HUKUK UYGULAYICILARI
Adalet Bakanlığı'nın bir çalışması var. Avrupa ülkeleri baz alınarak Hakim, Savcı ve Avukatlık mesleğini icra edeceklerin "kalitelerinin" artırılmaları ve yeni "kriterlerin" belirlenmesi amaçlanıyor. Yola çıkış noktası ve de düşünce doğru. Aynı duyarlılık ve düşünce Barolar Birliği ve pek çok baroda ne yazık ki bulunmamakta. 1969 tarihli avukatlık kanununun değişmesi konusunda görüşü sorulan Barolar Birliğinin hazırladığı taslak mevcudu muhafaza ile yetinen ve de İstanbul Barosu yöneticilerinin bir kısmının Yönetim Kurulu üyeliklerinin düşmesine (hukuki olmayan bu düzenleme, süreç işletilmeyerek ayrı bir kanunsuzluk yapılmasına neden oluyor) neden olan maddeyi dahi koruyarak konuya ne kadar duyarlı yaklaştığını göstermiştir(!). Avrupa'nın en büyük barosu, Dünyanın ise 2. en büyük barosu olan İstanbul Barosunun bu konuda ne çalışması var ne de doyurucu bilinen bir görüşü bulunmaktadır. Ya da ben bilmiyorum. Genelde bu konuda konuşulduğunda söylenen sözler Aalet Bakanının ve müsteşarının HSYK başkanlığı ve bu kurula katılmaları noktasında başlar ve burayı aşamayarak biter. Bu nedenle de mevcudun korunmasının ülke menfaatine olduğuna inanılıyor ve yapılan hiçbir değişikliği kabul etmiyor destek/katkı vermiyorlar.
Bu iki önemli kurumun görüşlerinin ne olduğu anlaşılamamış olsa da Bakanlığın bu konuyu dert edinmiş olması ve de asli görevi olan bu konuda çaba gösteriyor olması takdire şayan bir durum. Zira "en iyi kanun kötü bir uygulayıcının elinde adaletsiz sonuçlar verebileceği gibi en kötü kanun da iyi bir uygulayıcının elinde adil sonuçlar verebilir." Bu nedenle Adalet Sistemini sadece kanunları değiştirerek düzeltemezsiniz. Bu kanunları yorumlayacak, uygulayacak kişilerin eğitiminden, denetlenmesine her aşamasının tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Birçok değişiklik yapılacağının sinyali verilmekte, bunlar zaman zaman kamuoyuna yansımaktadır. Basına son yansıyan değişiklikler; hakimlik ve savcılık mesleği için asgari yaş haddinin getirilmesi. 30 yaşın altında hakimlik/savcılık yapılamaması, staj sürelerinin uzatılması, avukatlık mesleği için sınav getirilmesi. Bu son dönemde basına yansıyan bir konu zira bakanlığın çalışmalarını ancak basına yansıdığı kadarı ile haberdar olabiliyoruz. Konunun tarafı olanlardan olmamıza rağmen bizim bu çalışmalardan haberimiz ancak basına yansıdığı kadar olabiliyor. Bürokratlar kendileri bu konuda çalışma yapıyorlar. Çalışmaları bittiğinde de düzenleme aşamasında haberimiz muhakkak olacaktır (!), tabiu00ee ki basından. Yapılmak istenen düzenlemeler ve Avrupa örneklerinin incelenmesi güzel bir düşünce. Ancak Adliyelerde hala danışmaların oluşturulamaması gibi Adalet Bakanlığının ilgilileri hakkında yapacağı değişiklikleri kendi içinde yapmaya çalışması ilgililerine bilgi vermemesi, görüş sormaması Ankara'ya özgü "ben bilirim" yaklaşımının tipik bir örneğidir. Bu nedenle yapılacak değişikliklerle ilgili olarak uygulayıcıların görüşlerini almak için Avrupa başkentlerine yapılacak zahmetli seyahatlere de gerek olmadığını sayın ilgililere söylemek gerekiyor.
Adliye Binalarının son dönemde yenilenmesi çağdaş görüntüye kavuşturulma çabası da aynı takdiri fikir bazında hak etmiş ise de yapılan binalar ne yazık ki birçoğu yetersiz veya adliye hizmetleri için kullanışlı olmaması nedeni ile ilk gününden itibaren eleştiri konusu olmuştur. Aynı hatayı tekrar etmenin, izahını hatayı yapanlar değil siyasi makamlar vereceğinden Sayın Bakanın söz konusu değişiklikleri yaparken bürokratlarının dışında kişilerle de istişare ederek yapmasında fayda olduğunu, kendisine hatırlatmayı bir görev olarak addediyorum. Zira Son 10 yılda tüm ana kanunları değiştiren, ülkenin neredeyse tüm adliye binalarını yenileyen bir bakanlık son aşama da uygulayıcılar ile ilgili değişikliği de gerçekleştirecektir. Bu nedenle mevzuat değişikliğini üniversite hocalarına, adliye binalarını mimarlara bırakan bakanlığın en azından uygulayıcılarla ilgili düzenlemelerde konunun muhataplarını ciddiye almasını ve görüşlerine başvurmasını kendilerinden talep ediyorum.
Yargıtay'daki dosya sayısını azaltmak için hız adalete tercih edilerek ve birçok dava ortadan kaldırılarak (örneğin çek yasasından doğan davalar) belli noktaya getirilen yargılamada kalitenin artması için elzem olan konunun istişare olduğunu, ben bilirim veya Avrupalı bilir onların sistemine bakar doğruyu buluruz şeklinde bir düşünce var ise öncelikli olarak bu düşüncedeki ilgililerin konu ile ilişiklerinin kesilmesinin konunun önemine binaen daha hayırlı olacağını düşünüyorum. @CavitTatli