Hiçbir güç adaletten üstün değildir
İnsan onuruna saygılı, insan haklarını koruyan, herkese eşit davranan, bağımsız, adil, tarafsız, dürüst ve tutarlı olan, yargıya olan güven temsil eden, mahremiyeti gözeten, mesleğe yaraşır şekilde özenli davranan yetkin ve dürüst hukukçuların varlığı, hukuk düzeninin ve demokrasinin en önemli teminatlarından biridir. Kendi aklına güvenerek özgürce hareket edebilen, adalet ve vicdanına aykırı hiçbir tutum ve davranış sergilemeyen, bilgiyi ve doğruyu kendine rehber edinen, yüksek karakterli hukukçular geleceğimizin ve adaletimizin savunucuları olacaktır. Yargıçlar, suç işleyenin kimliğine, ideolojisi ve dünya görüşüne göre değil, kanunlar neyi gerektiriyorsa ona göre davranır ve ona göre karar verirler. Yargının simgesi olan adalet heykelinde gözler bu yüzden bağlıdır. Emin olun “yargı ne kadar tarafsız, bağımsız, kaliteli ve adil olursa, yargı üzerinde yapılan toplumsal ve siyasi tartışmalar ne kadar azalırsa, toplum nezdinde de yargının kalitesi, duyulan güven, onur ve saygınlığı o derece artacaktır.”
****
Kimi
zaman yargının verdiği kimi kararlar veya tahliyeler üzerinden yargıyı tümden
yıpratacak, töhmet altında bırakacak, hâkim ve savcılara toplumsal baskı
yaratacak, eleştiri sınırlarını da aşan kimi haksız ve hakkaniyetsiz
yaklaşımlara bir hukukçu olarak üzülerek şahitlik etmekteyiz. Özellikle kamuoyunda bilinen, ideolojik ve
düşüncel bazda kendimize karşıt veya yakın gördüğümüz kimi şahısların
davalarında verilen her MAHKUMİYET, BERAAT veya TAHLİYE kararında, kararı veren
hâkimleri eleştiri sınırlarını aşacak şekilde itham eder, hedefe koyar,
suçlarsak, adil ve tarafsız olmaya çalışan adalet sistemimize büyük zarar
vermiş oluruz.
****
1750 yılında, Alman Prusya Kralı Büyük
II. Friedrich, Berlin yakınlarındaki Potsdam ormanlarında gezerken, bir
değirmenin bulunduğu alçak bir tepe üstünde durur. Manzara mükemmel, hava da
ferah mı ferah. “Yazlık sarayımı burada
yapalım” der. Sessiz ve sakin kapanıp, okumayı seven, kütüphanesiyle ünlü
kral “değirmeni satın alın, yıkın ve
yerine sarayımı yapın” der adamlarına. Adamları değirmenciye gider ve
kralın bu isteğini iletirler. Değirmenci malını satmak istemez. Kral
değirmenciyi huzuruna çağırtır. “Yanlış
anladınız herhalde beyefendi, ben satın almak istiyorum orayı. Kaça satarsınız”
diye sorar. “Yanlış anlamadım efendim.
Adamlarınıza da söyledim. Değirmenim satılık değil” der, değirmenci.
****
"Beyefendi inat etmeyin, paranızı fazlasıyla vereceğim" diye ısrar eder Kral.
Değirmenci direnir. "Sen koskoca
Kralsın, paran çok. Git Almanya'nın istediğin yerinde saray yap. Burayı benden
önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım. Değirmenin
bahçesinde dedemim, babamın mezarları var. Ben de ölünce yanlarına gömüleceğim.
Burası bizim aile ocağımız. Satılık değil." der değirmenci. Sabrı
tükenen ve sinirlenen Kral Friedrich ayağa fırlar ve gürler;
"Sen benim Prusya Kralı Friedrich
olduğumu bilmiyor musun yoksa?" der. Değirmenci de "Senin kral olduğunu biliyorum. Ama ben de
bu değirmenin sahibi Sans-Souci'yim." der. Kral öfkeden deli gibi olur. "Madem benim kim olduğumu biliyorsun,
o halde zorla alabileceğimi de biliyor olmalısın. Bakalım o zaman ne yapacaksın?"
****
Değirmenci hiç telaşa düşmez ve tarihe geçecek ve dünyanın her yerinde adaletin sloganı olacak ünlü lafını söyler. "Sen kralsın ama Berlin'de hâkimler var! " Kral,
kendi ıslah ettiği adalet sistemine ve o düzenin
yargıçlarına halkın nasıl güvendiğini ve mahkemelere
kralın bile laf geçiremeyeceğine inandığını
anlar ve adamlarına, ayni tarihe geçen sözünü
söyler;
"Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir
iktidar, kral bile olsa adaletten üstün değildir.
Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz." Kral II. Friedrich bu yel
değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve sarayını hemen
onun altına inşa ettirir. Değirmencinin ismini, Sarayının da adı yapar "Sans-Souci Sarayı." Saray ve
değirmen günümüzde hala bir "Adalet
Simgesi" olarak o tepede arka arkaya duruyorlar.