Hocasına verdiği sözü tuttu ve İstanbul'da kaldı
İstanbul’daki âlim ve evliyânın en büyüklerinden. 1192 (m. 1778) senesinde doğan Abdülfettâh Efendi, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretlerinin talebesidir. Yaya olarak iki sefer İstanbul’a gelmiştir. Hocasının emri üzerine hiçbir bineğe binmeden. Hikmeti ise yolda yürürken insanları aynı zamanda irşat etmesini istemiştir. Abdülfettah Bağdadi, tasavvufda pek yüksek derecelerin sahibi olduğu gibi, fıkıh ilminde de büyük âlim idi. İstanbul halkı senelerce onun feyz ve bereketlerinden istifâde etti. 1281 (m. 1864) senesinde Muharrem ayının dokuzunda Cum’a günü vefât etti.
Neden İstanbul'a geldi
Mevlana Halid Bağdadi Hazretleri Osmanlı seviyordu. Halifelerini İstanbul’a gönderirken şu şartı söylüyordu: 1818’de Mevlana Hâlid talebelerini İstanbul’a gönderiyordu, Halifesi Muhammed Salih’ebaşkentte açacakları dergâh için devlet ve adamlarından maaş ve bağış talep etmemelerini, onların peşinde bulunmamayı, dünya ehli ve idarecilerin yaptıkları gibi dünya malı toplamaya dalmamalarını yani irşada zarar verecek her türlü faaliyetten ve görüntüden uzak durmalarını nasihat etti. Mevlana Halidi Bağdadî bu kurallara uymayan halifesini müspet hareket etme prensibi gereği İstanbul halifesini değiştirip yeni bir halife tayin etti. İşte Abdülfettah Efendi, Mevlana Halid Bağdadi’nin gönderdiği en son halifesidir.
Osmanlıya sıkı sıkıya bağlıydı
Halidiler, İslam Dünyasındaki huzurun Devlet-i Âli’nin varlığının devam etmesinde saklı olduğunu ifade ederlerdi. Asker sayısının yetersiz kaldığı Yunan isyanı sırasında, vaazlarında halkı cihada teşvik edip devlete yardımcı olmuşlardı.
Mevlana Halid Bağdadi üzülüyor
1822 yılında II. Mahmud Han, Bağdat Valiliği’nden Mevlana Halidi hakkında soruşturma yapılmasını emretti. Bunun üzerine tarikatın merkezi olan dergâhta sıkı bir kontrol ve tahkikat yapıldı. Devletin bu tavrına üzülen Halidi Bağdadi Hz.leri, has talebeleriyle Bağdat’ı terk edip Şam’a yerleşti.Bağdat Valisi Davut Paşa ise incelemeler sonrası İstanbul’a şöyle bir rapor gönderdi: “Mevlâna Halid’in gayesi Sünnet-i Seniyeyi ihya ve talebelerini irşad etmektir. Onun tavır ve hizmetlerinden anlaşıldığına göre, dünyaya kat’iyyen temayülü yoktur. Mevlâna siyasetten itina ile kaçınmaktadır. Hattâ, Mevlâna Halid’in hiçbir zaman devlet işlerine karışmayacağını da taahhüd ederim.”
Sultan Abdülmecid'in hürmeti
Sultan Abdülmecid, Halidilere son derece hürmet gösterip onları maddi manevi destekledi.Hatta bu destek öyle noktaya vardı ki Abdülmecid han vefat etmeden önce: -Her Cuma günü kabrimin başında şeyh efendi ve on dervişi kıyamete kadar Hatm-i Hacegan okusunlar. Vasiyetini yaptı. Bu vasiyet Sultan Selim Camii avlusundaki sultanın türbesinde tekkelerin kapatıldığı 1925 tarihine kadar uygulanmıştı.
Abdülfettah Bağdadi kimdir?
Abdülfettâh hazretleri, küçük yaşta Bağdat’ın ileri gelen âlimlerinden ilim öğrenmeye başladı. Çok zekî idi. Kısa sürede Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Gayretli ve devamlı çalışmalarıyla hem arkadaşlarının, hem de hocalarının dikkatini çekiyordu. Genç yaşta tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerinde ve o zamanın fen ilimlerinde mütehassıs bir âlim oldu. Fıkıh ile ilgili mevzûları cevaplandırmada meşhûr idi.
Hocası Mevlânâ Hâlid hazretleri, onun güzel hasletlerini bildiği için, ona en zor işleri yaptırır, diğer talebeleri ile haberleşmeye onu gönderirdi. Yolculukta herhangi bir vâsıtaya, bineğe binmesini yasaklamıştı. Yaya olarak gitmesini emrederdi. O da bunu zevk ile yapar, çok uzak yolculuklara hiçbir şeye binmeden giderdi. Yaya yürüyerek, yolculuk ânında doğan belâ ve mihnetlere katlanarak nefsini terbiye eder, rûhunun yüksek derecelere vâsıl olmasını sağlardı.
Yaya olarak İstanbul'a iki kere geldi
Vazifeli olarak İstanbul’a iki defa yaya gitmişti. Bu tahammülü sayesinde, hocasının iltifâtlarına, feyz ve bereketli teveccühlerine mazhar oldu. Hocasının en önde gelen talebeleri arasına girdi. Hazerde ve seferde, Mevlânâ Hâlid hazretlerinden hiç ayrılmazdı. Hocasının evine girer çıkar, onun hizmetini ve işlerini görürdü. Çok hizmetlerde bulundu. Çok fâidelere kavuştu. Hilâfet-i mutlaka ile şereflendi. Şeyh Abdullah-ı Hirâti vefât edince, onun yerine geçti.
Abdülfettâh hazretleri, İstanbul’un Üsküdar semtinde Karacaahmed Kabristanı ile Bağlarbaşı arasında, Nûh Kuyusu mevkiindeki dergâha yerleşti. Bunu işitenler bir anda dergâha akın ettiler. Abdülfettâh hazretleri, bu Hak âşıklarının hasta ve ölü rûhlarına hayat veriyor, kararan kalblerine nûr akıtarak Ahrâriyye yolunun Müceddidî ve Hâlidiyye kolunun feyzlerini sunuyordu. Kısa zamanda, devlet erkânından vezirler, komutanlar, paşalar, âlimler, velîler onun talebesi olmak için etrâfını doldurdular. O, âb-ı hayat pınarı, herkesi kabiliyetlerine göre yetiştiriyordu. Bu şekilde senelerce çalışarak, pekçok kimsenin hidâyete kavuşmasına vesile oldu.
Mezârı, Üsküdar’da, Eski Vâlide Câmii’nden Karacaahmed mezarlığına çıkan yol ile, Selîmiye-Bağlarbaşı caddesinin kesiştiği köşedeki, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey’in kabristanındadır.
Kaynak:
1 https://eyupensar.wordpress.com/2016/09/20/iki-asir-evvel-de-cemaate-baskilar-yapilmisti/
2.
https://www.istanbulunsirlari.net/2024/03/07/istanbuldaki-en-eski-halidi-tekkesi-ismet-efendi-tekkesi/