Hicret ve hicrî yılbaşı…
Dün yani miladî 30 Temmuz 2022 günü, İslâm âlemi olarak 1444. hicrî yılbaşını idrak ettik elhamdü lillâh. Görüldüğü gibi İslâm dünyasının farklı ve kendisine has bir yılbaşı vardır. İslamiyetten önce Arabistan’da bir takvim ve bir tarih sistemi yoktu. Tarih tesbiti, bazı büyük olaylar esas alınarak yapılıyordu. Fil senesi gibi… Bu, Yemen Kralı Ebrehe’nin ordusuyla birlikte Mekke-i mükerreme üzerine yürüyüp, Kıblemiz olan Kabe-i muazzamayı yıkmak istediği meş’ûm hadisenin cereyan ettiği senedir. Bu olay, Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselamın dünyayı teşriflerinden 54 gün önce meydana gelmişti. İşte o günkü Araplar bir şeyi tarihlemek mesela bir kişinin doğum yılını tesbit etmek için Fil senesinden iki yıl önce veya Fil senesinden beş yıl sonra doğdu, diyorlardı…
Fakat
İslâm devleti kurulunca, bir takvime ihtiyaç olduğu net bir şekilde ortaya
çıktı. Çünkü sırf takvimsizlik yüzden birçok problem yaşanmaya başlamıştı. İkinci
Halife Hazret-i Ömer radıyallahü anhın hilafeti zamanında bir borç senedi
getirildi. Alacaklı ile borçlu bu senedin tarihi hakkında anlaşmazlığa
düşmüşlerdi. Alacaklı, senedin üzerindeki ‘Şaban’ ayının bu yıla ait olduğunu
söylüyor, borçlu ise ‘Şaban’ ayının gelecek yıla ait olduğunu iddia ediyordu.
Bu
ve benzeri karışıklıklar üzerine Hazret-i Ömer, hicretten 17 sene sonra, yani
miladî 639 yılında bir danışma kurulu topladı. Meseleyi onlara anlattı, bir
tarih başlangıcı tesbitinin gerekliliğini ifade etti. Eshab-ı kiram
aleyhimurrıdvandan hazeratından teşekkül eden bu mecliste takvim mevzusu
tartışıldı. Bütün öneriler görüşüldükten sonra dördüncü halife Hazret-i Ali
radıyallahü anhın teklifi oybirliği kabul edildi. Buna göre hicretin
gerçekleştiği yıl, İslâm takvimin başlangıç yılı oldu.
Bu
takvim kamerîdir ve Kamer, Ay demektir.
Yani bu takvim, Ay’ın dünya çevresinde dolanımını esas alır. Âyet-i kerimede
buyuruldu ki: “Sana hilâlleri soruyorlar. De ki: Onlar insanlar ve hac için
vakit ölçüleridir.” (Bakara 89) Bu takvimin ayları şunlardır: Muharrem,
Safer, Rabiülevvel, Rabiülâhir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelâhir, Receb, Şaban,
Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce.
Bilindiği
gibi hicret, miladî 622 senesinin, Rabiülevvel ayının 12’inde gerçekleşmişti.
Ancak Araplarda eskiden beri Muharrem ayı yılbaşı kabul edildiğinden, aradaki
iki aylık fark dikkate alınmadı. Böylece miladî 1 Muharrem 622 günü, hicrî takvimin
birinci yılbaşı oldu.
Yüce Dinimiz
İslâm’da -namaz vakitleri- hariç bütün ibadetlerin, dinî gün ve gecelerin
zamanı hicrî-kamerî takvime göre tesbit edilir. Kamerî aylar, mevsimlere bağlı
değildirler, sene içerisinde devamlı dönerler ve her mevsime rastlarlar.
İslâm takviminin
başı kabul edilen hicret, müslümanlar için zulüm ve işkence dolu bir dönemin
sonu ve İslam devletinin temelinin atıldığı kutlu bir başlangıçtır. Hicret
edenler bizzat Kuran-ı kerimde övülmüştür. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Gerçekten
inananlar, (dinini yaşamaktan âciz kalıp vatanlarından)
hicret ederek, Allah yolunda (mücadele ve) cihad edenler (var ya)!
İşte onlar, Allah’ın rahmetini umarlar. Allah çok bağışlayan ve merhamet
edendir.” (Bakara 218)
“Bunun
üzerine Rableri onların dualarına (şöyle) icâbet
buyurdu: ‘Ben elbette, sizden erkek ve kadın (ayırmaksızın hayra)
çalışan hiçbir kimsenin amelini boşa çıkarmayacağım. Sizler, hep birbirinizden (hâsıl
olma)sınız. İşte (dini için) hicret edenlerin, yurtlarından
çıkarılanların, benim yolumda eziyete uğrayanların, savaşanların ve
öldürülenlerin, mutlaka günahlarını örteceğim ve elbette onları, alt tarafından
ırmaklar akan cennetlere koyacağım.’ Bu mükâfat Allah tarafındandır. Allah ise,
sevabın en güzeli katında olandır.” (Âl-i İmran 195)
Hicret,
sadece Mekke’den Medine’ye göç eden müminlerle sınırlı bir fazilet değildir. Hicret
Kıyamete kadar geçerli asil ve dinamik bir İslamî kavramdır. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
“Gerçek
muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçınan, onları terk edendir.” (Buhari)
“Hicret,
kötülüğü terk etmendir.” (Müsned)
“Gerçek
muhacir, hata ve günahları terk edendir.” (İbni Mace)
1444. hicrî yılı, İslam âleminin kurtuluşuna, insanlığın
hidayetine vesile olsun inşaallahü teâlâ…