Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Temmuz 2012

Hürmet-i hükümet dili

Özellikle son bir haftadır karadeniz bölgesi ve bilhassa Samsun ciddi anlamda sellerle boğuşuyor. Yöre, mevsim normallerinin en az dört beş katı yağış almış. Özellikle Canik ilçesinde meydana gelen ölümler ve TOKi konutları üzerinden basında ciddi tartışmalar yapıldı. Toki konutlarının Canik'de dere kenarlarına yapıldığı gerçeği üzerinden hükümet ciddi bir eleştiri konusu yapıldı.

Konunun birinci derecede muhatabı olan bakan Erdoğan Bayraktar, klasik bürokrat cevabı verdi; her şeyin kanuna uygun olarak yapıldığını söyledi. Bu tür cevapların kamuoyunun tatmin etmesi bir yana, uzun vadede hükümetler üzerinden devlet-vatandaş arasındaki güveni ciddi anlamda sarstığını gözlemlemek mümkün. Yani nihayetinde Toki konutları orada dere kenarına yapılmış ve bir sel anında tabii ki zayiatlar fazla olacaktır. Böyle bir felaketin ortaya çıkmasının ardından yapılması gereken şey; birincisi felaketlerden bir ders almak ve ikincisi, kamuoyundan orada yapılan böyle bir hatalı işlemden dolayı özür dilemektir. Yani işleri düzgün yapma konusunda bir cehd, gayret ve samimiyet. Tabii böyle bir özür ve hatayı kabul olmayınca, güvensizlik daha fazla artıyor ve bu durum devlet ve hükümetle ilgili algıların sağlıksız gelişmesine sebep oluyor.

Nitekim sel vakıası olup bittikten sonra, çevredeki set kapaklarından dolayı yeni bir sel geldiği şayiası çıkınca, insanlar apar topar bölgeden kaçmaya uğraşıyorlar. Resmi anonslar bunun bir şayia olduğunu söylediği halde, herkes kaçmaya devam ediyor. İşte bu güven problemine işaret eden bariz bir unsur. Ülkemizde devleti yöneten hükümetlerle insanlar arasında enteresan bir ilişki var. 1980'li yılların ortalarında Rusya'da Çernobil faciası olunca, Karadeniz'de yetişen çayların radyasyonlu olup olmadığı gündeme gelmişti. Halkta çay içme konusunda bir tereddüt oluştu. Bu arada yetkililerin ikna için yaptıkları şey, hala insanların belleğindedir; Televizyon ekranının karşısına geçip çay içtiler ve "bakın bize bir şey olmuyor" mesajı verdiler. Yine o yıllarda bir bakıyorsunuz, bir ürün anlata anlata bitirilemiyor. Mesela, yeşil mercimek bu konuda iyi bir örnektir. Yemek programlarından kamu spotlarına kadar her gün yeşil mercimeğin faydaları anlatılmakta, yeşil mercimekle yapılan farklı yemekler ekranda arz-ı endam etmekte ve etten daha faydalı olduğunun altı çizilmekteydi. Aslında en manipülatif tarafı da son kısmıydı. Sonra anlaşıldı ki, yeşil mercimek o yıl ihraç fazlası olarak elde kalmıştı.

"Gereği yapılacak", "her şey çok güzel olacak", "biz çok güçlüyüz", "yıpratmaya çalışıyorlar" türünden artık dikkat çekmesi mümkün olmayan ve hatta çoğu zaman ironi ile karşılanan kalıp cümleler olarak hala yetkililerce kurulmaya devam ediyor. Bundan sonra bütün ilişkiler bir alışkanlığa dönüşüyor.

Bütün bu haberleri iç acısıyla seyrederken birden hayal etmeye başladım; Bakan Erdoğan Bayraktar, televizyona çıkmış ve son derece üzgün bir halde. Canik'de Toki evlerinin yanlış yere yapıldığını ve bunun bir hata olduğunu; ancak bundan sonra bu tür hataları takrarlamayacaklarını samimi bir şekilde deklare ediyor. Vatandaşlar da, "tamam, sana inanıyoruz, bir daha da tekrarlanmayacağına inanıyoruz" diyorlar. Çok mu hayali oldu bilmiyorum ama bunun çok da zor olmadığını düşünüyorum. Sadece bir yerden başlamak lazım.

Hükümet edenler, sürekli olarak yaptıklarını bir hikmete bağlama konusunda mahirler. Bir o kadar mahir oldukları şey de, hikmeti kendilerinden menkul görmeleri. Onlar olmazsa dünya dönmeyecek neredeyse. Yıllardan beri olup biten her hadisede gördükleri ve sürekli sakladıkları hikmeti halk da öğrenmek istiyor ve inanın ki, anlatırsanız anlayacaklar.