Hırsızlık Kurbanlarının Yüzde 80'i Evini Değiştiriyor
8-11 Mart 2017 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde Avrasya Pencere Fuarı yapıldı.
Çok sayıda firmanın katıldığı fuarda en baskın konu elbette ki güvenlikti.
Özellikle hırsızlık vakalarına karşı önlemler ve alarm sistemleri ön plana çıktı.
Adalet Bakanlığı'nın 2015 istatistikleri, Türkiye'de bir yılda hırsızlıkla ilgili 200 bine yakın dava açıldığını gösteriyor.
Gerçekteki vaka sayısı ise, bunun da üzerine çıkıyor. Üstelik artık hırsızların profili de değişiyor.
Türkiye'deki hırsızlık girişimlerinin önemli bir kısmı hane halkı evdeyken gerçekleşiyor. Bu yüzden, eskiden bir eve girildiği duyulduğunda ilk soru "ne çalmış" olurken, günümüzde bu sorunun yerini "kimseye bir şey olmuş mu" alıyor.
Pronet'in Pazarlama ve İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ediz Habip, evdeyken gerçekleşen hırsızlık olaylarının travmalara neden olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Hırsızlar sadece mala değil, çoğu zaman cana da kastediyor. Hane halkı bazen uyandıktan sonra değerli eşyalarının çalındığını fark ediyor, bazense hırsızla yüz yüze geliyor. Mahremiyetine tecavüz edildiği düşüncesi, hırsızlık kurbanı olanların yüzde 80'inin evini değiştirmesine neden oluyor. Mekan değiştirmek travmayı azaltıyor ancak benzer olaylarla tekrar karşılaşılmaması için farklı önlemler de alınması gerekiyor."
"Hırsıza kilit dayanmaz" sözünün geçerliliğini koruduğunu belirten Habip, şu bilgileri verdi: "Daire kapınızı değiştirebilirsiniz, ancak unutmamak gerekir ki tüm kapılar açılmak üzere tasarlanmıştır. Anahtarınızı unuttuğunuzda bir çilingir kapınızı dakikalar içinde açabiliyorsa, kötü niyetli kişilerin de açabilme ihtimali her zaman vardır. Evler elektronik güvenlik sistemleriyle desteklendiklerinde, hırsızlar daha çok uğraşmaları gerekeceğini ve alarm sesi, ışık gibi uyaranlar nedeniyle dikkat çekeceklerini bildiğinden, eve girmekten cayma ihtimalleri artacaktır."
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün (EGM) internet sitesinde yer alan "Konut Güvenliği İçin Tedbirler" isimli bilgilendirme metninde, mekanik yöntemler ve komşuluk dayanışmasına dayalı sosyal tedbirlerin yanı sıra, konut güvenliğinin alarm sistemleriyle de desteklenmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. "Evlere kolayca erişilebilen pencere, balkon veya çekme kapılar bulunuyorsa, masraftan kaçınmayıp, demir parmaklık veya panjur gibi mekanik tedbirlerin yanında alarm tertibatını da taktırmanız gerekmektedir. Böyle bir alarm sisteminin çalışmasının dışarıdan da algılanacak biçimde siren veya lamba ile belirgin hale getirilmesi işlevinin daha fazla olmasını sağlar" deniliyor.
Yaşanan hırsızlık olayları, etkin koruma sağlayan güvenlik sistemlerine olan talebi de artırıyor. Ancak günümüzde alarm sistemleri yalnızca hırsızlığa karşı koruma sağlamıyor. Acil sağlık durumlarına en hızlı şekilde müdahale edilmesine destek oluyor; duman ve gaz detektörlerinin eklenmesiyle, yangın ve gaz kaçağı gibi olaylara karşı da komple koruma sağlayan sistemlere dönüştürülebiliyor.
Firma düzeyinde bakarsak sunulan sistemler oldukça gelişmiş.
Ancak hukuki ve sosyal açıdan eksikliklerimiz var.
Örneğin cezalar caydırıcı değil.
Bir başka konu da banka kasalarının yaygın olmaması. İnsanlar kıymetli eşyalarını evlerinde saklıyor.
Komşuluk dayanışması da önemli. Eskiden mahalle bekçileri vardı, o bölgeden olmayan hemen farkedilirdi. Şimdi karşı komşumuzu tanımıyoruz. Sosyal yaşantımız değiştikçe suç ve suçlu profili de değişecektir.
Yine de alınan tedbirlerin caydırıcı olduğuna inanıyorum.