Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.98
Gram Altın
2427.30
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


​Hukuksuz "Bilirkişi Devleti"nden "Hukuk Devleti"ne Geri Dönüş Sistemi

Şüphesiz ki, emanetleri ehil olanlara vermek ve insanlar arasında adaletle hükmetme emri adaletin temelidir. Gelişmiş toplumlar, halkı hakka çağırır ve hakla hükmederler. Anayasamızda da “Hukuk Devleti” önemle vurgulanmıştır.

“Pozitivist hukuk kuramcıları (teorisyenleri) daha biçimsel hukuk devleti ideallerinden yana tavır alırken; doğal hukuk anlayışından hareket eden teorisyenler, biçimselliğe ek olarak maddi (içeriksel) birtakım koşulların varlığını hukuk devleti için gerekli görürler. Bu anlamda, zayıf ve güçlü hukuk devleti kavramlarından söz edebiliriz” (Sururi AKTAŞ, Hukuk Devleti İdealine Felsefi Bir Bakış, YBHD, Yıl 5, Sayı 2020/1, s.1–32). Güçlü hukuk devleti, insanın insan olmasından kaynaklanan fıtratın isterlerinin esas alındığı, keyfilik yapmak isteyenlerin bile keyfilik yapamayacağı bir “sistemi olan devleti” ifade eder. Oysa, “sistemsizliğin sistem olduğu, kuralsızlığın kural olduğu, haksızlık yapmanın hak olarak görüldüğü” mevcut bozuk düzenin hiçbir şekilde hukuk devleti olduğunu iddia etmek mümkün değildir.

Sistemli bir şekilde sistemsizlik sistemi getirilmiştir. Bu sistemsizlikte boğulma problemi bugünün sorunu da değildir, son 150-200 yıldır bu coğrafyada devlet ve hukuk için eklektik bir yapı işletilmiş (adeta copy-paste/kes-yapıştır kültürü işletilmiş), organların ve yapıların birbiri ile uyumlu çalıştırılması mümkün olmayan bir yapı kurulmuş; toplumsal bünyenin doğal organik yapısı ve sistemik bütünlük sistemli şekilde çökertilmiştir. Devlet-Hükumet-Bürokrasi-Akademi-Sanayici/İşadamı-Halk birbiri ile uyumlu ve tek hedefi olan büyük devlet aklı ile yönetilmez olmuştur. Bugününü sistemli yönetemediği gibi, yarınını da planlayamayan bir deli gömleği milletimize giydirilmiştir.

Bu deli gömleği, milletimize, batılılaşma adı altında dayatılmış, aydın, ilerici, modern, medeni olmak batı medeniyetinde aranmış. Oysa batı medeniyeti; kuvvet, menfaat, kavga/mücadele, ırkçılık/ulus, nefsin hevesini tatmin ve tüketim toplumu oluşturma gibi insan fıtratının suiistimali üzerine kurulu olduğu ve devletler yerine mutlu azınlığın (bir sınıfın) hakimiyeti odaklı olduğu için insanlığa huzur ve barış getirmiş değildir. Bu yanlış yol esas alınınca, Anadolu irfanının binlerce yıllık derin aklı köreltilmişti. Milletimiz son iki asır batı mektebinde okumuş, Anadolu irfanı ile sentezini kurmuştur artık. Doğu ve batı medeniyetlerini özümsemiş milletimizin yeni ve yüksek bir medeniyeti ortaya koymasının zamanı gelmiştir. Ancak, dünya tarihine baktığımızda halkına refah ve huzur getirmiş, bir medeniyet tesis etmiş, en ilkel toplumlardan büyük imparatorlulara kadar her yerde güçlü bir hukuk sistemi olduğunu görmekteyiz. Hukuk yoksa huzur da yok, refah da yok, medeniyet de yok, devletin dini adalettir.

Adalet Bakanımız Sayın Bekir BOZDAĞ, içinde bulunduğumuz yasama yılında bilirkişilik kurumunun da revize edileceğini açıklamıştır. Cumhurbaşkanlığı da Adalet Bakanlığı içindeki çalışmalarla adliyelerin adalet üretememesi sorununun çözülmesi gerektiğine işaret etmiştir.

