Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Ocak 2012

Hrant dank!


[email protected]

Şemdinli'de Umut Kitabevi'nin bombalanması.
Danıştay Saldırısı.
Rahip Santoro cinayeti.
Zirve Yayınevi katliamı.
Hrant Dink cinayeti.
Ve en son Uludere katliamıu2026
Bu olayların simgesel anlamları olduğuna inanıyorum. Hepsi dönemsel kırılmalara ve "Yeni iktidara" yönelik kitlesel tepkilere neden olacak türdendi. Tepkilerin "uluslararası" boyutu da dikkate alınarak seçilmiş özel eylemlerdi.
***
Şemdinli'de "iyi çocukların" o kadar da "iyi" olmadığını gören savcıyı "kurban" etmenin kokusu, birkaç yıl sonra Danıştay saldırısında ortaya çıktı. O zaman kuyruğu kapıya sıkışan "canavar" salıverilmişti. O "canavar" daha sonra iktidarı "yutmaya" çalışınca Silivri süreci başladı.
Sinagog saldırılarını hatırlayın. Orada bomba olarak kullanılan gübre imalathanesinin şeması, yıllar sonra Ergenekon iddianamesi klasörlerinde de yer almıştı.
***
Danıştay saldırısının ardından da kamera kayıtlarının silindiği anlaşılmıştı. Hatta olayın öncesindeki "keşif" gezileri ile olay sırasındaki kayıtları bile silinmişti. "Ulusalcı" güçlerin "ulusalcı" kale Cumhuriyet'e saldırdığı belli olunca da şok olmuştu birileri. Merhum Ecevit bile ağır hastalığına rağmen, "Destek" için büyük risk almış ve hayatını kaybeden Danıştay üyesinin cenazesine katılmıştı.. Daha sonra da bir daha kameraların karşısına çıkamadı zaten. Cenaze töreni bile "hükümet istifa!" mitingine dönüşmüştü.
Danıştay'la başlayan süreç, üzerinden bir yıl geçmeden Agos'un önünde "mesajını" kurşun olarak dökmemiş miydi? Aynen HSBC, Sinagog ve İngiliz Konsolosluğu saldırıları gibi. Sinagoglarla gönderilen "mesaj", "yeni iktidara" boyun eğdirmeyince, İngiliz Konsolosluğu ve HSBC Bankası da havaya uçurulmuştu. Medya da olayları, alelacele "El Kaide"ye bağlamış ve hemen ardından etiketi yapıştırmıştı: "Türkiye'nin 11 Eylül'ü!"
***
Hrant Dink, ölümünün 5. yılında yeniden gündemde. Halbuki mahkemenin bulamadığı "örgüt"ün kuyruğu, bütün ek delil klasörlerinin arasından sırıtıyor.
Türk etnikçisi takılanların "Hıristiyan" insanlarımızın ölümlerine sevinmesi ise tam bir paradoks.
Bu eylemlerin hepsi, Türkiye'nin manevra kabiliyetini önlemeye, elini zayıflatmaya, uluslararası arenada inisiyatif almasını engellemeye yönelik "dış destekli" ama "iç özneli", "derin" eylemler.
***
Hrant Dink, bu ülkenin "yerli" damarını temsil eden biriydi.
Diaspora Ermenilerince de, Ermenistan devletince de "makbul" sayılmıyordu.
Bu toprakların "ortak türküleri"ne inanıyordu.
Silivri'dekilerin çıkması için mücadele edenlerin, Dink konusundaki "aşırı hassasiyeti"nden de anlaşılmıyor mu bu?
Hamido'dan, İpekçi'den, Üçok'tan, Maraş'tan, Sivas'tan bu yana "suçlu" ilan edilenlerin, Danıştay saldırısı ve Dink cinayetinin ardından da "suçlu" ilan edilenlerle aynı kesim olduğunu unutmayalım. Sadece varoluşumuzla ilgili bir "nisyan" ile malulüz.
Ama artık kafamıza dank etmeli!
Hiçbir şey fotoğrafta göründüğü kadar tek boyutlu olmayabilir.
"Mesaj" yüklü bir yazı gibi oldu.
Ama "mesaj"ları çözmek, aklıselimi kaybetmemek için biraz geri çekilip fotoğrafın bütününe bakmamız lazım!
Hrant Dink cinayetinde de mevzu, yine aynı kesimin "yürütmedeki temsilcileri"nin üzerine yıkılmak isteniyor. Bu ülkenin "müziği"nin her notası bizimdir. Çünkü ev sahibi biziz.
Onlar, "Siz bizden değilsiniz" dese bile biz onların "bizden" olduğunu haykırmaya devam etmeliyiz!