Hoşça kal Medine
Tevbe suresinde “ilk günden takva üzerine kurulan mescid” ifadesiyle Mescid-i Nebevî kastedildiğini tefsir âlimleri rivayet etmektedir. Peygamberimizin faaliyetlerinin merkezinde yer alarak önemli ilim ve kültür merkezi olan kutsal beldeye “Medine’ye varamadım, gül kokusun alamadım” ı terennüm ederek bir kere daha bulunmanın hazzı ile şükrettim. Zira Peygamberimizin “Hac ve umre yapanlar Allah’ın misafirleridir. O’ndan bir şey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder” hadisini de aklımdan çıkartmadan eviyle minberi arasındaki Ravza-i Mutahhara’nın cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu ifade ettiği hadisi de aklımdaydı.
Dinî ve ilmî fonksiyonu yanında Mescid-i Nebevî’nin minberi sadece hutbe okumak için değil insanlara
yapılacak konuşmalar, halifelere biat gibi merasimler için de kullanıldığına
dair bilgiler tarih kitaplarında yazmaktadır.
Medine’yi sevdiğinden sahabede de aynı sevgi tezahür
etmişti. Hz. Ömer’in “Allah’ım! Beni senin yolunda şehit olmakla
rızıklandır ve benim ölümümü Resul’ünün yanında kıl.” Duası boş yere
söylenmemiştir.
Rasûlullah (s.a.v) vefat edince, Hz. Aişe’ye ait mescidin bitişiğinde
bulunan evinin odasına defnedilmiştir. Daha sonra Hz. Ebûbekir ile Hz. Ömer
de onun yanına defnedilmiştir. Efendimizin
“Beni vefatımdan sonra ziyaret edenler, hayatımda ziyaret etmiş
gibidir” hadisini ziyaretimizde düşünerek selam verdik.
Medine’ye varıldığında boy abdesti alınarak Mescid-i Nebevî’ye gidilmesinin iyi
olacağı kaynaklarda yazılıdır. Peygamberimize sağlığında nasıl saygı göstermek
gerekli ise, vefatından sonra da aynı şekilde gerekli olduğunu aklımızdan
çıkartmayalım. Bâbü’s-Selâm (Selâm Kapısı) veya Bâbü Cibrîl den girildikten
sonra kerâhat vakti değilse iki rekât tahıyyetü’l-mescid namazı kılınıp dua
edilir. Ziyaretimizde tevazu, edep ve
sükûneti elden bırakmadan “Es-selâmü
aleyke yâ seyyidî, yâ Rasûlallah, es-selâmü aleyke yâ Nebiyyallah…” (Sana
selâm olsun, ey efendim, ey Allah’ın elçisi. Sana selâm olsun, ey Allah’ın
habercisi) dedikten sonra dualar okuyalım. Selamlama faslını Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer’in başı hizasında durarak, onlara da selâm verip dualar
ederek tamamlayalım.
Medine’de mümkün oldukça kaza veya nafile namazlarımızı
ihmal etmeden Kur’an okuyup, dua, tesbih ve zikir ile günlerimizi dolduralım. Rasûlullah
(s.a.v)’in kabrini ziyaret ederek vedâmızı vefalı sözlerle yapıp, mümkünse
Ravza’da iki rekât şükür namazı kılarak, saygı ile Mescid-i Nebevî’den ve
Medine-i Münevvere’den ayrılalım.
Medine’de bize bahşedilen üç günlük zaman diliminde
Kuba Mescidi, Mescid-i Kıbleteyn,
Hz. Osman, Hz. Abbas, Hz. Âişe, Hz. Fatıma, Sa’d İbn Ebî Vakkas, Hz. Hasan gibi
sahabeden zatların yattığı Baki Kabristanı ziyareti, Hendek ve Uhud cihadlarının yapıldığı mekânlar,
Yedi Mescitler, Bedir Şehitliği
ve özellikle de Hz. Ebû Bekir’in
halife seçildiği Sakīfetü Benî Sâide’yi
ziyaretlerimizden sonra şehirlerin
anası Mekke’ye vasıl olduk.