Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ağustos 2024

​Hırçın çocuk

Doğu-Batı, Kuzey-Güney savaşları sadece vekalet unsurları üzerinden silahlı çatışmalar olarak yürümüyor. Dünya hükümranlığının ellerinden kaymasını istemeyenler altıncı kol faaliyeti dediğimiz hedef ülkelerin iç kamuoyunda algıyı da yönlendirecek olaylara da önem veriyorlar.

Geçtiğimiz hafta Filistin devlet başkanı Abbas’ın Türkiye ziyareti ve mecliste yaptığı konuşmanın uzun süre gündemi meşgul edeceğini düşünüyorduk ki o gün Ankara’da idim. ABD temsilciler meclisinde soykırımcı katil Netanyahu’nun imaj düzeltmesine yarayan meşum konuşmasına karşılık geç te olsa mazlumların sesi TBMM’den bir cevap verilmesi birilerini rahatsız etmiş olmalı.

Gündemimiz Ateşin çocukları denilen terör örgütü uzantılarının ormanlarımızı ateşe vermeleri, Ahmet Şık-Alpay Özalan’ın meclisteki kavgaları, Ali Koç’un Göztepe standında arkadan itilmesi gibi provokatif olaylarla alt üst oldu. Gerek Ahmet Şık, gerekse de Ali Koç’un buram buram provokasyon kokan olayları bir anda aklıma şu meşhur Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da şehit yakınlarına meydan okuması sonrasında gelişen olayları getirdi. Hakikaten Kemal Kılıçdaroğlu o gün mağdur mu idi, yoksa kirli hesapların içindeki bir aktör mü?

O günlere dönelim, 31 Mart seçimleri öncesinde AK Partiye kaybettirme hesapları yapan CHP’nin stratejik aklı ile, HDP’nin taktik aklı, Milliyetçiler ile (İYİ Parti) bölücüleri (HDP) aynı potada eriterek kamuoyuna gündem dayattılar. Türkiye kamuoyu bölücülüğün siyasallaşmasına isyan ederken Irak sınırında terör örgütü ile çatışmada şehit düşen piyade er Yener Kırıkcı’nın ateşi Ankara Çubuk’ta baba evine düştü. O atmosferde şehit yakınları cenazelerine CHP çelengi gönderilmesine bile tahammül edemiyorlardı. CHP ile HDP’yi ortak hedefte buluşturanlar için şehit cenazesi bulunmaz bir fırsattı. Kemal Kılıçdaroğlu, cenazeye katılacağını resmi makamlara bildirmemiş, 17 tane korumasından sadece birini yanına alarak çat kapı şehit cenazesine gitmişti. Gerçi Devletin üst düzey bütün yetkilileri orda idi. Ancak acılarını gönülden paylaşan o yetkililere karşı kimsenin bir diyeceği yoktu. Ancak PKK uzantısı bir parti ile aylarca alenen işbirliği yapan bir siyasetçinin oraya gitmesinin tepkisiz karşılanması ise beklenen bir şey değildi. Burada da CHP stratejik-HDP taktik aklı devreye girdi. Hedefte 15 Temmuz’da dik duran, Jandarma Genel Komutanı Org. Arif Çetin ile Ankara İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Ünsal Bulut vardı. Kılıçdaroğlu haber vermediği bir programa katılmasından dolayı güya tedbir almayan Jandarma komutanlarının başını yiyecekti. Nitekim CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Bulut hakkında görevi kötüye kullanma iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Bu iki isim pasivize edilerek 15 Temmuz hain darbe girişiminin intikamı alınmış olacaktı. Bir yandan da şehit yakınları, saldırgan olarak lanse edilecek, teröre lanet okuyanların gözleri korkutulacak, PKK terörü ve uzantılarıyla işbirliği yapanlar kamuoyunun gözünde masum, mazlum rolüne bürüneceklerdi. Terör (HDP)-CHP-Altılı masa işbirliği topluma hazmettirilecekti. Kurt kuzu rolünü oynayacaktı. Öyle de oldu.

