Hikmet Kızıl ile çay içtik!..
İstanbul Kitap Fuarında heybemize birbirinden değerli kalemin kitabını koymakla kalmayıp, bununla beraber yüreğimize güzel dostluklar ekledik. Bu güzel dostluklardan biri de şüphesiz şair ve yazar Hikmet Kızıl oldu. Fuarda Kadran Yayınevinde kitaplarını imzalayan birbirinden değerli şair ve yazar arkadaşlarla muhabbet ederken bir kitabın ismi dikkatimi çekti. “Çay İçtik de Ne Oldu?” Kitabın ismini görünce “Çay da mı içmeyek!” dedim. Yan tarafımızda duran biri “Onu da yazdık!” deyince gülüştük. İlkin şaka yaptığını zannettim, ancak gerçek olduğunu öğrenince mütebessim oldum.
Adıyla müşahhas “Çay
da mı içmeyek!” kitabı, her ne kadar okuyanının çokluğundan fuara yetişememiş
olsa da şimdilik “Çay İçtik de Ne Oldu?” ile çay hasretimizi bir nebze de olsa
giderelim.
İstanbul Kitap fuarından
kütüphane dolusu kitap ve birbirinden kıymetli dostla dönerken, ilk okumam
gereken kitabın, hayatımda çayın ayrı ve önemli bir yeri olması hasebiyle bu kitap
olduğuna karar verdim.
Sevgili Hikmet
Kızıl ile gün boyu çay tadında ettiğimiz muhabbetin, bu kararımda etkisi olmadı
desem sanırım sizi yanlış bilgilendirmiş olacağım. Birbirini yıllardır tanıyan
iki arkadaş misali ne kadar ortak noktamız olduğunu ve dünyaya bakarken aynı
pencerenin kenarında oturduğumuzu fark ettik.
Kitabı okumaya
başlamadan evvel çayımı siperde hazır hale getirdim. Hem çay içiyor hem de “çay
içtik de ne oldu?” diyerek kitabı okuyordum. Kendimle çelişiyor gibi görünsem
de, kitabın iç dünyasının benim iç dünyamdan daha çelişkili olduğunu görünce
bir bakıma kendimi bulmuş olduğumu düşünerek biraz teselli, biraz tebessümle
kitabı okumaya devam ediyordum.
Her ne kadar
kitabın kapağında ‘mizah’ yazıyor olsa da içerisinde mizahtan ziyade insanı az
tebessüm ettirip bolca düşündüren birbirinden kıymetli yazılar sizleri
bekliyor.
Hayatın içinden,
gündelik yaşamda sıklıkla karşılaşabileceğiniz meseleler, esprili bir dille hikâye
tadında size sunulurken, diğer yandan da önce kendinizi, sonra da sırasıyla
çevrenizi, insanları, insanlığı, dünyayı ve dahi bütün evreni sorgulamaya
başlıyorsunuz.
“Ben olsaydım, ne
yapardım?” demekten kendinizi alamayacağınız yazıları okurken gayriihtiyari “Bir
çay demleyip de içeyim!” deyiveriyorsunuz. Kitabın içeriğiyle ilgili ayrıntılı
bilgi vermek yerine, merak duygunuzu canlı tutarak, bu kitabı okumanızı şiddetle
öneriyorum.
Her ne kadar “Çay İçtik
de Ne Oldu?” dese de Sevgili Hikmet Kızıl, dünyanın çayın etrafında döndüğünü
inceden inceye bize hatırlatıyor. İşsiz pardon ıssız bir adaya düşünce yanına
çaydanlığını almak istemesi de bundan olsa gerek.
Çevresindeki insan
tahlillerini ayrıntılarına varana dek muhteşem bir derinlikle anlatırken
kendinizi bu tasvirlerden biri olarak tasavvur etmeye başlıyorsunuz. Okuduklarınız
sizi kendine benzetmeye başlıyor ve yavaş yavaş kitabın iç uyumunun ritmine
kendinizi adapte ediyorsunuz. Bir zaman sonra, kitabın tonunda konuştuğunuzu
fark ediyorsunuz.
Kıymetli Şair-Yazar
Mustafa Uçurum Hocamın ön sözüyle bize merhaba diyen kitap, deneme türünde
birbirinden değerli 54 yazı ve 127 sayfadan oluşmaktadır.
Günümüz
meselelerine ve toplum içerisinde günlük hayatımızda karşımıza çıkabilecek
olaylara nüktedan bir edayla yaklaşıp, espri maskesi altında, inceden inceye,
hatta pek de ince sayılmaz, bildiğiniz direkt röveşata ile vuran ve lafı
gediğine, topu doksana gönderir gibi koyan bir kitap sizi bekliyor.
Siz, Hikmet
Kızıl'ın “Çay İçtik de Ne Oldu?” dediğine takılmayın. Çay da olmasaydı sanırım
bu dünya daha da çekilmez bir hal alırdı. Ki bunu da en uygun lisanla bize
öğretiyor kendisi.
Yazarlığı yanında
şair ve editör de olan Sevgili Kızıl’ın Şiirden Kırmızı, Metruk Şehre Lanet
Okuma Alfabesi, Kitap Yazma Kitabı, Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun isimli
diğer kitaplarını da okumanızı tavsiye ederim.
Velhasıl Hikmet
Kızıl ile çay içmek ayrı bir keyifti ve size de öneririm.
Kalemine, yüreğine
sağlık Sevgili Dostum.
Haydi, bir çay
koyun da içelim!