Hoş geldin…
Bazen bir ömür yetmiyor insana, bazı şeyleri sığdırmaya… Öyle anlar oluyor ki daha uzun yaşamak, hayatına daha çok şeyleri katmak, bir ömür değil birkaç ömürlük yaşamak istiyor.
Hatta ölümsüz ve sonsuz bir hayata sahip olmaya yönelik fikirler duygular taşıyor kimi zaman… İşte belki de bundandır; bir ömürlük hayata yapmak istediklerini sığdıramayan insanlar, evlilik kararıyla, daha çok şey yaşamak; ölümsüzlüğe doğru bir adım atmak, anı biriktirmek, heybesine mutluluk, sevinç, hayatına çocuk, eş, yüzüne tebessüm kondurmak istiyor.
Bazen zamanı beklemek bazen zamana gitmek gerekiyor. Zamana gitmek; yolculuk yapmak demektir. Başlangıç noktası kendi hayatımız olan bir hayattan; eş, aile, çocuk ile süslenmiş mutluluk dolu bir hayata, gelece yapılan bir yolculuktur. Bulunduğu zamandan gelecek zamanı inşa etmektir.
Her son bir başlangıç, her başlangıç bir son bulmak üzere inşa edilmiştir bu hayatta. İşte geçtiğimiz pazartesi günü zamana gidişlerimden birini yaşadım; bir hayata son verip yeni bir hayata başladım. Demin bahsettiğim eş olmaya, aile kurmaya, baba olmaya adım attım.
Heyecanla nikah masasına oturduk; Evlilik duamızı gerçekleştirdik. Şahitler huzurunda birbirimize yüzümüzü döndük. Ellerimizi hem semaya hem birbirimize açtık; evlilik duamıza “amin” dedik. En uzun gün olan 22 Haziran’da çıktık birlikte yaşayacağımız o uzun yolculuğa. En uzun günün bize uzun sürecek bir mutluluğu, bir ömrü getirmesini diledik.
Pazartesi günü yeni bir haftaya başlangıcın ilk adımıdır; biz de yeni bir hayata, yeni bir geleceğe sonsuzluğa dek sürmesini dileyerek aynı gün attık ilk adımımızı. Nikah masasında bir imza ile başlayan yeni bir hayatta, gerçek imzalarımızı atacağımız günleri inşa etmeye niyetlendik; Mutluluğumuz, saygımız, sevgimiz, birbirimize merhametimiz, vicdanımız adına yaşanacak her güzel adımda imzamız olsun istedik.
Hem birbirimizle yaşlanacağız hem birbirimize yaslanacağız. Birbirimizle yaşlandıkça tecrübe, birbirimize yaslandıkça güç kazanacağız. Parmaklarımıza taktığımız yüzük, ayaklarımıza takılan birer pranga değil özgürlüğümüze götüren bir yol, bir dua, bir niyet olsun.
Henüz yolun başlangıcında çok şey kazandık: İki akıl kadar düşünecek, iki kalp kadar sevecek, iki hayat kadar nefes alacağız. İki kişilik olacak hayat okumalarımız. Her adımımızı artık daha uzun, çift kişilik atacağız. İki kişilik yaşayacağız bu hayatı… Birlikte şarkı söyleyecek, birlikte beste yapacak, birlikte şiir yazacak ve yaptığımız tüm eserlerin altına birlikte imza atacağız. Hayatımızın her anında, iki bedene sahip tek ruhun, ortak imzası olacak; hayatımızın her anı bu şekilde anlam kazanacak.
Aynı olayı farklı pencerelerden görme, farklı akılla düşünme ve farklı açılardan yorumlama gücüne sahip olacağız. Bir sazın telleri gibi ayrı görünen iki birey olsak da, yine bir araya gelince ortaya güzel bir beste çıkaran o telleri örnek alıp bir araya gelip güzel bir beste olacağız; hem dillere düşecek hem gönüllere dokunacağız. Kimi makama mevkie, kimi şana şöhrete, kimi para pula aşık, sadık olsa da; biz birbirimize sadık olacağız, birbirimizi seveceğiz… Sevgimiz, sadakatimiz üzerinde herhangi bir makam, mevki, şan, şöhret tanımayacağız. En değerli meta para pul değil; birbirimizin aklı, yüreği, güveni, sevgisi, sadakati olacak.
Nikah masasına oturmakla ikimiz de hayatımızın belki de en önemli ve en doğru kararını vermiş olduk. O an o heyecanla, o mutlulukla ve o hevesle, orada, nikah masasında, evet, ayağıma basan bir kadın oldu ama hayatımın geri kalanında yere düşmesine izin vermeyecek sevgiyle, muhabbetle ellerinden tutacağım bir eş olacak. Bu niyetle, bu duayla çıktığımız yolculukta sevgili eşim; hayatıma hoş geldin.