Hilvan''daydım.
Merak edenler için söylüyorum...
Hilvan'daydım.
Hilvan dediysem Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un on yıl süreyle kaldığı ve Kuran-ı Kerim tercümesini orada yazdığı Mısır’daki Hilvan şehri değil. Urfa ile Siverek arasında sıkışmış. İşi olanın yarım saat uzaklıktaki Siverek’e ve yarım saat uzaklıktaki Urfa’ya rahatça geldiği bir şehir...
Hilvan’daydım.
Hilvan denince nedense Mısır’daki Hilvan şehriyle ilgili hatıram geliyor. Bu hatıramı anlatmadan Urfa’daki Hilvan şehrini galiba anlatamayacağım. Mısır’daki Hilvan, Kahire’ye yarım saat mesafede bulunuyor. Aynen bizim Hilvan’ımız gibi. Mısır’daki Hilvan da bir zamanlar bizimdi. Acaba oradaki ismi mi aldık? Çünkü Hilvan’ın eski ismi Karacurun’du.
Hilvan’daydım
Bir zamanlar Mehmet Akif Ersoy’un Urfa’ya geldiğini ve burada eşraftan bazı kimselerle görüştüğüne dair 2006 tarihinde bir makale yazmıştım. Makale’yi aslında bir sempozyum bildirisi olarak Türkiye Yazarlar Birliği Mehmet Akif Bilgi Şöleninde sunacaktım. Fakat elim bir kaza sonucu yaralandım. Hastanede tedavi gördüğümden dolayı bilgi şölenine gidememiştim. Makalem, daha sonra bir yazı şeklinde Ay Vakti edebiyat dergisinde yayınlandı.
O vakitler makalemi okumayıp da sadece makalemin başlığı hakkında bilgi sahibi olanlar. Demişlerdi ki yazarımız, Mehmet Akif Ersoy’un Hilvan şehri ile Urfa’daki Hilvan ilçesini birbirine karıştırmış olmalı. Yoksa Mehmet Akif’in Urfa’ya geldiği yoktur. Böyle düşünen zevata bilgi ve belgeleri verince birazcık mahcup olmuşlardı.
Hilvan’daydım...
Şimdi hakikatte Hilvan’daydım. Urfa’nın Hilvan’ındaydım. Aslında Urfalılar, Hilvan’ı üç heceli söylerler. Helevan... İlk hecedeki “e” sesi biraz “i” ye yakın söylerler. Şehrin türkülerini okuyanlar, hikayelerini söyleyenler hep bu okuyuşu kullanırlar.
Hilvan’daydım...
Hani Diyarbakır'da bir söz var: Sabah Silvan'a akşam Hilvan'a gitmeyeceksin... Neyse ki Diyarbakır'da değildik ve akşam da Hilvan'a gitmeyecektik. Bir ikindi serinliğinde Hilvan'da ilçe milli eğitim müdürümüz Sinan Ateş beyin davetlisi olarak gittik. Orada Şair Nabi Anadolu Lisesi'nde öğrencilere Şair Nâbî'yi anlattım. Ve gençlere dedim ki “gençler bakınız. Şair Nabi Hilvan'a iki defa uğramış, iki defa burada vakit namazlarından birini kılmış, iki defa burada bir eve uğramış bir evde misafir olmuş. Bu belki sizin büyük büyük dedelerinizin evi olabilir. O yüzden siz, kendinizi Şair Nabi'yi misafir eden insanların torunları olarak övünebilirsiniz. Övünmeyi Hakk ediyorsunuz, dedim.... Neden mi? Çünkü Şair Nâbî, Halep'te görev yaptığı sırada Diyarbakırlı şairlerden bir davet alıyor .Yola çıkıyor önce memleketi Urfa'ya geliyor Urfa'da birkaç gün kaldıktan sonra Diyarbakır'a gidiyor. Yolda Karacurun yani Hilva'nın eski adı Karacurun'a uğruyor. Sonra Siverek...Orada da misafir oluyor ve ondan sonra Diyarbakır'a gidiyor Diyarbakır'da bir süre kaldıktan sonra tekrar dönüş yolunda yine Siverek, Karacurun ve Urfa üzerinden Halep'e dönüyor...
Bunları anlatırken daha önce gençlere hediye edilen “Gençler İçin Nâbî” kitabımın sayfa hışırtıları hızlandığını gördüm.... Şairin “Bir çok sayfasını atlayarak okuduğum kitabın başından başlayabilirim” Geçen hafta Bozova’dayken de gençlere aynı taktiği uygulamkta beis görmemiştik. Orada da gençlerin kitaba bir tekrar gösterdiklerini gördüm.
Hilvan’daydım...
Hilvan’da Şair Nâbî’nin uğradığa dair bir bilgi ile yetinmiştim. Daha sonra kendisi de Hilvanlı akademisyen bir dostumuz Dr. Askeri Küçükkaya, Şâir Nâbî’nin Hilvan’ın Hoşin köyünden olduğunu söylemişti. Hocamız, çocukken köydeki büyüklerinin Nâbî’nin buradan Urfa’ya gittiğini, Urfa’da akrabaları olduğu, konuştuklarına şahit olmuştu. Keşke bu durumu bir derleme şeklinde yapsaydı hocamız. Eğer derleme şeklinde bu büyüklerle görüşme yapılsaydı yani konuşan kişi ve kişilerin künyesi baz alınarak Nâbî için Urfa’nın Hilvan ilçesinden Hoşin köyünden olduğunu söyleyebilirdik.
Şâir Nâbî’nin Hilvan’lı olduğu, Bozovalı olduğu, Hoşinli olduğu, Diyarbakırlı olduğu hatta Halepli olduğu bizim için şöyle önemlidir. O şehirlerde yaşayan insanların bu büyük insan gibi olabilmek ve onu rolmodel alacağına dair bir delil vardır.