Hiddet dili kullanmış İsmail Halis'e şefkat dilidir
Hiddet diliyle içinden “Risale” geçen twit atan ve
Risale-i Nur’ların yok edilmesini arzu eden İsmail Halis'e şefkat dilidir.
Müslüman Kardeşim,
Bilmiyorum en son ne zaman bir ilaç kullandınız.
Allah sağlık sıhhat versin. Kullandığınız ilacın faydasından başka mutlaka yan
etkisi de vardır ama buna rağmen ilacı kullandınız. Keşke o twiti atmadan önce
yan etkisi olmayan, bilakis fayda sağlayan ve bütün duygulara tesir edip kalp
ve vicdanda kök salarak insanı sarsılmaz bir iman sahibi yapan “Âyet-ül Kübra
Risâlesi”ni ya da “Meyve Risâlesi”ni -zahmet buyurup- okusaydınız. İşte o zaman
Bediüzzaman’ın zulüm dolu hayatında neler düşündüğünü, “yıvış” ve “iddiasız”
meselelerle uğraşmadığını anlamış olurdunuz.
Müslüman Kardeşim,
Biraz araştırmayla şunu da görecektiniz:
Bediüzzaman, Kur'an'ın dört temel maksadının “tevhid, nübüvvet, haşir ve
adalet” olduğunu ifade ettikten sonra bunlara ibadeti de ilave ederek reçetelerini
ona göre tanzim etmiştir. Bediüzzaman’ın yazdığı o reçeteleri okuyanlar, “Cesed-i insan; havaya, suya, gıdaya muhtaç
olduğu gibi, ruh-u insan da namaza muhtaçtır.” hakikatiyle namaza ve
Kur’an’a dört elle sarılmışlardır. Hatta yıllar önce Risale-i Nur’ların
bambaşka bir insan hâline getirdiği 35 yaşında genç bir avukat, takdir edilecek
bir aşkla hafız olmuştur ve her ramazanda hatimle teravih kıldırmaktadır. İşte
böyle samimi ve gayretli Nur talebeleri Türkiye’nin her yerinde mevcuttur.
Madem merak edip okumadınız, en azından yıllarını ve ömrünü Risale-i Nur’lara
adamış bir Nur talebesine sorsaydınız en azından attığınız o twitin vebalinden
kurtulmuş olurdunuz. Bunu da yapamadıysanız internetle bolca haşir neşir
olduğunuz “Yeni Medya Küratörlüğü” mucibince internetten bir Risale-i Nur dersi
açıp dinleyerek eserlerin dilinden, okuyanların hâlinden çok şeyleri anlamış
olurdunuz.
Müslüman Kardeşim,
Risale-i Nur’ların yok edilmesini arzu etmek
yerine yüzde yüz yan etkisi bulunan ehl-i sünnet dışı fırkaların, mezheplerin,
ilahiyatçı ve hoca görünümlü ümmet içine girmiş “Truva atı” zihniyetlilerin yok
edilmesini arzu eden bir twit atabilirdiniz. Keşke diğer ırkları yaratan başka
tanrılarmış gibi Allah’a şirk koşma tehlikesi olan ırkçılığın ne menem bir şey
olduğunu, üstünlüğün takva ve güzel ahlakta olduğunu, eğer iman sahibi ise
hangi ırktan olursa olsun kardeşimiz olduğunu twitleseydiniz. Keşke içinden
ırkçı söylemler geçen birilerine değil de İslam kardeşliğini esas alanlara
selam olsun diyebilseydiniz.
Müslüman Kardeşim,
Keşke içinden “Türk milletinin başına bela olmuş
LGBT'nin ve tüm sapık fikirlerin yok olması” geçen twitler atabilseydiniz.
Keşke twitinizde sadece adı millî olan, vatana ve millete imanlı, hayırlı,
kültürlü ve bilgili öğrenci yetiştirmeyen eğitim sistemini sorgulasaydınız, ya
da ana – babayı kahreden çocukların azgınlığının yok olmasını isteseydiniz.
Müslüman Kardeşim,
Ömründe görmediğin yüksek görüntülenmeli twitin
içinden devletin yasağı kaldırdığı hâlde Kemalist zihniyetin hâlâ yasağı devam
ettirme istediğindeki başörtüsü de geçse idi. Çünkü metrolarda, otobüslerde
başörtülü hanımlara hırlayan, diliyle zehir akıtıp eliyle çekiştirenler de var.
Evet, kardeşim, Bediüzzaman’a ehl-i küfürden ve
zındıka komitelerinden ve İslam düşmanlarından yeterince saldıranlar var.
