Hırsızlık yaptıkları şey ne?
Bir insan ve toplum, yüzünü terbiye edilmemiş nefsine döndüğünde, aynı zamanda da aklına ve ahlakına sırtını dönmüş olur. Aklı kullanmama ve ahlaklı olanı yaşamama durumunda hiçbir şeyin önemi olmayacağı gibi nefsleri neyi emrediyorsa onu yaşarlar. Cinayetse cinayet işlenecek, haram yemekse haram yenecek, basit bir aldatma havadis peşinde koşmaksa havadisin peşinden koşacaklardır. Vesaire… Örnekler çoğaltılabilir.
Bu konularda müşahhas
örnekler tarihten elbette bulunabilir. Yusuf Peygamber ve on bir kardeşin
hikâyesi, Habil Kabil hikâyesi bunlardan bazılarıdır. On bir kardeşe Yusuf
Peygamberi kuyuya attıran, Kabil’e Habil’i öldürttüren de bunların üzerine
defalarca yalan söylettiren de ne ahlakları ne akılları idi.
Yine ahlak ve akıldan
yoksun toplumlar; bir sakız için bile dünyayı cehennem ateşinin içerisine
atmaktan çekinmezler. Bunu da tüm dünyada üretim, tüketim ve büyüme
standartlarını belirlemek ellerinde kalsın diye yaparlar. Bugün dünyada bir
nizam olarak üretim, tüketim ve büyüme standartlarını belirleyen toplumlar
bellidir, ülkeler de bellidir. Bu güç, Batının elindedir. Bunların ahlaklarında
kendilerine göre kuralları olmasına rağmen ahlakları dönemseldir. Ancak
akılları ile bu dünyadaki bu nizamı yürütmektedirler. Bugün güç, hala Batının elinde olmakla beraber çıkarları kadar akıllı
ve toklukları kadar ahlaklıdırlar.
Bugün, bu nizamda bir
reklam ile bir havadis ile birey ve toplumun ahlak ve aklına hâkim olmak gayet
kolaydır. İstediğiniz ticari malı, aldırabilir veya aldırmayabilir, istediğiniz
toplumu, dost ya da düşman kabul ettirebilir ve istediğiniz ülkeyi, güçlü ya da
zayıf gösterebilirsiniz. O yüzden bugün,
birey ve toplumun akıl ve ahlaklarının kontak anahtarı ne kalplerde ne de
gönüllerdedir. Sadece ceplerde taşınan smart bir cihazdadır. Böylece birey ve
toplumu yönlendirmek ve yönetmek, inandırmak ve inkâr ettirmek daha basit, daha
kolaydır.
Üstelik bu nizamın
terazi ve usul ayarlarını, siz değil başkaları belirler. Hiçbir vicdan, ahlak
ve akıl kuralına da bağlı değildirler. Bundan dolayıdır ki çok acımasız ve
merhametsiz sonuçlar ve acı reçetelerle birey ve toplumları kullanırlar. İster
Müslüman ister gayrı Müslim.. hiç ayırt etmeden ve benzer işlemlerle hepsini
ortak hatalarla üretim ve tüketime kurban ederler. Ortak hatalar da her daim
ahlaklı olmamak ve akıl kullanmamaktır.
Bu yüzden akıl, aklı
kullanma hem bireyin hem de toplumun büyük bir ahlak ve kuvvet sahibi olmasını
sağlayan en başat güçtür ve yitirilmiştir. Hem de o toplumun dâhil olduğu devleti
diğerlerine göre daha kuvvetli ve daha adil yapabilecek bir güçtür. Üstelik en
büyük kurum devleti de kuşatan ülkeyi en büyük ülke yapabilecek bir güçtür.
Ahlakı tamamlamak
üzere gönderilen, kendisine ahlak Peygamberi denilen bir Peygamberi ve akıl, akletme
konusunda onlarca Allah buyruğu ayetleri olmasına rağmen Müslümanların dünyaya
uzun yıllar nizam vermede geri kalması düşündürücü olmakla beraber çok acıdır.
Yeryüzündeki bütün kötülüklerin anası, rivayet o ki Hazreti Peygamberin bir
günde en çok ettiği “Allah’ım beni nefsimle baş başa bırakma!” duasındaki çiğ
nefslerdir.
Eğer bir toplumda
yeterince nefs terbiyesi yapılmamış, bireyler buna göre yetiştirilmemişse her
türden ve her şiddetten felaket kapıda demektir. Beklerken sadece basit ve
küçük bir havadis fırsatını kollar. O fırsat, eline geçtiğinde peşi sıra acı
üzerine acı yağdırır. Bu felaketler sonrası bir bakmışsınız ki, hırsızlığı
yapan da Müslüman, havadisi yapan da Müslüman, soyulan da Müslüman!
Hırsızlık yaptıkları şey ne? İster maddi kıymeti olan bir
şey ister manevi kıymeti olan bir şey… İster cepteki para ister gönüllerdeki
iman… İster evdeki ziynet eşyası ister kalplerdeki vatan sevgisi… Ahlak yozlaştıktan,
akıl kaybedildikten sonra ne fark eder ki?!