Dolar (USD)
35.23
Euro (EUR)
36.82
Gram Altın
2964.73
BIST 100
9851.18
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Eylül 2015

'Hiç' olmadan 'biz' olunamıyor!

"u2026 Fitne, adam öldürmekten daha şiddetlidir (kötüdür)"(Bakara Suresi 191. Ayet)

Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan hiçbir kimse cehenneme girmez; kalbinde hardal tanesi kadar tekebbür (kibir) bulunan hiçbir kimse de cennete giremez" (Müslim, İman, 147, 148, 149; Ebu00fb Davud, Libas, 26; Tirmizi, Birr, 610; İbn Mace Mukaddime, 9; Zühd, 16),

"Fazla tevazu kibirdendir" Bediüzzaman Said-i Nursi

17/25 Aralık darbe girişimlerinden birkaç gün sonra berbere gitmiştim. Tıraş olurken haberler başladı ve malum konular haberlerde birinci sırada idi zaten. Benim gazeteci olduğumu bilmeyen berber arkadaşa, "Bu olaylara nasıl bakacağız anlamadım. Kim haklı kim haksız belli değil" dedim. Bakalım ne diyecek diye. Berber, "Abi ben siyasetten anlamam. Ama ben şunu bilirim. İsrail bir adam hakkında kötü şey söylüyorsa o adam iyidir. Eğer övüyorsa o adam da kötüdür. Şimdi ben bakıyorum, Tayyip İsrail'e kafa tutuyor. İsrail de Tayyip'i sevmiyor. Fettullah Gülen bugüne kadar İsrail'e hiçbir şey söylemedi, İsrail de ona. O yüzden bana göre Tayyip haklı" dedi. İşte toplumsal feraset dediğimiz olay budur dostlar.

Şimdi ben bunu niye yazdım?

Sayın Bülent Arınç'ın partisinin 5. Olağan Kongresi'nden bir gün önce canlı yayında söyledikleri ve Hakan Albayrak'ın AK Parti MKYK yazısı, AK Parti içerisinde ve İslami camiada çokça tartışılıyor.

Her iki ismin de samimi olduğundan zerre şüphem yok. Ancak samimiyet her şeyi çözmüyor. Adalet, vicdandan da samimiyetten de üstündür. Yani samimiyetten önce adil olmak ve bu sözün kime yaradığına bir bakmak gerekiyor. Ve Samimiyet dediğimiz terim, o kadar tuhaf bir şey ki bazen içinde inanılmaz bir kibir barındırıyor.

Mesela Bülent Ağabey'in (Ağabey diyorum çünkü Sayın Arınç, artık bir bakan veya siyasetçi değil, Bülent Arınç olarak konuşmak istiyorum dediği için. Yoksa asla bir saygısızlık niyetim yok. Aksine Allah için Bülent Bey'i çok severim. Ve bugün AK kadrolar ülke yönetiminde ise Bülent Ağabey'in hakkını inkar eden haramzadedir.) "Biz'dik ben olduk" sözü ne kadar da doğru. Ama hemen ardından ekliyor: "Abdullah Bey de ben de dolgu malzemesi değiliz!" Haydaa nerede kaldı şimdi bu "biz"lik meselesi. Allah aşkına "hiç" olmadan biz olunabilir mi?

Bülent abi, benim aklıma şu soru geliyor. "Biz"den "ben"e geçişte tek suçlu"ben" olmakla itham ettiğiniz şahıs mı. (Siz isim verdiğiniz için ben de vermiyorum) Mesela Bülent Abi, siz hiç "ben" olmadınız mı?

Tayyip Bey'e yapılan saldırılar sırasında uçuk bir eylem tarzı söyleyeyim. Bir AK Parti toplantısına "hepimiz Tayyip'iz" yazılı bir tişörtle çıksanız da Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden siyaset üretenler, "bunların hepsi aynı" dese "biz" hali bozulabilir miydi? Pensilvanya'daki zat ve onun avaneleri ne diyor: "Bizim AK Parti ile bir derdimiz yok. Tayyip Erdoğan gitsin yeter." İşte bu noktada "Yeni Türkiye" sevdalısı olan herkes Tayyip Erdoğan olsa, yani "bu sevda yolunda hepimiz biriz ve 'hiç'iz" mesajı verse kim "ben" olmaya cesaret edebilirdi?