Onları anlıyoruz da bizim mahalleden bir Müslüman’ın taş atmasına, haddini
aşarak “yıvış” ifadelerde bulunmasını anlayamıyor, sukut-u hayale uğruyoruz.
Bizler Risale-i Nur’ları okudukça hangi meşrep ve meslekten olursa olsun ehl-i
imana muhabbet ediyoruz, çünkü bu reçeteler bize bunu öğretiyor. Sanmam ki
sizin twitinizde isimlerini saydığınız o mübarek zatlar, bütün ömrünü Kur’an ve
sünnet-i seniyyenin ihyasına adamış büyük bir dava insanına düşmanlık öğretsin.
Taş gâvurdan gelse gurur duyarız, ama Müslüman birinden gelince “Eyvah! Tam da
İslam kardeşliğinin kuvvet bulması gereken bu zamanlarda gâvuru bırakıp mümin
kardeşimizle mi uğraşacağız?” sancısı yaşıyoruz.
Türk Kardeşim,
Bizler de Türk'üz ve İslam'a bin yıldan fazladır hizmetkâr
olduğumuz için şükrediyoruz. Türk milletine âşık biri olarak Bediüzzaman, zulüm
gördüğü zamanlarda İslam ülkelerinden gelen “Sizi burada rahat ettiririz.”
davetine “Burada kalmayı yeğlerim.” cevabını vermiştir. Bediüzzaman, İslam
merkezinde kalmış, insanlığın imanını kurtaracak ve mevcut imana muhteşem
katkılarda bulunacak iman reçetelerini içinden “sürgünler, horlanmalar,
zindanlar, ihanetler ve zehirlemeler” geçen perişan bir hayatla yazmıştır.
Bediüzzaman’a bu zulümleri yaşatan CHP milletin bıyığını ölçerken, başına
emperyalist şapkayı, midesine açlığı geçirirken o, milletin başına hem de zorla
olmayan imanı geçirmek sevdasıyla tüm zulümlere katlanmış; o reçeteleri
sobasız, camsız, buz gibi hücrelerde yazmıştı. Tek partili rejimin mensupları milleti
sefil bırakıp, içki masalarında tıka basa yiyip kadeh kaldırırken Bediüzzaman;
aç, susuz ve soğuktan titrediği hâlde hayret dolu bakışlarıyla başını yukarı
kaldırıp yıldızlardaki ihtişama, atomlardaki ince sanata parmak ısırmıştır.
Hücrelerde hayalî bir seyyah olarak zerrelerden yıldızlara, yıldızlardan yanmak
maddesi tükenmeyen güneşe, oradan arzın karnına ve insanın hücrelerine,
damarlara vs. yolculuk yaparak bunların tümünde ezelî ve ebedî Allah'ın
varlık ilanını görüp görmeyenlerin gözbebeklerine bu hakikatleri elmastan çekiç
ile çakmıştır.
Ey Müslüman Kardeşim,
Risale-i Nur’lar, dünyada öncülük
ederek, inşa ve ihya ederek sadece Güney Amerika’da 30 binden fazla kişinin
Müslüman olmasını sağlamıştır. Üstelik “duygu ve dil balonu” değil, asırlarca
kullanılmış ve ruh DNA’mıza kodlanmış zengin ve muhteşem dil ile. Risale-i Nur,
bu dil ile okuyanlarını, sönmez ve vüs'ati durmadan artan bir iman sahibi
etmiş, okuyanlara hiç tatmadığı tefekkürleri takdim etmiştir. Her dilde basılan
ve dünyanın her tarafına giden Risale-i Nur’lar ayrıca dijital mecralarda da
300 binden fazla e-Kitap olarak indirilmiştir. Kolombiyalı psikiyatri uzmanı
Doktor Said diyor ki: “Bu “Hastalar Risalesi”ni önce kendim için sonra
hastalarım için okuyor ve onlara tavsiye ediyorum.” Peru’da bir psikolog ise
hem kendisi hem başka bir psikolog arkadaşı hem de bir danışanı
için üç adet “Asâ-yı Mûsa”
almıştır. Güney Amerika’da daha nice doktor, avukat, öğretmen, akademisyen
nurları okuyup istifade etmiştir ve etmektedirler. Bunlar sadece birkaç
misaldir.
Müslüman Kardeşim,
Belli ki ırkçı zihniyet sahibi
dostların sende yan etki oluşturmuş ve o da twitine aksetmiş. Hakikatlerin
zihnine, kalbine, oradan da diline aksetmesi dileğiyle…