Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3011.01
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Hiçbir şey kader değildir!

Birey, özgür, onurlu ve akıl sahibi bir varlık olduğunu unuttuğunda kaderciliğe, vurdumduymazlığa ve sorumsuzluğa köle olmaktadır. Aklını, özgürlüğünü ve onurunu yitiren bireyler ve toplumlar, coğrafyanın, anatominin, biyolojinin, kültürün, kimliğin, siyasetin, ailenin kader olduğuna dair sınırsız bir liste hazırlarlar. İnsanlar, akıldışı, ahlakdışı ve özgürlük dışı bir şekilde başlarına gelen her şeye kaderdir deyip işin içinden çıktıklarını sanırlar, ama aslında tam olarak içinden çıkılmaz bir bataklığa çakılmaktadırlar.

İnsan, hayatını, geleceğini ve davranışlarını belirleme gücüne, yeteneğine, kapasitesine ve donanımına sahiptir. İnsanın her zaman için yaptığından daha fazlasını yapma gücü ve imkanı vardır. Kişinin, yaptığıyla ve elindekiyle yetinmesi insan onuruyla, özgürlüğüyle ve aklıyla bağdaşmamaktadır. İnsan, yaptığıyla yetinmek yerine, daha fazlasını daha yaratıcı şekilde yapmanın tutkusu ve arayışı içinde olmalıdır. İnsanın yaptıkları ve yapacakları için bir son yoktur. İnsanın önünde sürekli yeni imkanlar, seçenekler ve fırsatlar vardır. Kişiye düşen özgürce, akıllıca ve onurluca yeni ve yaratıcı bir durumun oluşması için yeni tercihlerde ve davranışlarda bulunmaya cüret etmektir.

İnsan, tercihlerinde ve eylemlerinde özgürdür. Her yapmış olduğumuz eylemin ve tercihin, bizi götüreceği kaçınılmaz bir son yoktur. Her yeni eylem ve tercih, sürprizlerle ve belirsizliklerle doludur. Yapmış olduğumuz her tercihi ve davranışı, sonu belirsiz bir macera olarak düşünmeliyiz. Tercihlerimizin ve eylemlerimizin bizi kaçınılmaz bir sona götüreceği vehmine hapsolmak, bizi umutsuzluğa, atalete ve çürümüşlüğe yöneltmektedir. Kaderciliğin en kötü tarafı, insan ruhunu, umudunu, enerjisini ve tazeliğini köreltmesi ve öldürmesidir. Fatalizme karşı özgürlüğü, yeniliği ve umudu savunmak insan için ekmek, su ve hava kadar gereklidir.

Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, mesleki, ailesel ve düşünsel ilgilerimiz ve ilişkilerimiz, tamamen yapmış olduğumuz tercihlerimizin ve davranışlarımızın ürünüdürler. İnsanların yapmış oldukları ekonomik, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel tercihler karşısında direnebilecek hiçbir güç yoktur. Tercih, tutum ve davranışlarımız değiştikçe, hayatımızın her alanında da yeni durumlar oluşmak zorundadır. Değişmez ve ezeli olan anlamlarına gelen fatum kelimesinden türeyen fatalizm ideolojisinin en nefret ettiği şey, değişimdir. Fatalizm, değişim dışında her şeyi kader olarak dayatan ideolojinin, felsefenin ve teolojinin adıdır. Fatalizmin aksine değişimin dışında kader olarak nitelenmeyi hak eden hiçbir şey yoktur.

Tarih boyunca siyasal, sosyal, ekonomik, ve ideolojik güçler, yaptıkları zulümleri, keyfilikleri, ahlaksızlıkları, ahmaklıkları, yıkımları kader adı altında meşrulaştırmışlardır. Zulmün, yolsuzluğun, keyfiliğin ve baskının kader adı altında meşrulaştırılması, insanlık tarihindeki en büyük fitnelerin en önemli kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Tarihteki Emevi diktatörlüğünün baskılarının, zulümlerinin, yolsuzluklarının ve çürümüşlüklerinin kader adı altında meşrulaştırılmasına karşı çıkan Ma’bed el-Cüheni, insanın tercih ve fiillerinden sorumlu özgürlük ve akıl sahibi bir varlık olduğuna vurgu yapan özgürlükçü bir düşünür ve eylem insanıdır. Ma‘bed el-Cühenî, Hasan el-Basrî’nin yanına gelerek ona şöyle der: “Ey Ebû Saîd! Bu yöneticiler (Emevi yöneticileri) Müslümanların kanlarını akıtıyorlar, mallarını alıp kullanıyorlar ve “Bizim amellerimiz Allah’ın kaderine göre cereyan eder” diyorlar. Bunun üzerine Hasan el-Basrî: “Allah’ın düşmanları yalan söylüyorlar” demiştir. Ma’bed el-Cüheni, kaderin arkasına sığınılarak aklın, adaletin ve ahlakın ortadan kaldırılmasına karşı çıkmış ve insanın eylemlerinde özgür olduğunu savunmuştur. Emevilerin baskıcı ve kaderci ideolojisine karşı adaleti, özgürlüğü ve ahlakı savunduğu için Ma’bed, Emevi zalimlerinin en vahşisi olan Haccac tarafından idam edilmiştir.

İnsanın görevi, hayatı canlandırmak, tazelemek, yenilemek ve değiştirmektir. İnsanın hayatının amacı ve anlamı, ancak değişimle mümkündür. Kadercilik, insanın hayatının amacını ve anlamını ortadan kaldırmaktadır. Bireyin hayatını canlandırması için varlığını, bilgisini, birikimini, değerlerini, tercihlerini akıl, özgürlük ve gerçek ışığında yeniden düşünmesi, değerlendirmesi ve değiştirmesi gerekmektedir. İnsan, kendini değiştirdikçe hayatına tazelik, canlılık ve dinamizm gelecektir.