HTŞ İsrail'i Vurmuyor!
Suriye BAAS rejimine karşı 14 yıldır mücadele eden, bu uğurda
milyonu aşan kayıplar veren muhalif güçler bundan 24 gün önce Halep ve Tel
Rıfat’ı, akabinde de Hama, Humus ve Şam’ı Esad rejiminden kurtararak Suriye’yi özgürleştirdi.
Bununla da kalmadı,
Suriye'de müslüman kanı dökmek için Esad’a her türlü desteği
veren İran da Suriye topraklarından kovuldu. İran, 2011’den bugüne kadar katil
ve zalim BAAS rejimini ayakta tutmak için en özel komutanlarının mahiyetindeki
kuvvetlerini Suriyeli Müslümanların üzerine saldı. Buna ilaveten Afganistan,
Tacikistan, Pakistan ve diğer ülkelerdeki Şii gruplardan paralı ya da gönüllü
elemanlarını müslüman kanını akıtmak için Suriye'ye getirmişti.
Hal böyle olunca son asrın en mütevazı devrimleri arasına
giren Suriye devrimi en çok İran’ı kızdırdı. İran bu öfkesini çoğu kez yaptığı
gibi kirli propagandayla, ajitasyonla ve pis algılarla müslüman dünyaya
duyurmaya çalıştı, bundan sonra da çalışmaya devam edeceğe benziyor çünkü İran
hem prestij kaybına uğradı, hem de teopolitik olarak büyük kayıplar verdi. Zira
İran Şii Hilali ile bölgede teopolitik olarak güçlenmeyi hedefliyordu.
Bu kayıplar İran ve İrancılar gibi ülkemizin her hayrına
karşı olan solcu, Kemalist, müzmin muhalif kesimleri umduğumuzdan fazla
rahatsız etti. Devrimle birlikte oluşan rahatsızlık bu kesimleri Suriye
devrimini bulandırmaya sevk etti.
Nasıl mı?
Bakınız, Suriye devrimi ve yönetimi yeni doğmuş bebek
gibidir. Ayakları üzerinde durması bir yana henüz emekleme dönemine girememiştir.
Uçağı yok, füzesi yok, düzenli ordusu yok, başka bir ülkeyle savaşa girecek
imkân ve kabiliyeti yok… Ama buna rağmen yukarıda saydığımız devrim karşıtı
kişi ve gruplar günlerdir:
Muhalifler neden İsrail’e vurmuyor?
Neden İsrail ile savaşmıyor?
Neden neden neden?
Bir gün olsun Esad’a söylemediklerini daha birkaç gün rejimi
deviren muhaliflerden istiyorlar. İşin tuhaf tarafı bunlar kahir ekseriyetle
Gazze’ye karşı İsrail’i destekleyen bir güruh…
Bazıları da kendilerince kurnazlık yapıyorlar:
Biz kışkırtalım, HTŞ ve SMO İsrail’e birkaç mermi sıksın ve
akabinde İsrail gelip Suriye’yi Gazze’ye çevirsin. Böyle olunca da PKK,
Acilciler, yağmacılar İsrail ile birlikte bölgeleri paylaşsın. Bu
“istemezük”çüler bu kadar akıl ve zekâ fukarasıdırlar.
Yeterli silahları olmasa da muhalifler dünyayı, bölgenin
gerçeklerini, konjonktür efendiyi iyi bilen bir akla sahiptirler. Atacakları
bir adımın neye mal olacağını iyi hesaplayabiliyorlar.
Ama müzminler yine de boş durmuyorlar:
Bak, gördünüz mü? HTŞ,
MSO İsrail ile ortaktırlar. Bu yüzden İsrail’e savaş açmıyorlar, diyerek öfkelerini yalanlarla
dindiriyorlar.
Düne kadar tanımadıkları, adını bilmedikleri adamı İsrail’ın
adamı olarak karalamaktan çekinmeyecek kadar vicdansızlar. Bugüne kadar ne
yaptığı, bundan sonra ne yapacağına dair gram fikri olmayanlar muhalif
liderleri karalıyorlar. Tanımadıkları Ahmed Şara’ya ettikleri hakaretin %1’ini,
milyonu aşan masum Suriyeli’yi katleden katil, hırsız, talancı, mezhepçi,
meşrepçi, ırkçı, diktatör Esad ve babasına etmediler.
Bununla da kalmıyorlar.
Suriye muhalefetine verdiği desteklerden dolayı Türkiye’yi,
hususen de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef tahtası yapmışlar. 2014’ün
Ocak ayında asrın ihanet örgütü FETÖ tarafından ortaya atılan iftiralarla
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı itham ediyor arsız güruh. İşin enteresan tarafı “Mustafa Kemal’in Askerleri” MOSSAD’ın içimizdeki elemanları ve daha
düne kadar Şii molla, irtica, gerici diye niteledikleri İran/cılarla birlik
olup hem Suriye devrimine hem de ülkemize kin ve nefret kusuyorlar.