Hizmet operasyonu
Baş döndürücü gelişmeler yaşıyoruz. Ortalıkta 17 Aralık Operasyonu olarak yakın siyasi tarihimize girecek müdahaleye ilişkin çeşitli iddialar dönüyor. Bunlardan hangilerinin doğru hangilerinin varsayım olduğu ise çok geçmeden ortaya çıkacak.
Öte yandan operasyonun bazı kodları sade vatandaş tarafından bile kolaylıkla okunacak nitelikte.
Sözgelimi operasyonun zamanlaması, içeriği, uygulanma biçimi ve süreci pek de iyi niyetle karşılanmayacak mesajlar veriyor.
Kimilerine göre sadece yolsuzluk ve rüşvetle mücadele kapsamında değerlendirilmesi gereken bir operasyon bu.
Ancak operasyonun etki ve sonuçlarına bakıldığında böylesi bir yorumun safdilane yahut kötü niyetli olduğu aşikar.
Operasyon-cemaat bağı var mı?
Her şeyden önce tartışılan, operasyonla cemaat arasında organik bir bağ olup olmadığıydı.
Fethullah Gülen'in avukatının "Operasyonla ilgimiz yok" açıklamasıyla cemaat müntesiplerinin eylemi savunmaları ve sahiplenmeleri ortaya çelişkili bir durum çıkardı.
Ayrıca sosyal medyadaki cemaat mensuplarının operasyon övgüleri -son günlerde artan- yumurta kafalı veya çiçek-böcek resimli hesaplar tarafından rt ve favlarla desteklendi.
Cemaat ısrarla, "Bunu biz yazmadık!" derken Fethullah Gülen'in operasyonu eleştirenlere yönelik konuşmasına eşlik eden bedduası algıyı zihinlere ters biçimde yerleştirdi.
Operasyonun amacı ne?
Operasyona bakıldığında spontane yahut tesadüfen gelişmiş bir eylem olmadığı açık ve net.
Operasyonun bir yıl süren takip, hazırlık ve materyal toplama sürecinden sonra gerçekleştiği biliniyor.
İddianın en can alıcı kısmı ise aslında operasyonun yerel seçimlere bir ay kala yapılmasının planlanmasıdır.
Böylelikle iktidar partisi yolsuzluk-rüşvet sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalacak, seçime yöneltmesi gereken enerjisini kaybedecek, bölünmeler yaşayacaktır. Üstelik kamuoyu vicdanında itibarı zedelenecek ve oy kaybına uğrayacaktır.
Ancak dershane olayları patlak verince operasyon tarihi öne alınmak zorunda kalınmıştır.
Soruşturmayı yürütenler de operasyonun erkene alındığını kabul ederken farklı gerekçe sunarlar. Onlara göre bakan oğulları takibi fark etmiş ve delil karartmaya çalışmaktadırlar.
Oysa takibin fark edilmesinin operasyon planını ortaya çıkarması gerekmez miydi? Bu mantık, gerekçeyi hükümsüz kılarken operasyonun seçimlere kısa süre kala yapılmasının amaçlandığı ama bir sebeple bunun öne alındığı kesinleşmiş oluyor.
Tüm bu bilgileri yan yana koyduğumuzda ise operasyonun amacının yolsuzluk ve rüşvet olmadığı, AK Parti'nin u2013en azından Erdoğan'ın- yıpratılmak istendiği kolayca anlaşılmaktadır.
Operasyonun dış ayağı var mı?
Türkiye'nin, içte ve dışta müzminleşmiş bazı sorunlarını çözümlemek için geliştirdiği politikanın dünyanın jandarmalığına soyunan güçleri rahatsız etmesi olası.
Ekonomik ve siyasi kazancı önceleyerek geliştirilen stratejilerin de -açık ifadeyle- ABD-İsrail lobisinin rahatını kaçırdığı biliniyor.
İddiayı somutlaştırmak adına ABD Temsilciler Meclisi'nin 47 üyesinin John Kerry ve Jack Lew'a mektup yazıp Halk Bank'ın faaliyetlerine yaptırım uygulanmasını istemeleri gösterilebilir
11 Nisan 2013'de yazılan bu mektupta imzası olan milletvekilleri arasında İsrail ve ABD'deki İsrail lobisine destek veren isimlerin bulunması manidar.
Türkiye-İsrail arasında yaşanan sorunların akabinde başlatıldığı iddia edilen imza kampanyasını ABD'deki en büyük İsrail yanlısı lobi olan AIPAC'ın desteklediği de görülüyor.
Türkiye ekonomisinin düzelmesinden rahatsızlık duyanlar, Alevi/Kürt meselesi gibi kronikleştirilmiş sorunların çözümünü istemeyenlerle birlikte Türkiye'nin Ortadoğu'da etkin pozisyonda olmasını hazmedemeyenler olduğu da kesin.
Ayrıca İran'a yönelik yaptırımların karşılıklı çıkar stratejisi bağlamında delinmesinin hangi güçleri rahatsız ettiği ortada.
17 Aralık Operasyonunun işte bu, iç ve dış odakların karşılıklı menfaat çerçevesinde geliştirdikleri işbirliğinin sonucu olması yüksek ihtimal.
Bunun özelde iktidara, genelde ülke menfaatine yönelik planlı, organizeli, sistematik bir taarruz olduğuna dair kanaat da elde edilen her bilgiyle güçleniyor.
Zaten tüm bu argümanları dillendirmesek sadece ABD Büyükelçisi Ricciardone'nin "Biz Halk Bank'la ilgili uyarmıştık, bu imparatorluk çökecek!" ifadesi yaşanan her şeyin özeti gibi, selametleu2026
twitter.com/sabihadogann