Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Şubat 2017

Hotel Rwanda ve Recep Tayyip Erdoğan

"Otel Ruanda" filmini bilmeyen var mı? Hani Ruanda'da bir milyon insanın canına mal olan 1994 yılındaki iç savaşı anlatan film.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Ruanda katliamı sırasında otelin Hutu kökenli müdürü Paul Rusesabagina, ölümü göze alıp 1268 kişiyi otelde saklar ve ölümden kurtarır.

Film 2004 yılında vizyona girdi. Oldukça büyük yankılar uyandırdı. Hollywood, şaşırtıcı bir şekilde ilk kez Amerikan emperyalizminin değil de insanlığın kanayan yarasına dikkatleri çekmişti. Filmin yönetmeni ve otelin kahraman müdürüne dünya basınında binlerce sayfalık övgü dolu yazılar yazılıyordu.

Ve tabii olarak sanat çevreleri de filmi yücelttikçe yüceltti. Oscarı ciddiye almayan ve "ağır abi sinemacılar"ın bir sunağı olan Akademi ödülü bu filme layık görüldü. Akademi ödülü, adından da anlaşıldığı üzere sinema dünyasının en prestijli ödülüdür. Oscar, filmin görselliğine ne kadar ağırlık veriyorsa, akademi ödülü de filmdeki "insani unsurun öne çıkarılması"nı dikkate değer bulur. Bu yüzden, Oscar alan her oyuncunun veya sinemacının gönlünde mutlaka ama mutlaka bir "Akademi Ödülü" yatar.

Tabi hemen aklınıza şu soru gelebilir: Türklerin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın bu filmle ne ilgisi veya ilişkisi var? Yazıyı sonuna kadar sabırla okursanız bu liderin filmle çok yakın alakası olduğunu kendi kulaklarınızla duyacaksınız.

Hotel Rwanda Filmi ve Gerçekler

Peki, Otel Ruanda filminin gerçeklerle ne kadar ilgisi vardı?

Yolu Ruanda'ya düşenler, başkent Kigali'deki bu otele uğrayıp herhangi bir eski çalışandan, filmin kahraman olarak gösterdiği Paul Rusesabagina ile ilgili bilgi alabilir. Konuştuğunuz insanların tümü filmin baştan aşağı bir yalan üzerine kurgulu olduğunu söyleyecektir. Hollywood'ın kahraman olarak gösterdiği Rusesabagina'nın tam bir sahtekar, hırsız, zalim biri olduğu gün gibi çıkıyor ortaya.

Ve bu filmi, sinema dünyasının en entelektüel, en snop ve her şeyi bilen çevrelerin ödüle boğduğunu düşünürseniz, bütün dünyanın algısının nasıl yönetildiğini anlarsınız.

Hotel Rwada'nın Gerçek Öyküsü

Olayın gerçek öyküsü şöyledir:

Ruanda'da 1994 yılında yaklaşık üç ay içinde 950.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutular (Interahamwe) tarafından öldürülmesi olayıdır. Katliam, Tutsi destekli isyancı Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kegame'ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükümetin düşürülmesi ile son buldu. Ardından yönetimden güç alan Tutsilerin öç bahanesiyle saldırması sonucu yü zbinlerce Hutu, komşu Zaire'ye (Kongo Cumhuriyetine) sığındı.

Fransa, soykırımı gerçekleştiren Hutu hükümetinin o dönem içerisinde en yakın dostu ve katliamcıların destekçisi olması sebebiyle Ruanda Soykırımı'ın birinci ortağıdır. Ve maalesef hala Fransa devleti uluslar arası mahkemelerde yargılanmamıştır.

Hollywood Kahramanı Paul'un marifetleri

Hollywood'ın kahramanı Paul Rusesabaguna, otelde kalanlardan para alıyor. Para vermeyenleri otelden atmakla tehdit ediyor. Bu da onların ölmeleri demek!

Kızılhaç'tan gelen ücretsiz gıda yardımına el koyuyor, otelin aşçılarına verip pişirtiyor ve yemeği otelde kalanlara parayla satıyor! Dış dünyayla bağlantılarını kesmiş otelin, telefonu, hatta suyu kesmiş. Oteldekiler günlerce havuzun klorlu suyunu içmek zorunda kalmışlar.

Filme bakarsanız Paul, Hutu liderlerine rüşvet olarak alkol veriyor ve böylece kurtarıyor tutsakları. İşte filmin en rezil taraflarından biri de burası. Çünkü Paul, Hutu Partisi'nin en ileri gelen üyelerinden biridir.

Paul, otelde kalan herkesin isimlerini gizlice dışarıdaki Hutu Radyosu'na aktarıyor ve afişe ediyor.

Gerçekte ise, otelde bir katliamın yaşanma ihtimali çok azdı, bütün dünya orada tutsakların olduğunu biliyordu. Çünkü, otelde Birleşmiş Milletlerin bir ofisi bile vardı.

Hutuların başlattığı katliam girişimleri sırasında yaşanan çatışmalarda Ordu(RPF), Hutuların ileri gelenlerinden asker ve ailelerini esir almıştı. İşte bu aşağılık Paul'un içeriden isimleri vermesi ve Hutuarı uyandırması üzerine oteldeki konuklar rehin alındı ve Hutulu katillerin serbest bırakılması için Tutsilere oteldekiler şantaj aacı olarak kullanılmışlardı.

Yani oteldeki tutsaklar da aslında değiş tokuş edildiler.

Bu Paul denen insanlık cürufu mahlu00fbk, otelde kalanların parası bitince bir bankayla anlaşıp onlardan otele bir temsilci göndermelerini istiyor.

