Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Nisan 2019

Hizmete değil ideolojiye giden oylar

31 Mart yerel seçimleri, taraflar için son on beş yılın en çekişmeli seçim oldu. Bir tarafta kurulduğu günden itibaren girdiği tüm seçimleri kazanan iktidar diğer tarafta on beş yıldır her seçimde kaybeden muhalefet…

Yıllardır elde ettiği zaferi kaybetmek istemeyen iktidar cephesine karşılık artık yerel seçimde lokal de olsa bir zafer kazanma, bununla bir motivasyon sağlama hedef ve iddiasındaki komple muhalefetin tüm birleşmişliği, taarruzu yarıştı!

Yenilgi yenilgi büyüyen bir bıkkınlık, öfke, agresiflik üzerine inşa edilmiş birliktelik ekseninde; AK Parti ve MHP dışındaki tüm cepheler buluştu. Bu ittifakın içine dahil olan gizli hesap peşindeki AK Partili görünümlüler, kaybetme olasılığına karşı kendilerini sağlama almak isteyen oportünistler, AK Parti’ye karşı yeni bir oluşum hevesi içindeki eski AK Partililer, kriptolar, adaya küsmüş AK Partililer, güçlü gördüğü adaya yanaşıp destek verenler vs de hayli yekün tutacağını söyleyebiliriz.

Muhalefet cephesi zengindi!

Muhalefetin tüm bu cephe zenginliğine karşın seçimden galip olarak ayrılan yine iktidar partisi oldu. Genel oylarını koruyan, Doğu’daki oylarını artıran buna karşılık üç büyük şehirde oy kaybı gözüken AK Parti, seçimden yine de zaferle çıkmıştı.

Yerel seçimlerde bir kez daha ortaya çıkan tablo, çoğu seçmenin hizmete değil ideolojilerine, çıkarlarına uygun oy tercihinde bulunduklarıydı. İdeolojik yakınlık duymadığı cepheden gelen hizmeti görmezden gelen tutum, sandığa da yansıdı.

İdeolojik takıntının, muhalefetin hizmeti nasıl örttüğüne ilişkin küçük bir taksi maceramı bu vesileyle paylaşmak isterim. Seçimden yaklaşık bir buçuk ay önce, Sabiha Gökçen’deki uçuşuma yetişmek için bindiğim taksiye hızlı gitmemizi, vaktimin daralmaya başladığını söylemiştim.

Sağolsun, anlayışlı taksici, yoğun trafiğin içinde bir yol bulup beni havalimanına yetiştirmek için elinden geleni yapıyordu. “Eskiden güvenlik şeridini kullanıyorduk, şimdi bir dünya ceza yazıyorlar yoksa buradan hızla giderdik; niye yapıldıysa!” dedi önümüzde dizili araçların arkasında beklerken. “Hmm, öyle mi?” dedim kısaca.

Yeni havalimanına getirdi sözü, “Daha inşaat, her şey yarım; 2023’de ancak biter!” dedi eleştirel bir sesle…

Araç mı eski yol mu?

Nihayet az sonra trafikten kurtulduk, çevre yolunda son hızla gidiyoruz ki yeniden öfkeyle konuştu. “Güya yol yaptılar, ama şu yollara bakın arabayı nasıl da sarsıyor!” dedi bu kez.

Söylediği doğruydu. Kendi çapında hızla giden araç, bizleri sarsarak yola devam ediyordu. Lakin sarsılmanın sebebi yolun kötü olması değil aracın eski ve hafifliğiydi! Bir siyasi polemik beklentisi içinde olduğunu hissettiğim kaptan, az sonra havalimanının görünmesiyle daha yüksek sesle bir eleştiri dillendirdi.

“Merak ediyorum, dünyada Sabiha Gökçen Havalimanı gibi gecekondu yapılı bir havalimanı var mı?” diye kızgınlıkla konuştu. Ücreti verip içeri geçerken bir insanın eleştiri mekanizmasının nasıl ideolojik doğrultuda kullanılabileceğine bir tanıklık ettiğimi düşünmüştüm.

Bu, tek örnek olmadığı gibi zaman, zemin, kişi, konu sınırlaması da taşımayan bir vakıaydı. Her zaman her yerde savaşa hazırcasına polemik için taarruza geçen yığınla insan vardı karşılaştığımız; öfkelerinin gücünü hatırlatmaya ise hiç gerek yoktu…