Hıttin korkusu ve yeni ittifaklar
Son zamanlarda bir Filistinli evine geldiğinde eşyalarının dışarıya atıldığını, evinin üstüne İsrail bayrağının asıldığını ve Yahudi ailelerin evine yerleştirildiğine şahit olabiliyor. İsrail, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 478 sayılı kanunlarına göre işgal altındaki Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinlilerin evlerini yıkıyor ve şehri adım adım Yahudileştiriyor.
Geçenlerde İspanya'da 14 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısı sonrası, Barcelona'nın baş hahamı Meir Bar-Hen, Yahudilere, İsrail'e gitmeleri çağrısında bulundu ve onlara İsrail'den kendilerine mülk edinmelerini söyledi.
Sağ görüşlü Likud Partisi'nin önde gelen isimlerinden olan Ariel Polstein, Kürtlerin, Siyonist devletin kendilerine verdiği desteği asla unutmayacağını, "bağımsız bir Kürt devleti, İsrail bayrağını dalgalandırdığında" iki ülkenin kelimenin tam anlamıyla müttefik olacağını ifade etti.
Türkiye'de de bu büyük projeye uygun Erdoğan karşıtı yeni ittifaklar kuruluyor. Çünkü onlara göre Erdoğan, yeni bin yılın Selahaddin Eyyubi'si konumunda. Dolayısıyla bu ikinci Hıttin korkusu demek. Öncelikle bu engelin ortadan kaldırılması ve Türkiye'nin teslim alınması için büyük planlar tezgahlanıyor.
CHP ile HDP birleşme kararı aldı ve artık bunu saklamıyorlar. Malumunuz HDP demek aynı zamanda ABD'nin Kuzey Suriye'de İsrail bayrağını dalgalandırsınlar diye silah yardımı yaptığı PYD/YPG demek.
Meral Akşener ise kuracağı yeni partinin tarihini verdi. Saadet, Kudüs mitingi bahanesiyle hem gövde gösterisi yaptı hem de bu ittifakın içiresinde yer alacağını deklare etti. AK Parti içerisindeki muhalifler de Erdoğan'ı ikna ederek nasıl geri adım attırabiliriz ve bu büyük projenin bir ucundan nasıl tutabiliriz hesapları yapıyor!
Başta Doğan medyası olmak üzere, AK Parti görünümlü medya organları ise -yine bu büyük proje doğrultusunda- küresel çetenin işine yarayacak türden algı üreterek içerideki ittifakı palazlandırmaya çalışıyor.
Bazı İslamcı kesimler ve gazeteleri ise ülkeyi kaosa sürüklemek için faaliyet yürüten ajanları bile ısrarla aktivist olarak gösteriyor. FETÖ, HDPKK, DHKP-C, BND, MOSSAD ve CIA'nın aynı amaç doğrultusunda ittifak ettiği bu kirli tezgahın siyasi ayağını ise CHP ve bileşenleri oluşturmaktadır.
İsrail, totaliter bir garnizon devleti olmanın verdiği kibirle (asıl neden korkudur) sözüm ona vaat edilmiş toprakların peşinde Evangelist projeye hizmet eden bir kukla durumundadır. Vaktiyle Frankların(Haçlılar) yol açtığı katliamlar, Selahaddin Eyyübi'nin önderliğinde Hıttin'de son bulmuş ve 1291 yılında da El Eşraf Halil tarafından denize dökülerek bu topraklar zulümden arındırılmıştır. Siyonist çete o tarihten itibaren denize dökülme korkusunu bir türlü içinden atamadı.
1948 yılında Orta Doğu topraklarında bir ur gibi çıkan İsrail'i ortadan kaldırmak için ciddi savaşlar verildi. Ne var ki hayatını İsrail'in menfaatlerine adayan Kissinger'in desteğiyle İsrail yok edilemedi ve 19 yüzyıl sonra orada bir Yahudi devleti kuruldu. 600 yıl sonra da ilk kez Müslüman coğrafyasında yabancı bir devletin bayrağı dalgalandı.
Öyle ki İsrail, 6 gün içinde topraklarını tam üç katına çıkardı. Ariel Şaron 1973'te "İsrail süper bir askeri güçtür. Avrupa'nın tüm güçleri bir araya gelse bize ulaşamazlar" diyordu. Oysa onu böyle konuşturan; Washington'un bir defada C-5 ve C-141'lerle birlikte 22.497 ton ağır silah ve cephane sevkiyatı yapmasıydı.
Siyonist çete, Hıttin korkusunun kaynağını kurutmak istemektedir. Çünkü İhsan Fazlıoğlu'nun ifadesiyle bu korku onların bilinçaltına işlemiştir ve bu gelip geçici bir durum değildir. Kültürlerine, siyasetlerine, teknolojilerine hatta dillerine sinmiş olan bir korkudan bahsediyoruz. Haliyle korku; korkanı, korktuğu nesneyi nihai olarak ortadan kaldırmaya iter, sürükler.
İsrail'in Tevratsal sınırlarını bilmeyenimiz yoktur. Ancak 8 milyon nüfusuyla İsrail'in bu denli büyük bir bölgeye hükmetmesi mümkün değildir. Gazze şeridini bile kontrol edemeyen İsrail'in vaat edilmiş topraklar palavrasının ardında yatan yegane gerçek, küresel çetenin bu irrasyonel amacı bahane ederek dünyaya hükmetme hırsıdır.
Sonra Yahudileri de bir çırpıda satacak olan bu çetenin bugün tek hedefi Türkiye/Erdoğan'dır. Bu sebeple ülkenin bekası için içeride tesis edilen kirli ittifakı mercek altına almalıyız.