakkındaki şu cümleleri ilginçtir: “Falih Rıfkı Atay, bir din adamı (hoca) oğludur Zor şartlar altında ve halk içinde büyümüştür. Yazılarında halk da vardır. Nadir Nadi ise Taksim’de, Avusturya’nın bir köyünde yaşar gibi yaşamıştır. Halka üstten bakarak.”

Vâlâ Nureddin, Fırat Kızıltuğ, Demirtaş Ceyhun gibi farklı devirlerin, dünya görüşleri değişik şahsiyetleri, Eriyen Mumlar’da önümüze çıkıyor. Hatemi’nin, şiirlerinden bazılarını besteleyen dostu Fırat Kızultuğ’un ‘konser’ler hakkındaki şu nüktesi çok hoş: “1990’ların ortasından itibaren, ben AKM konserlerine daha az devam ettim. Evde CD dinlemekle yetinmemi her zaman Fırat Bey eleştirdi. ‘Biraz da canlı ve taze müzik dinle yani konsere önem ver, konserveye değil.’ derdi bana.”

DELİORMAN’DAN TAHA TOROS’A

Eriyen Mumlar’da bir bakıma Türkiye’nin sağdan ve soldan pek çok aydını, şairi, yazarı, gazetecisi, bilim adamı ve sanatkârı perdeyi aralayıp bize tebessüm ediyor ve vedalaşıp ayrılıyorlar. Süheyl Ünver, Aykut Kazancıgil, Taşlıcalı Yahya Bey, Sezayi-i Gülşeni gibi hem çağdaşımız, hem de uzun yıllar önce, hatta asırlar önce iz bırakmış, eser bırakmış şahsiyetlerle de tanışıyoruz. Sadece Divan ve Tanzimat sonra ile Cumhuriyet devri şairleri değil zaman zaman halk edebiyatımızın müstesna şahsiyetlerini, ozanlarımızı da selamlıyoruz. Hüsrev Hatemi bir bakıma kültür köprüsü görevini yapıyor. Abdülhak Şinasi Hisar’ın taririyle ‘eski zaman adamları’ ile günümüz neslini eserinde buluşturuyor, bir araya getiriyor.

VEFA YÜKLÜ YAZILAR

Hüsrev Hocanın özelliklerinden birisi de meşhur/meçhul ayırımı yapmadan okuyup tanıdığı ve sevdiği şair ve yazarlardan rahatlıkla bahsediyor. Hüseyin Suad Yalçın, İsmail Safa, Fazıl Ahmet Aykaç, Aka Gündüz, Halil Nihat Boztepe, Tahsin Nahit, Celal Sahir Erozan, Süleyman Nazif, Ali Canip’den söz ediyor. “Süleyman Nazif’in yeri büyük ve yurtsever edebiyatçılar arasındadır.” diyen Hüsrev Hatemi, ‘Kara Gün’ makalesinin yazarı hakkında şunları söylüyor: “Keskin zekâsı, hiciv kabiliyeti, dosdoğru ve heyecanlı mizacı, ortanın çok üzerinde edebiyat yeteneği olan bu yeri kazandırmıştır.”

HANIM ŞAİRLERİ UNUTMADI

Hüsrev Hatemi Hoca, edebiyatımıza hizmet etmiş, şiir yazmış ve iyi bir isim bırakmış hanım şair ve yazarları da ihmal etmiyor. Şair Nigâr Hanım, Makbule Leman Hanım, Leyla Hanım, İffet Hanım, Pervin İtisami, Şükufe Nihalve İhsan Raif Hanım bu edibelerden sadece bir kaçıdır. Şükufe Nihal’in “Son Dua” şiirindeki şu mısralar, Hocanın hoşuna gitmiş olmalı ki kitabına almış, okuyalım: “Gamlı gamlı dergâhında ağladık / Milyonlarca kahramanı arşına / Kurban ettik, ümid ile yolladık.”

Kitabın son bölümünde Faik Âli Ozansoy, İbrahim Alâeddin Gövsa, Şehriyar, Ziya Gökalp, Yusuf Ziya Ortaç, Hasan Âli Yücel, Hüseyin Siret Özsever ve Yaman Dede bulunuyor. Yerli aydınların ve sanatkârların yanısıra Türk dünyasından bir çok şahsiyeti de Hüsrev Hatemi Hocanın gönül gözüyle görüyor, yakından tanıyoruz.

Eriyen Mumlar biterken bizim içimizde yeni bir çıra yakıyor. Kültürümüze, sanatımıza, medeniyetimize olan sevgimiz artıyor, güvenimiz ziyadeleşiyor ve ayaklarımız yere daha sağlam basıyor. Dergâh Yayınları’ndan çıkan eseri bütün dostlara tavsiye ediyorum. Hüsrev Hatemi Hocanın aynı yayınevi tarafından neşredilen diğer manzum/nesir bütün eserleri de okunmalı. Bu vesile ile eserde adı geçen yüzlerce şahsiyetten vefat edenleri rahmetle anarken, yaşayanlara da sağlıklı ömür diliyorum. Hafızasındaki portreleri kalemiyle kalıcı hâle getiren ve geleceğe taşıyan Hüsrev Hocamız da var olsun.