Hilal dergisinin kurucusu Salih Özcan hakka yürüdü
Bedizüzzaman Said-i Nursu00ee'nin yaşayan son talebeleri arasında Seyyid Salih Özcan'ı da aslu00ee vatanına uğurladık. Önden gidenlere selam olsun diyerek yazıma başlıyorum.
Salih Özcan ağabey, 1929 senesinde Urfa'nın Akçakale ilçesinde doğmuştur. Urfa lisesini bitirdikten sonra üniversite eğitimi için İstanbul'a gider. Tıbbiye okumak istese de eğitimini tamamlayamaz.
O, üniversite eğitimi öncesinde üstadı Bediüzzaman Said-i Nursu00ee'ye uğrar. Emirdağ'a gider. Üstad'la Salih Özcan arasında şöyle bir muhabbet gelişir. "Yaz aylarında Emirdağ'a giden Salih Özcan, bir gün dedesinden Bediüzzaman'ı ziyaret etmek için izin alır. Önce Mehmed Çalışkan'a gider. Çalışkan da onu Bediüzzaman Hazretlerine götürür. Bediüzzaman, Salih Özcan'ı; "Gel Seyyid Salih gel" hitabıyla karşılayıp kucaklar. "Ben yüz binlerce seyyidi beklerken sen geldin" der. Salih Özcan, Bediüzzaman'a seyyid olup olmadığını sorar. Bediüzzaman; "Annem Hüseynu00ee, babam Hasenu00ee'dir" karşılığını verir. Akabinde tebessümle, "Ben de seyyid sayılır mıyım?" diye sorar. Salih Özcan da, hem anne, hem baba yani çift taraftan seyyid olduğunu söyler. Salih Özcan, sohbet sırasında üniversiteyi okumak için İstanbul'a gitmek istediğini söyler. Bediüzzaman Hazretleri de, orada Nur Talebeleri olduğunu ve onlarla tanışmasını tembih eder. Bu ilk görüşmeden sonra karşılıklı irtibat devam eder. Urfa'ya döndükten sonra Bediüzzaman'a mektup gönderir. Buna mukabil Bediüzzaman Hazretleri de bir kısım kitap ve eşyaları gönderir."
Salih Özcan ağabeyimiz, sanırım daha sonra İstanbul'da tıp fakültesine kaydını yapar. Fakülteye devam edemeyip Urfa'ya döner. Bir süre sonra Ankara'da Hilal dergisi ve akabinde Hilal yayınlarını kurmuştur. İlginçtir ki Bediüzzamanın talebesi olarak ilmi hayata gözlerini açan Salih Özcan skolastik bir okumaya girmez. Ülkemizde Mehmet Akif'le başlayan ve Eşref Ediple devam eden İslamu00ee uyanışın devam ettiricisi olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle Hilal dergisi, Sebilürreşad dergisinin misyonunu devam ettirdi.
1958 yılında çıkan Hilal dergisi ve yayınlarının yegane amacını kurucusu Salih Özcan'dan şu sözlerle anlatacaktı: "Ülkemizde İslami Yayıncılık ve Onun Oluşumuda Katkıda Bulunan Seyyid Kutup, Hasan el-Benna, Nedvi; Mevdudu00ee ve Muhammed Kutup gibi günümüz İslam alimleri Türkiye'ye Hilal Dergisi ile girdi...
O günlerde yeni açılan İmam Hatip Okullarından yetişen gençler yeni bir bina yapacaklardı. Ama malzemeleri yoktu. Onların ufkunu açacak, onlara malzeme olacak yeni kitaplar ve yeni yorumlar lazımdı. Ve bir gece tüm İslam ülkelerindeki yaşayan İslam alimlerinin eserlerini çevirtip Türkiye'de yayınlamağa karar verdim. Böylece onlara yapacakları bina için malzeme sağlamış olacaktım. Sanırım bunda da başarılı oldum."
Salih Özcan, Risale-i Nurcular tarafından dış işlerinden sorumlu bakanı ilan edilmesine karşın o Hilal dergisiyle de dünya Müslümanlarına ait Kongo'dan Zengibar'a, Kore'den Amerika'ya, Japonya'dan Cezayir'e kadar, pek çok ülkedeki İslamu00ee faaliyetleri ülkemiz Müslümanlarına tanıtmıştır. Yine Patani Müslümanlarından ve Eritre Mücahitlerinden Türkiyeli kardeşleri Hilal yoluyla haberdar olur. Bu haberleşme ağını da Salih Özcan'ın "Dünya İslam Birliği" ve Dünya İslam Kongresi İdare Heyeti üyesi olmasıyla alakalı idi. O, 1958'den beri yurt dışında toplantı ve kongrelere katılıyordu.
Salih Özcan ağabeyimiz Hilal dergisini sahibi olmakla değil dergiye aidiyet duygusuyla bağlıydı. Bu nedenle dergi kadrosundaki insanlara baktığımızda ne kadar mühim bir iş yaptığını anlıyoruz. Mavera'yla anılan merhum M. Akif İnan, bu derginin yazı işleri müdürlüğünü yapmış. Nihat Armağan ismini bu dergide görüyoruz. Sonra İsmail Kazdal sonra Bekir Karlığa. Ve bunların yayınlarıu2026.Dergide Osman Tunç, Mahmut Alagöz, İbrahim Halil Çelik hatta büyük mütefekkir Sait Çekmegil de yazmıştır.
Ahirete göçerken hatırlanır insanlar. Bu sözü, okuyan veya işiten her kimse ilk etapta vereceği cevap hiç şüphesiz evet olacaktır. Ama bu insanlar arasında bazıları var ki arkasında bıraktığı hayır kurumlarıyla unutulmazlar. Bunlar yaşarken de eserleri konuşulur, yetiştirdiği şahsiyetler onları hayırla yad eder.
Salih Özcan ağabeyimiz 1977 yılında siyasete MSP'den atılır Urfa Milletvekili olarak. Onun arenada varlık gösterme sebebi şu idi. Teoriden pratiğe atılmak. Nitekim insanlığı İslam ikliminden uzaklaştıran faize karşı bir savaş başlatmış ve bu sorun halletmek için faizsiz bankacılığın kuruluşunda ön ayak olmuştur. Faisal Finans'ın kuruculuk ve yöneticiliğini, FEY Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanlığını da yaptı.
Günümüzde insanlar kardan infak ederek hayır kazanırlar. Merhum Seyyit Salih Özcan ise sadece kardan değil maldan da infak ederek hayır kazanmış bir alim olarak karşımıza çıkar. Onun biz Müslümanlara bıraktığı mirası hoyratça kullanmayalım. Bu mirası büyüterek çocuklarımıza bırakalım.