16.05.2022 tarihli “Satılmış - Savcı İlişkisinin Deşifre Olmasından Çıkartılacak Dersler” başlıklı yazımızda değindiğimiz sorunlar ve model önerisi yanında, bilirkişi kurumunun ıslah edilmesi de önemlidir. Zira, “adliyelerde mahkeme hâkimi adaleti değil, bilirkişi adaleti yürütülür duruma gelmiştir”. Öncelikle, HMK m.266, Bilirkişilik Kanunu m.3/2 ve m.3/3 hükümleri ile Bilirkişi Yönetmeliği, m.5/2, 5/3, 30/4, 49/2, 55/4, 73/2/d maddelerinin hatalı uygulaması nedeniyle bilirkişi raporlarından hukuk çıkartılmıştır. Hukuksuz bilirkişi raporları ile “bilirkişi adaleti”nin hakim olduğu sistem kökünden çökertilmiştir. Bu maddelere açıklık getirilerek, hukukçu bilirkişinin dosaya kapsamındaki konunun ve teknik/muhasip/vs bilirkişilerin tesbit ve hesaplamanın hukuki sınırlarını ve usulünü belirlediği bilirkişi raporları alınması sağlanmalıdır. Mesela, bir tazminat hesaplaması yapılacağında, kusur/zarar/illiyet bağı/hesaplamada nazara alınacak unsurlar/maddi vakıanın esasa etki eden kısımlarının hukuki sınırları vs durumlar hukukçu bilirkişi tarafından oluşturularak diğer bilirkişilerin de hukukun meşru sınırları içinde rapor yazması sağlanmalıdır. Hukuksuz adalet olmayacağı gibi hukuksuz bilirkişi raporu da olamaz, olmadığını son yıllardaki uygulamalar gözümüze sokar derecesinde açıklıkla ortaya koymuştur. Bununla birlikte, gerekçeli karar yazar gibi hukuki detaylar içeren bilirkişi raporları yazmanın da yanlış olduğu apaçık ortadadır. Kanuna eklenecek; “Bilirkişi olarak hukukçular da atanabilir ve heyetlerde en az bir hukukçu bulunur. Ancak, bilirkişi raporu, hakimin hukuki takdirini sınırlayıcı şekilde ifade edilerek yazılamaz” maddesi ile ifrat ve tefritten uzak aklı selim yoluna erişilir.

İkinci önemli konu da ülkemizde vergi denetimlerinde çok başarıyla uygulanmakta olan vergi denetim raporlarındaki sistemin bilirkişiliğe de uyarlanmasının doğuracağı faydaya değineceğiz. Vergi denetmenleri, raporunu yazar, bu rapor tecrübeli, kıdemli uzman durumundaki “büyük üstadların” denetiminden geçer. Buna da “Okuma Kurulu” denilir. Yazılan raporlar Okuma Kurulu’ndan geçirilir. Raporun hatalı ve/veya eksik olan yönleri Okuma Kurulu’nda düzeltilir. Bilirkişilikte de bilirkişiler raporlarını yazmalı, raporu doğrudan mahkemeye sunmadan “Okuma Kurulu” benzeri “Rapor Tetkik Kurulu” veya benzeri bir adla adlandırılacak bir kurula sunmalıdır. Rapor Tetkik Kurulu da raporun dosya kapsamına, maddi vakıaya, teknik/bilimsel/hukuki esaslara uygun ve yeterli olup olmadığını denetlemeli, eksik gördüğü hususları bilirkişi ile de dosyayı müzakere ederek gidermelidir. Bu yolla, bilirkişilerin kendilerini geliştirmeleri ve yazdıkları raporları sektör duayenleri ile müzakere etmesi ve savunması mümkün olacaktır. Bu usul bilirkişilik kurumunda (bilirkişilerde) kurumsal kapasiteyi geliştirir, hakimlerin önüne de eksikleri ikmal edilmiş ve nitelikli bilirkişi raporları gider. Bu yolla, yargıda kalite artar, çok fazla kişi sürece dahil olacağı için rüşvet yolsuzluk vs dedikoduları azalır, tekrar tekrar ek rapor ve bilirkişi raporu alma süreci de azalacağı için yargı hızlanır. Rapor Tetkik Kurulu, en az doktora düzeyinde kariyer sahibi veya meslekte 20-25 yılını doldurmuş bilgi ve tecrübeleri geçmiş çalışmaları ile isbat edilmiş saygın kişilerden ve emekli hakimlerden oluşmalıdır. Bir de bilirkişilerin ve okuma kurullarının her bir rapordaki performansının puanlandığı sicil oluşturulmalıdır. Bu kurullarda görev yapan kişilerin çok itibarlı ve çok saygın olmaları ve görevlerini bu saygınlığa uygun şekilde üstün bir prestij ve kalitede yapmaları sağlanmalıdır. Yoksa körler sağırlar adaleti sağarlar. Adaletsizlik ile âbâd olanın ahiri berbâd olur…