Abbas’ı kabul ederek ABD’ye misilleme yapan TBMM’nin itibarının düşürülmesi için hırçın çocuk Ahmet Şık’ı devreye soktular. İngilizce karakterlerde ‘ş’ ‘s’, ‘ı’ ise ‘i’ olarak yapay zeka tarafından otomatikman yazıldığı için soyadının İngilizce yazılışı bir karaktere sahip olan Ahmet’i gazeteciliği yıllarından tanırım. Olaylara gider olay olur gelir. İşi haber yapmak yerine polisle çatışır, dayağı yer, yediği dayaktan da kahramanlık çıkartan megaloman bir tip. Ahmet’in Cumhuriyetten atılmasından sonra ‘Yeni Şafak’a girmek için kimlerin elini eteğini öptüğünü de çok iyi biliyorum. Eğer o gün Yeni Şafak’ta çalışsa idi, o gün onu oraya almayanların bugün Erdoğan’a küfrettikleri gibi o da edermiydi onu da bilmiyorum. Devran döndü Ahmet hapse düştü, hapis sonrası fonlanmaya başladı. Onu fonlayanlar milletvekilliği yolunu da açtılar, hangi partiden vekil olacağını da gösterdiler. Her şeyin bir bedeli var, vekilliğin de, gün gelir ödenir, öde Ahmetim. Vekillik sonrası Ahmet’in karakteri Beyoğlu’nda açtığı meyhane ile özdeşleşti.

Meclisteki Malum görüntüleri tekrar tekrar izledim. Meyhaneci Ahmet’in meyhane diliyle TBMM’de ağzından lağım fışkırtmasına AK Parti Grup İdare Amiri Alpay Özalan dayanamıyor. Alpay, Ahmet’in bir eliyle yakasından tutuyor, Ahmet’in tepkisi yumruk atmaya yeltenmek, sen misin içkinin-uyuşturucunun verdiği cesaretle yumruğa yeltenen bir Osmanlı elensesi Ahmet yeri öpüyor. Ve meclis karışıyor. Pekiyi Ahmet bu çirkefliği niye yapıyor. O da, herkes te biliyor ki, Gezi ihaneti Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı düzenlenmiş dışardan (Soros vakıfları) beslenen alçakça bir kalkışma idi. Ekonomimize vurulan en önemli darbelerden biri idi. 2013’teki bu kalkışmadan dolayı ceza alan Can Atalay’ın dosyası Yargıtay’da iken hüküm kesinleşmeden milletvekili adayı gösterilmesi Türkiye ile savaşan aklın başka bir mahareti. HDP dosyasını 2019 seçimleri öncesinde mi sonrasında mı görüşüleceği tartışılan Anayasa Mahkemesi’nin 2024’ün yarısını geçtiğimiz halde altı yıldır bu dosyayı sümen altı edip iki de bir Can Atalay dosyasını öncelemesinin elbette bir hikmeti vardır.

Son olarak, hak mahrumiyeti alarak 90 gün sahalara girmesi yasaklanan Ali Koç’un Göztepe maçı sonrasında arkadan itilme görüntüleri, yeni bir mağduriyet oluşturma ve oluşturulan algı üzerinden futbol kamuoyunu manipüle etme girişimidir. Türkiye kamuoyu İsrail katliamlarını protesto etmek için mastercard’dan troy’a geçmesinin etkisi ise CHP’li belediyeler tarafından belediye otobüslerinde mastercard’ın kullanımı troy’un ise anlaşma sağlanamadı gerekçesiyle geçmemesi, kimlerin elinin kimlerin cebinde olduğunu gösteriyordur. Sözün özü, İsrail katliamlarını örtbas edecek, Netanyahu’nun itibarını ayaklar altına alacak her eylem (TBMM’de Abbas’ın konuşturulması) şer cepesi tarafından sahneye sürülen bir provokasyonla bertaraf edilmek istenecektir. Soykırımcılarla mücadele edenleri suçlu gibi gösterecek daha çok manipülasyonla karşılaşacağız.. dikkatli olalım. Vesselam…