Hizbullah ve Ensarullah mı?
“Hizbullah” Allâh'ın (cc) hizbi, partisi, taraftarı demek. “Ensârullah” Allâh'ın (cc) yardımcısı, ya da Allâh'ın (cc) dini ve davasının yardımcısı demektir. Şia en cazip isim, lakap ve sloganları ustaca kullanmaya devam ediyor. Her fırsatta “İslam kardeşliği” “Ümmet Birliği” sloganları ağız dolusu ve en yüksek perdeden haykıran şia, ümmet içinde kin, nefret ve tefrika çıkarmaktan başka ne yapmıştır. Büyük şeytan Amerika ve Amerika’nın gayrı meşru çocuğu İsrail’le hep işbirliği içinde olmadı mı? Şia ve Müslümanların münasebetleri son bir yıldan ibaret değil ki…
Şia’nın tarihini incelediğimiz zaman tarih boyu hep
ümmet içinde bir bölen olmuştur. Çünkü onu kuran ve kurgulayan güçler, bunun
için yapmışlardı. Dört halifeden üçünün şehid edilmesinde bu fitne ocağı
vardır. Sahabeler arası kavgalara, hatta savaşlara varan derin fitnenin
kökeninde yine Yahudi İbn Sebe’ fitnesi vardır. Daha sonraki Emevî Abbasî
çatışması olsun, sonraki İslam devletlerinin her birindeki fitne, anarşi,
tefrika ve kargaşanın merkezinde büyük oranda yine şia fitnesi vardır. Evet,
şia tarih boyu ümmeti zaafa uğratacak sinsi planlar kurgulamaya hep devam
etmiştir. Bunun için her renkten İslam düşmanlarıyla her türlü işbirliğine
girmiştir.
Ayrıca bu şia, en iyi ihtimalle
14 sahabe dışında tüm sahabeleri tekfir ediyor. Ebu Bekr Sıddık, Ömer (ra) ve
birçok sahabeye lanet okuyor. Aişe ve Hafsa (ra) annelerimize ağza alınmayacak
iftiralarda bulunuyor. Tüm Müslümanları “Nevasıb” diye isimlendirerek onları kâfir
ve necis olarak görüyor. Yani şia kinini din edinmiş, bu kin ve nefretini
“Kerbela” “Ali ve Fatıma’nın (ra) vefatı vb. tarihi olaylarda her yıl harlayıp
tazeliyorlar. Her yıl çok ustaca kin ve nefret tecdidi yapıyorlar.
Şia’nın dolmuşuna binmiş olan
bizim mahalleden kimileri, “Bu sapık görüşler şia içindeki azınlık bazı
grupların işgüzarlığıdır” diyorlar. Kimi saf Müslümanlar da buna hemen
kanıyorlar. Hâlbuki “Gulatı Şia” denilen marjinal grupların i’rabtan mahalli
dahi yoktur. Bahse konu bu sapık görüşler; Ali, Hüseyn (ra) ve diğer 12 imamı
peygamberliğinde ötesinde ilah olarak inanmalar, tüm Müslümanları tekfir
etmeler, onları en iyilerinin görüşleridir. Evet, Şia’nın en iyileri olan; Caferi’ye,
İmami’ye veya isnâ-aşari’ye denilen mezheplerin görüşü budur.
Şimdi tarih boyunca ümmetin
altını oyan, son yarım asırdır, Afganistan, Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan’da
Müslümanlara kan kusturan Şia ve Onun Merkezi olan İran değil mi? Özellikle
Suriye, Yemen, Irak ve Afganistan’da suçüstü olmadılar mı? Hatırlayalım! Ahmedi
Mecat: “Biz olmasak ABD Afganistan’ı işgal edemezdi” demişti. Aslında aynı
manzara Irak ve Suriye için de geçerlidir. Suriye’de Şii İran’ın “Hizbullah”
“Ensârullah” “Haşdi şa’bi” ve onlarca milis güçleriyle giriştiği katliamlar
olmasaydı, Suriye’nin %8’ni oluşturan Nusayri Şiiler Suriye’yi böyle viraneye
çevirebilirler miydi?
Şimdi “Aksa Tufanı” fırsatını değerlendirip kanlı
ellerini yıkamaya çalışan, Hasan Nasrallah ve onun ağa babası olan İran’ın bu
oyununa aldanalım mı? İngiltere, İsrail ve ABD ile işbirliği yaparak devrim
yapan Humeyni İslam coğrafyasına kin, nefret, Haçlı Siyonist ittifakının işgal
ve sömürülerine payanda olmaktan başka ne yaptı. Tabi bu işbirliğinin sayesinde
Şia’ya 5 devlet hediye edildi. Özellikle Irak altın tepsi içinde sunuldu. Ama Allah'a
(cc) hamdolsun ki adalet günü var. Zalimlerin hesap vereceğini müjdeleyen onca
ayet ve hadisler var…
.
İşte bazı ayetler
·
Onlar bir tuzak kurdular. Farkında
değillerken Allah da bir tuzak kurdu. Bak, onların tuzaklarının sonucu nasıl
oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk ettik. İşte zulümleri yüzünden
harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret vardır.
(Neml 50-52)
·
Eğer Allah, insanları zulümleri
yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat
onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an
geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. (Nahl 16/61)
·
Nice memleketleri helâk ettik. Onlara
azabımız gece uykusuna dalmışken yahut gündüz istirahat hâlinde iken gelmişti.Azabımız kendilerine geldiğinde, “(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz
zalimler olmuştuk” demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı. (A’raf 7/4,5)
·
Sakın, Allah’ı
zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle
bakakalacağı bir güne erteliyor. (İbrahim
14/42)
·
Ve askerleri yeryüzünde haksız yere
büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.Biz
de onu ve askerlerini yakaladık ve onları denize attık (Orada boğuldular).
(Kasas 28/39)
·
Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında
diz üstü çökekaldılar. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur.
Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. (Hud 11/67,113)
·
Biz onlardan önce, kendilerinden daha
zorlu nice nesilleri helâk ettik de ülke ülke dolaşıp kaçacak delik aradılar.
Kaçacak bir yer mi var? (Kaf 50/36)
·
Zalimler hangi
devrilişle devrileceklerini görecekler.
(Şu’ara 26/227)
Şimdi
soralım vicdanlara; firavun ordularını denizde boğan ve adili mutlak olan Allah
(cc), bu asrın firavni güçlerini helak edemez mi? Nemrut ordularını
sivrisineklerle, Ebrehe ordularını ebabil kuşlarıyla helak eden kadiri mutlak
bu asrın zalimlerini cezalandıramaz mı?...
Bunca
kan, gözyaşı, feryad-u figan berheba mı olacak?... Bunca yetim kalmış yavrular,
katledilen milyon milyon kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar mazlumların hukuku
ne olacak?..
Hayır… Hayır… Allah (cc) adili
mutlaktır… İntikam sahibidir… Şu hadisi şerif, tüm zalimlerin kulağına küpe
olsun. “Mazlumun bedduasında korkun.
Zira onunla Allah (cc) arasında perde yoktur.” Sübhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…