Hızlı esen rüzgâr gibi
Ramazan ayının yarıdan fazlasını geride
bıraktık. Sahabe; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, Ramazan ayının özellikle son
on gününde hızlı esen bir rüzgâr gibi olduğunu haber verir. Yani şiddetli
rüzgârın, önünde her bulduğunu uçurduğu gibi Hz. Peygamber (a.s.) de bulduğunu
dağıtır, muhtaçların ihtiyacını görmede gayretini artırırdı. Belki bizim de
infak bilincimizin kuvvetlenmesine vesile olur ümit ve duasıyla bugün Bakara Sûresi’nden
konuyla ilgili birkaç ayet-i kerimenin mealini açıklamalı olarak yazmak
istiyorum:
“Mallarını Allah yolunda harcayanların
durumu, tıpkı buğday tohumu eken bir çiftçinin durumuna benzer: Toprağa atılan
bu tek tohum, her başağında yüz buğday tanesi olmak üzere, tam yedi başak filiz
verecektir. Yani Allah yolunda harcama yapan kişi, mükâfatını yedi yüz katıyla
alacaktır. Hatta Allah, dilediğine bundan kat kat fazlasını verir. Çünkü Allah,
lütuf ve merhametiyle sınırsızdır, her şeyi bilendir. Mallarını Allah yolunda
harcayan ve bu harcamalarının ardından yaptığı iyilikleri başa kakmayan, gönül
incitmeyen kimseler var ya, işte Rableri katında onlara nice ödüller vardır;
hesap gününde onlar ne korkuya kapılacak, ne de üzüntüye uğrayacaklar! Gönül
alıcı tatlı bir söz söylemek veya bir kimsenin ayıbını örtüp kusurunu
bağışlamak, peşinden başa kakma ve incitme gelen bir sadakadan daha değerlidir.
Öyle ya, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, dolayısıyla sizin vereceğiniz
sadakalara da ihtiyacı yoktur; bununla birlikte, O ceza vermekte acele etmez,
sonsuz şefkatiyle yumuşak davranır.
O halde: Ey inananlar! Sadakalarınızı ve
yaptığınız iyilikleri, insanların başına kakarak, gönül inciterek boşa
çıkarmayın; tıpkı Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde, sırf insanlara
gösteriş olsun diye malını güya Allah yolunda harcayan ve böylece tüm
iyilikleri boşa giden münafıklar gibi sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesi
bir iyilik, tıpkı üzerinde biraz toprak bulunan kayalığa atılan tohuma benzer
ki, ansızın yağan bir yağmur, tohumu filizlendireceği yerde, kaya üzerindeki
toprağı silip süpürerek onu çıplak bir taş halinde bırakır. İşte bu tür
sadakalar, böyle bir kaya üzerine atılmış tohum gibi boşa gitmeye mahkûmdur.
Dolayısıyla, gösteriş amacıyla iyilik yapanlar veya yaptıkları iyilikleri
insanların başına kakanlar, kazandıklarından hiçbir şey elde edemeyecekler.
Allah, inkâra sapan ve kendilerine sunulan nimetleri yoksullarla paylaşmaktan
kaçınarak nankörlük eden bir toplumu, asla doğru yola iletmez.
O’nun doğru yola ileteceği kimseler
şunlardır: Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve yüreklerindekini pekiştirmek için,
yani kalplerindeki imanı kökleştirmek ve ruhlarını eğitip iyiliklere alıştırmak
için mallarını harcayanların durumu, yaylalık bir tepe üzerindeki verimli bir
bahçeye tohum eken bir çiftçinin durumuna benzer ki, oraya kuvvetli bir yağmur
yağınca, normal bahçelerin en az iki katı ürün verir; hatta yağmur değmese
bile, yüksekliğinden dolayı ince bir yağmur, ya da çiy gibi hafif bir çisenti
düşer, yine de ürününü verir.
Öyleyse, az çok demeyin, malınızı Allah yolunda
harcayın, çünkü Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir. Yaptığı iyilikleri
insanların yüzüne vurup gönül inciterek sadakalarını boşa çıkaran ve bu
sadakaların sevabına en çok muhtaç olduğu mahşer gününde hepsinin yok olup
gittiğini gören kişinin durumu neye benzer; bilir misiniz? İçinizden hanginiz
arzu eder ki, içerisinde ırmakların aktığı, çeşit çeşit ürünlerin yetiştiği
hurma bahçelerine, üzüm bağlarına sahip olsun da, çoluk çocuğunun bakıma muhtaç
olduğu bir sırada, tam da üzerine ihtiyarlık çökmüşken, aniden alevli bir
kasırga kopsun ve biricik geçim kaynakları olan o bahçeyi yakıp kül ediversin?
Herhalde hiçbiriniz, böyle acınacak bir
duruma düşmek istemezsiniz, değil mi? İşte Allah, düşünesiniz de, bugünden
tedbirinizi alıp, yarın hesap gününde pişman olmayasınız diye size ayetlerini
böyle açıklıyor. O halde; Ey iman edenler! Gerek sizin çalışıp üreterek
kazandığınız, gerekse yerden sizin için çıkardığımız toprak ürünleri, maden,
define ve petrol gibi nimetlerin temiz ve helal olanlarından bir kısmını Allah
yolunda ihtiyaç sahiplerine harcayın. Size verilecek olsaydı, beğenmediğiniz
için yüzünüzü buruşturmadan almayacağınız döküntü, bozuk, çürük ve değersiz
malları sakın sadaka olarak vermeye kalkışmayın.
Şunu iyi bilin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç
değildir, dolayısıyla sizin iyiliklerinize de ihtiyacı yoktur, asıl buna muhtaç
olan sizsiniz. Ve gerçek anlamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye layık
olan da sadece O’dur. O halde, Allah’ın bahşettiği nimetleri yoksullarla
paylaşmaktan sizi alıkoymaya çalışan insan ve cin şeytanlarının sözlerine
aldanmayın: Şeytan, fakirlik ihtimali ile gözünüzü korkutur ve size cimrilik,
hırsızlık, hayâsızlık gibi kötülükleri telkin eder. Allah ise, size kendi
katından bir bağışlama ve büyük bir lütuf vadetmektedir. Öyle ya, Allah lütuf e
merhamet bakımından sınırsızdır, her şeyi bilendir.” (Mahmut Kısa, Kur’an-ı
Kerim ve Kısa Açıklamalı Meali, Bakara Suresi 261-268. Ayet-i Kerimeler)