Herkesin masraflarını çıkarıyor. Sonra otelden ayrılmadan önce insanlara çekler imzalatıyor ve bu paraları tek tek tahsil ediyor.

Paul, Uluslar arası Boyutta Vurgun Yapıyor

Paul, filmle kazandığı ünle Ruanda'da soykırımda yetim kalan çocuklar için bir vakıf kurar. ABD'de yüz binlerce dolar bağış toplar. Sonra paranın çocuklara filan gitmediği anlaşılır. Paul, parayı akrabalarına dağıttığını itiraf etmek zorunda kalır! Vakfın ismi değişir.

Filmde esir olanlar Paul'un sayesinde kurtulurlar. Gerçekte ne olur? O sırada Paul havluları götürmesinler diye kontrol etmektedir çantalarını! Paul, daha sonra Hutu liderlerini koruduğu için savaş suçları mahkemesinde yargılanır. İşte böyle bir adamı kahraman yaptı Hollywood!

Paul, savaş suçundan yargılandığında mahkemenin hükmü şöyledir: "He is strongly allied to extremist Hutu faction (Bu şahıs, Hutu'ların fanatik bir üyesidir)". Yani, katiller sürüsünün bir üyesidir.

Yönetmen, film gelirlerinin %5'inin Ruanda'da hayatta kalan, kocasını kaybetmiş kadınlara aktarılacağını söyler. Oysa gerçekte beş sent bile göndermez.

Otel Rwanda olayında aslında iki büyük kahraman var. İlki "Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü"nün kurucularından biri olan Fransız Bernard Kouchner.

Diğer büyük kahramansa filmde Nick Nolte'nin canlandırdığı BM Generali Romeo Dallaire. O da aynı oteldeydi ve Paul'den tek kelime bahsetmez.

Gerçeklerle ilgili daha fazla bilgi almak isteyen kendisinin "Shake Hands With The Dewil (Şeytanla El Sıkışmak)" kitabını okusun ya da belgeselini seyredebilir.

Bir diğer kaynak da, olaylar sırasında otelde olan (sonradan Başsavcı Yardımcısı olacak) Eduardo Kayihura. Kayihura'nın Inside Hotel Rwanda isimli kitabı her şeye ışık tutuyor.

Bir kaynak da önümüzdeki haftalarda piyasaya çıkacak. Türk gezgin Okan Okumuş'un Afrika gezilerini konu edinen kitabında bu konu daha çok detaylı incelenemiş. Okuşum, bizzat olayın kahramanları ile görüşerek yaşananları kitabında okuru ile buluşturacak. Okumuş'un, bugüne kadar çıkan gezi kitaplarının yanı sıra Afrikayı konu alan ve sonbahara doğru çıkacak olan kitabını mutlaka ama mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hotel Rwanda ilişkisi

Peki, Hotel Rwanda'nın ismini saydığım Türk lider Erdoğan ile ne ilgisi var? Buyurun hep beraber bakalım:

Yeni Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan, ülkesinin bağımsızlığı ve Ortadoğu'da kalıcı barış için gecesini gündüzüne katarak aralıksız çalışıyor. Neredeyse evine bile gitmiyor.

Yüz yıllık kangren haline dönüşen Kürt sorununa çözüm buldu ve pratiğe geçirdi. Ancak ABD, İngiltere, İsrail ve AB kontrolündeki kan taciri PKK terör örgütü bu süreci batırmak için elinden geleni yaptı. Ve süreci sekteye uğratmayı başardı. Buna rağmen Erdoğan, yüz yıllık bu sorunu çözmeye kararlı olduğunu deklare etti.

NATO'nun 5. Kol Faaliyeti kapsamında ülkemizde kurduğu çassluk e ihanet şebekesi 50 Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadele edebilen tek lider oldu. Ülkesini sol terör örgütleri şiddetinden kurtarmayı başardı. FETÖ'ye ağır darbe indirdi. PKK çetelerini bitirme safhasına getirdi. Başta Almanya ve Belçika olmak üzere bir çok batılı ülkenin kontrolünde olan sol terör örgütlerini tasfiye etti.

Olağanüstü mevcut Cumhurbaşkanı yetkilerinden vazgeçip, denetlenebilir ve yargılanabilir bir cumhurbaşkanlığının oluşması için referanduma gidiyor.

Erdoğan, ülkesinde 400 bin Afgan, 700 bin Irak ve 3 milyonun üzerinde Suriyeli mülteciyi ülkesinde ağırlıyor.

Ülkesine getirdiği demokratik hakları saymakla bitmiyor.

Erdoğan'ı ülkesinin dışına taşıran ve tüm dünyanın gündemine sokan en büyük özelliği ise, dünya halklarını sömüren kurulu mevcut düzene isyan etmesidir. Bütün dünyanın kaderinin BM'nin 5 üyeden oluşan Güvenlik Konseyi'nin iki dudağı arasına bırakılmasına isyan etti.

Sinema, edebiyat, tüm kitle iletişim araçları ve medya dünyası elinde olan mevcut sömürgeci düzen, bu lideri, diktatör, yeteneksiz, beceriksiz gibi küçültücü sıfatlarla tanımlıyor. Diğer taraftan Hotel Rwanda'nın hırsız ve ahlaksız müdürü Paul'ün şahsında kendi ahlaksızlarını, zalimlerini, hırsızlarını, sömürgecilerini bizlere kahraman olanak gösteriyor.

Bugün, egemenlerin kontrolünde olan medyanın bize göstermeye çalıştığı bütün dünya inanın bir Hotel Rwanda illüzyonudur.