Horasan'dan gelen barış mesajı: Hacı Bektaş-ı Veli
“Yolumuz; ilim, irfan
ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur."
Hacı Bektaş-ı Veli’nin ölümünün üzerinden 750 yıl geçti. 1209
yılında Nişabur’da doğduğu tahmin edilen Hacı Bektaş’ın 1271 yılında
Nevşehir’de vefat ettiği söylenmektedir. Ölümünün 750. yıldönümü olması
nedeniyle UNESCO, 2021 yılını Hacı Bektaş-ı Veli’yi anma yılı ilan etti. Arka
arkaya ortaya çıkan terör örgütleri, coğrafyamızı bir mezarlığa dönüştürmekte
ve silah, şiddet ve korku üzerine bir ölüm kültürü oluşturmaktadırlar.
Taliban-IŞID-Horasan terörizminin Afganistan’da yüzlerce kişiyi öldürdüğü
günümüzde Horasan’dan yüzlerce yıl önce yükselen Hacı Bektaş-ı Veli’nin barışa,
bilime, toleransa ve hukuka olan davetini anmak ve anlamak lazımdır. Ölüm
kültürüne karşı kalem, barış, sevgi ve güvene dayalı hayat kültürünün inşası
için Hacı Bektaş Veli’nin düşüncesinde önemli fikirler bulunmaktadır. Hacı
Bektaş Veli’nin hayatı menkıbelerle örülüdür. Menkıbelerle örülü Hacı Bektaş-ı
Veli’nin kişiliği ve düşüncelerini, coğrafyamızda yüzyıllardır barışa,
toleransa, bilime ve kardeşliğe duyulan açlığın ve hasretin ifadesi olarak
değerlendirebiliriz.
İnsan ilişkilerinde yalan, aldatma, sahtekarlık ve
ahlaksızlığın hakim olduğu günlerden geçiyoruz. Şark kurnazlığı denilen
ahlaksızlık ve yalanlarla insanlar, çıkarları uğruna birbirini aldatma ve
sömürme yarışı içindedirler. İnsan ilişkileri ahlaka, akla ve adalete dayanması
gereken en ince ilişkilerdir. İnsanlar arası ilişkilerde ahlak, adalet ve akıl ölçü
olmaktan çıkmıştır. Dinde, siyasette, ticarette, günlük hayatta, kadın-erkek
ilişkilerinde şiddet, yalan, kumpas, fanatizm, yapaylık ve kabalık egemen
durumdadır. Hacı Bektaş-ı Veli, insanın hayatında nezaketin, yaratıcı ve yapıcı
davranışın ve inceliğin esas olması gerektiğini çok veciz bir şekilde formüle
etmiştir: “Ayağa kalkarsan hizmet amacıyla kalk, Eğer konuşacaksan, hikmet ile
konuş ve oturacağın zaman, saygı ile otur!” Şiddete karşı hizmet, cehalete
karşı hikmet, vahşete karşı saygı değerlerine dayanan bir insani hayat
oluşturmak şeklinde bir meydan okuma ile karşı karşıya bulunmaktayız. El-Kaide,
Taliban, IŞID-Horasan gibi terör yapıları şiddetten, cehaletten ve vahşetten
beslenen yapılardır. Terör, fanatizm ve cinsiyetçilik dahil bütün kötülüklerle
mücadele etmenin yolu, hizmetten, hikmetten ve saygıdan geçmektedir.
Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, hiçbir bilgi ve birikim
sahibi olmadan hırsızlık, yolsuzluk, sahtekârlık ve dolandırıcılıkla mal, mülk,
makam ve güç sahibi olanlar, bütün coğrafyaları ve hayatları kirletmekte ve
yıkmaktadırlar. En büyük pislikler, yıkımlar ve barbarlıklar hırsızlıklardan,
yolsuzluklardan ve yalanlardan kaynaklanmaktadır. Hacı Bektaş-ı Veli,
yaşadığımız zamana ve mekana temiz bir katkıda bulunmak için elde ettiğimiz
lokmanın hukuk içerisinde elde edilmesinin gerekliliğine vurgu yapmaktadır:
“Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et.” Oturduğu yeri pak etmeyen
ve kazandığı lokmayı hak etmeyen insanlar yüzünden sefalet, cehalet ve vahşet
sürekli olarak üretilmeye devam edilmektedir. Yalanla, yolsuzlukla ve sömürüyle
insanı cehalete, sefalete ve vahşete mahkum edenlerle aramıza net bir mesafenin
konulmasını Hacı Bektaş-ı Veli açık bir şekilde ortaya koymaktadır: “Çalışmadan
geçinenler bizden değildir.”
Siyaset, din, ticaret ve kültür gibi alanlarda bizden farklı
düşünceleri ve yaklaşımları olan kişilerin, çoğu zaman bizim gibi insanlar
olduğunu unutuyoruz. Değişik açılardan bizden farklı olanların insan değil,
düşman olduğunu düşünme şeklinde bir cehaletin, kabalığın ve yıkıcılığın içindeyiz.
Hacı Bektaş-ı Veli, bizi, farklı olanları düşman olarak görme saplantısına ve
sapkınlığına karşı net olarak uyarmaktadır: “Düşmanınızın dahi insan olduğunu
unutmayınız.'' Siyasal, dinsel, etnik, mezhepsel, cinsiyetsel, kültürel ve tarihsel
açılardan bizden farklı olan insanlar, düşmanımız değildir. Bütün yapay
farklılıkların üstünde hepimizi birleştiren ortak kaynak, insanlığımızdır.
Düşmanlığı değil insanlığı yücelten, yaygınlaştıran ve esas alan yeni bir
anlayışa, hayatın her alanında çok ihtiyaç duyuyoruz.
Hacı Bektaş-ı Veli, kadın-erkek ilişkilerinde cinsiyetçi her
türlü ayırımcılığı reddetmektedir: “Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde.
Hakk'in yarattığı her şey, yerli yerinde. Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı
yok. Noksanlık da, eksiklik de; senin görüşlerinde.” Kadıncık Ana’nın eşi olup
olmadığı sorulduğunda Hacı Bektaş-ı Veli, “Eşim değil, eşitim” cevabını
vermiştir. Kadını sadece eş olarak gören değil, eşit gören bir anlayış
olgunluğuna ulaşmak için ataerkilliğin bütün kirlerinden arınmalıyız. Yüzyıllar
öncesinin ataerkilliğini günümüze taşıyıp kadınların eğitim hakkını gaspeden barbar
anlayışlara ve uygulamalar dünya gündeminde tartışılmaktadır. Hacı Bektaş-ı Veli,
kadınların eğitim hakkının korunmasının ve onlara her türlü eğitim imkanının
sunulmasının hepimizin sorumluluğu olduğunu söylemektedir: “Kadınlarınızı
okutunuz, kadınları okumayan millet yükselemez."
“Cehaletin hiçbir şey olduğu” mesajını veren Hacı Bektaş, “Okunacak en büyük kitap, insandır” demektedir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin şu derin sorusu ışığında ınsanlık durumumuzu her açıdan sorgulamalıyız: “Sevgi varken nefret niye/ Barış varken savaş niye/ Kardeşlik varken didişmek niye/ Dostluk varken düşmanlık niye/ Hoşgörü varken bağnazlık niye/ Özgürlük varken tutsaklık niye/ Adalet varken, haksızlık niye?”