Hiroşima ve Nagazaki'yi unutmamak
6 Ağustos 1945 Tarihinde dünya tarihinin en
korkunç vahşetlerinden biri
gerçekleşti. Amerika, 6 Ağustos 1945
tarihinde ilk atom bombasını Hiroşima’ya attı. 9 Ağustos 1945 tarihinde nükleer
vahşet tekrarlandı. Amerika, ikinci atom bombasını ise Nagazaki’ye attı.
Hiroşima’da 170000 insan hayatını kaybederken, Nagazaki’de 70.000 insan
hayatını kaybetti. Hiroşima’da ve Nagazaki’de gerçekleşen nükleer vahşetin 77. yıldönümünde
insanlık hala nükleer silahlanma çılgınlığıyla kendini yok oluşa sürüklemeye
devam etmektedir. İnsanlığın bugünü ve geleceği için Hiroşima ve Nagazaki’yi
unutmamak ve unutturmamak lazımdır. 77. Yıldönümünde Hiroşima’da ve Nagazaki’de
olan korkunç vahşeti anarak, anlayarak ve kavrayarak insanlık olarak nükleer silahlanma
çılgınlığına karşı olma şeklinde ahlaki ve vicdani bir duruş ortaya koyma
yükümlülüğümüz vardır. Hiroşima, Nagazaki ve Halepçe üzerine konuşmak, yazmak
ve anlamak imkansızlık düzeyinde zordur. Hiroşima’da, Nagazaki’de ve Halepçe’de
ne olup bittiğini anlamak, o vahşetleri konuşmak için olağanüstü bir çabaya
ihtiyaç vardır.
Hiroşima ve Nagazaki’de işlenen nükleer vahşetten bu
yana devletler, kendi aralarında nükleer silahlanma çılgınlığından hiç
vazgeçmemişlerdir. Nükleer silahlara sahip Amerika, İngiltere, İsrail, Fransa,
Hindistan, Çin, Pakistan, Kuzey Kore, Rusya gibi ülkeler, ellerindeki silahları
ilk kullanan taraf olmayacaklarını söylemelerine rağmen, hiç kullanmayacak taraf
olacaklarını hiç söylememektedirler. Bu devletler, nükleer silahları ellerinde
bir gün kullanmak üzere hazır bekletmektedirler. Hiroşima ve Nagazaki’de
işlenen vahşetten bu yana öğrendiğimiz en temel gerçek şudur: Nükleer silahlar
hiçbir işe yaramamaktadır. Hiçbir işe yaramamasına rağmen devletler, nükleer
silahlara sahip olmak için çılgın bir yarış içindedirler. Hiçbir işe yaramayan
nükleer silahlara sahip olmayı, devletler büyük bir güç, gurur ve prestij
kaynağı olarak görmektedirler.
Nükleer silahlara sahip olmak, hiçbir devleti ve
toplumu güçlendirmemiştir. Devletler, insanların refahlarına harcayacakları
kaynakları, nükleer silahlara sahip olmak gibi yıkıcı ve verimsiz bir sapkınlığa
ayırmaktadırlar. Nükleer silahlara sahip Pakistan, bugün dünyanın en fakir,
çatışmalı ve yolsuz ülkelerinden biridir. Nükleer silahlar, sefaleti
arttırmaktan, barışı yok etmekten, şiddeti beslemekten, hukuk ve özgürlüğü
ortadan kaldırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Nükleer silahlara hiç sahip
olmamak, insanlığın takip edeceği en iyi yoldur. Hiroşima, Nagazaki ve Halepçe,
nükleer silahlara sahip olmanın, insanlık için cehenneme giden bir ölüm ve
vahşet yolu olduğunu göstermiştir.
Nükleer silahlara sahip olmanın ve onları
kullanmanın hiçbir meşru ve moral gerekçesi yoktur. Nagazaki, Hiroşima ve Halepçe’de kullanılan nükleer ve kimyasal bombaları meşrulaştıracak
hiçbir moral ve manevi argüman ileri
sürülemez. Nükleer, atomik ve kimyasal silahların tamamına karşı olmak, ahlaki
ve insani bir yükümlülüktür. Nükleer silahlar konusunda istisna yapılamaz
Nükleer silahlara sahip olmanın kendisi, mutlak bir kötülük ve şer durumudur.
Hiroşima’da insanlar bir bütün olarak yok edilmişlerdir. Melih Cevdet Anday, Hiroşima isimli şiirinde insanların bir bütün olarak yok edilişini anlatmaktadır: “Büyükbabam, babam, ben/Küçük oğlan, kız, damat.../Gelişimiz teker tekerdi/Gidişimiz cümbür cemaat.”Nazım Hikmet, Hiroşima’da atom bombası vahşetinde hayatını kaybeden yedi yaşındaki Sadoka Sazaki’den aldığı ilhamla barışın ve hayatın yüceliğini anlatmak için Kız Çocuğu şiirini yazmıştır: “Kapıları çalan benim/kapıları birer birer./Gözünüze görünemem/göze görünmez ölüler./Hiroşima'da öleli/oluyor bir on yıl kadar./Yedi yaşında bir kızım,/büyümez ölü çocuklar./Saçlarım tutuştu önce,/gözlerim yandı kavruldu./Bir avuç kül oluverdim,/külüm havaya savruldu./Benim sizden kendim için/hiçbir şey istediğim yok./Şeker bile yiyemez ki/kâat gibi yanan çocuk./Çalıyorum kapınızı,/teyze, amca, bir imza ver./Çocuklar öldürülmesin/şeker de yiyebilsinler.”