Hurşit İlbeyi
Geçen pazar günü Cahit Zarifoğlu merhumu Küplüce'de mezarı başında andık. Daha sonra bir çay bahçesinde şair ve yazar dostlarla oturup sohbet ettik. Bir ara "Hurşit İlbeyi'ni gören var mı?" diye sordum. Yok, son yıllarda hiç kimse görüşmemiş. Halbuki sorduğum arkadaşların büyük çoğunluğu hem kadim dostu, hem de semtten komşusuydu. Bir arkadaş, rahatsız olduğunu söyledi. Öyleyse "geçmiş olsun"a gitmeliydik. Bu temenni ile ayrıldık.
Hurşit İlbeyi gazeteci, yayıncı, editör ve senarist. Bitmedi, turizmci, çiçekçi, grafiker. Bir çok mesleğe girip çıktı. Maişet motorunu yüzdürebilmek için farklı işlerin peşinde oldu. Ama bütün bunların ötesinde ve üstünde O, sanat kumaşı sağlam has bir romancıdır. Yazdığı kitaplarla karşı dağlara ünlenmiş, ama sesine yankı bulamamış bir münadidir. Türkiye'de sanatın, hele romanın medya destekli bazı kesimlerin tekelinde olduğu düşünülürse sesini duyuramaması biraz da normal değil mi?
Hurşit İlbeyi araştıran, inceleyen, sorgulayan bir yazar. Romanlarında bizim acılarımız, sayfalarında sızılarımız, satır aralarında hicranımız vardır. Sosyal hayatımızdaki gerçekleri, çelişkileri uçak penceresinden değil, omuz omuza yürüdüğü insanları görerek anlatıyor. Bunun için söyledikleri doğru, yazdıkları gerçek, haykırışı sarsıcı, kıvranışı samimidir. Bundan dolayı okunan, dinlenen, sevilen ve düşüncelerine kıymet verilen bir romancı oldu. Türkiye'nin yarınki ufukları, İlbeyi gibi doğrucu ve doğrultucuları aydınların çoğalmasıyla daha aydınlık ve geniş olacaktır. O, meselesi olan bir aydındır. Peşin hükümlerin sarıp sarmaladığı ülkemizde, attığı çığlıklar hepimizin açık yarasına işaret ediyor. Peki bu deniz fenerini bugüne kadar kaç kişi görebildi? Hurşit İlbeyi, çok konuşan ama dinlemesini bilmeyen yığınların yerleştiği vadide, bizden olan, yerli olan, millu00ee olan, evrensel olan gerçekleri dillendirdi. Kalabalıkların görevi, uyarılarda bulunan aydınları dinlemek ve söylediklerine kulak kabartmak.
2002 yılında Hikmet Yayınları için 30 kitaptan oluşan biyografi dizisini yönetiyordum. Hurşit Bey, Orhan Kemal'i bu dizi için hazırlamıştı. O dizi içinde, en çok okunan kitaplardandı. Hurşit Beyin adını duyuran son romanı Mavera Yolcusu'dur. İlke Yayınları arasında çıkan romanda, bir efsanede geçen olaylardan yola çıkılarak, zamana gizu00adlenmiş işaretlerin yön gösterdiği gizem dolu bir yolculuk anlatılıyor. Romanda, kendini varoluşun sırrını keşfetmeye adamış bir bilim adamının, bilinmezlikler içindeki arayış çabasının iç yolculuğa dönüşmesi sonucunda, yaratılışın özündeki saflığa ulaşması konu ediliyor. Modern şehir hayatının insan ruhunu kıskaca alan mekanik ve diyalektik kuşatmasına karşı, öze dönüş sürecinin işlendiği romanda, yitirilen tabiu00ee güzellikler pastoral tablolar halinde sunuluyor. Roman, deniz aşırı mevsimler ülkesindeki şafak yıldızının izini süren, mistik bir serüven.
Güzin Osmancık'ın, Hurşit İlbeyi ile yaptığı röportaj Sanatalemi.net'te yayımlanmıştı. İlbeyi orada diyordu ki: "Sanatçı, kendi topraklarının gerçeklerini, kendi özünde işleyip topluma yeniden üretip sunan kişidir. Aynı zamanda bazı haksızlıklara karşı çıkması, güzel iyi şeyleri desteklemesi gerekirken bu popüler kültürün atmosferine kapılan yazarlarımız komplo romanları, bilimkurgu romanları, bizim kendi geleneksel değerlerimize ters düşen yazılar yazmaya başlıyorlar."
Yazarımızla, 25 Temmuz 1999 tarihinde Türkiye gazetesinde yaptığım röportajda, "Yazar, varoluş hikmetini anlatmalı." diyordu.
O, iyi bir yazar. Uzun zamandır görünmüyor. Bir çok roman yazdı, senaryolar, oyunlar kaleme aldı. Şimdi nerde, ne yapar, ne eder, bilmiyorum. Aslında utanç duyulacak bir hal. Çevremdeki yazarlara, aydınlara, sanatçılara soruyorum. Onların da haberi yok. Evet kabul etmek lazım ki bize bir şeyler oldu. Dönüp çevremize bakmıyoruz, dostlarımızı arayıp sormuyoruz. Sevdiklerimizi hatırlamıyoruz. Halbuki ne güzel romanlar yazdı Hurşit Bey bu toplum için. Umut Emekle Büyür, Berzah, Irmaklar Denize Akar, Yitik Ülkenin İnsanları, Mavera Yolcusuu2026 Sonra senaryoları: Diyar, Cevheru2026 Mülkiyet, Çark, Sam Amca'nın Kulübesi ise tiyatro eserleri. Bu kitapları da göremiyorum. Yazarın bütün eserleri bir yayınevi tarafından dizi olarak hemen yayımlanmalı.
Hurşit İlbeyi, yıllar önce aylık bir gazete çıkarıyordu: Kızkulesi. 10 Mart 2007 tarihinde yayımlanan duyuru iç burkan, hüzünlü ve uyarıcı bir metindi. Deniliyordu ki: "Gazeteler de insanlar gibi canlıdır. Doğar, yaşar ve ölür. 2002 yılında yayınlanan ve ücretsiz dağıtılan, 5 çocuklu bir ailenin geçim kaynağı olan Kızkulesi gazetesi, son zamanlarda yeterli reklam alamaması nedeniyle yayınına son verdi. 5 yıl süreyle yayınlanan gazetemiz, haberlerine ücretsiz yer verilen yerel yönetimlerden, kültürel ve ticari kuruluşlardan gereken desteği alamadı. Kızkulesi, partizanlık, hemşehricilik, magazincilik, cemaatçilik, dinsel ve cinsel sömürü yapmadan, bağımsız ve nitelikli bir kent kültürü gazetesi olarak, Hurşit İlbeyi ve Zeynep İlbeyi çiftinin büyük emekleriyle zorluklarla yayınını sürdürmekteydi. Hayattayken hiçbir kurum yetkilisi ve sözde dostları tarafından bir kez olsun ziyaret edilmeyen Kızkulesi gazetesinin cenazesi, Vicdan Mezarlığında sessizce toprağa verilmiştir. Cenazeye çelenk gönderilmemesi ve taziye ziyareti yapılmaması rica olunur."
Bu yazı, romancımıza dostlarının gönül çağrısı olsun: "Hurşit Bey, seni çok özledik, artık çık ve görün lütfen. Hasret ve muhabbetle selam ediyoruz."
Ciddu00ee rahatsızlıklar geçiren yazarlarımız Şule Yüksel Şenler ve Ali Nar'a Allah'tan şifalar diliyorum.