Veya Melih Başkan, kızınız ve damadınızla ilgili çıkış yaptığında (Ki bu tür işlere her zaman karşı olmuşumdur. Mafyanın bile bir kuralı var, kavgaya kadın kız karıştırılmaz. Ama Türkiye'deki siyaset kural tanımadığı için her türlü belden aşağı vurmayı içinde barındırıyor) ortaya koyduğunuz hiddetin aynısını Sümeyye Erdoğan'a yapılan hakaretler sonrasında da göstermeniz durumunda "Biz"lik durumu pekişmez miydi?

Allah aşkına Bülent Ağabey, Tayyip Bey'i geçtim, Sümeyye Hanım'a yapılan haksızlık ve terbiyesizlik Türkiye'de kimin kızına yapıldı? Emin olun Sümeyye Erdoğan'a yapılan terbiyesizlik bir baba olarak o kadar kanıma dokunuyor ki bugün bir kızım olsa adını Sümeyye koymayı bile düşünebilirim. Nitekim, 1999'da Merve Kavakçı'ya yapılan zulüm sonrasında büyük kızımın adını Merve koymuştuk.

Bir diğer husus da Bülent Ağabey, "Abdullah Bey dolgu malzemesi değil. Uygun bir davet şekliyle partide onun birikim ve kariyerine uygun bir görev verilse daha iyi olmaz mıydı?" diyorsunuz. Birkaç cümle öncesi veya sonrasında ise "Ahmet bey, (Davutoğlu) son derece başarılı bir genel başkan ve başbakan" diyorsunuz. Şimdi düşünüyorum. AK Parti'nin ilk başbakanı ve Cumhurbaşkanı konumundaki isme genel başkanlık dışında herhangi bir görev teklif etmek hakaret etmekle eş değerdir. Ahmet Bey de başarılı ise şayet biraz da Ahmet Bey hizmet etmesin mi? Bu durumda sizin bakış açınızda bir paradoks yok mu?

Unutmadan şunu da ekleyeyim. Abdullah Bey'in Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılması sırasında kongre tarih ve şekli hiç de "şık" değildi. Bunu kabul ediyorum. Ama Abdullah Bey'in de Gezi Parkı olayları sırasında üstelik de Tayyip Bey yurt dışında iken "Sandık her şey değildir" sözü gezicilerin ekmeğine yağ sürmüştü. Bu söz ve tavır da en az kongre şekli kadar "şık" olmayan bir hareketti.

Mesela Sayın Gül'le ilgili şunu düşünüyorum. Abdullah bey, dünyalık olarak bütün makamlarda bulundu ve Allah için iyi de hizmet etti. Memleketin bu hale gelmesinde büyük katkıları var. Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan bir isme de daha aşağı bir görev teklif edemeyeceğinize göre, siyasette başka makam yok açıkçası. O zaman Abdullah bey, bünyesinde think tank bölümünün de yer aldığı bir vakıf kursa ve bu vakıf, projeler üretip dünyadaki mazlumların sesi olsa, hem siyaseten hem de ahirete yönelik büyük bir iş yapmış olmaz mıydı? Abdullah Bey gibi dünya siyasetinde önemli bir yer edinmiş ismin başında olduğu bir kurum, Aylan bebeğin halini dünya kamuoyunun gözüne soksa bu büyük bir hizmet olmaz mıydı Allah aşkına.

Yani Bülent Ağabey, AK Parti'nin başarılarında sizin emeğiniz ne kadar büyükse başarısızlık ve hatalarında da eksiklikleriniz var. Başarıları sahiplenip yapılan hatalarda kendinizi dışarıda tutmak, bütün sorumluluğu "ben"e atmak ne kadar doğru? Yani Bülent Abi, kabul ediyorum, bugün siyasette bir "ben" durumu hakim. Ama bu "ben"den bu fakir de dahil herkes suçlu. Fakat çözüm üretmesi gereken de sizlersiniz, bizleriz.

Gelelim Hakan Albayrak'ın yazısına.

Açıkçası Hakan Albayrak'la ilgili böyle bir yazı yazmayı düşünmezdim. (Hoş bir gün Bülent Arınç'la ilgili böylesine eleştirel bir yazı yazacağımı söyleseler ona da inanmazdım da ya neyse.) Prensip olarak İslami camiadaki kavgalarda taraf olmayı sevmem. Çünkü bu kavgaya dahil olmak fitne ateşine odun taşımaktan başka bir anlam taşımıyor. Ama Hakan Albayrak'ın yazısını okuyan bir dostum, "Korkarım bunun sonu da Levent Gültekin gibi olacak" dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen "Asla" diyerek itiraz ettim ve ekledim; "Hakan kardeşim duygusaldır ama asla hainlik yapmaz. Üstelik Hakan Albayrak samimi ve birikimli bir İslamcıdır. Ama Levent Gültekin'in İslamcılığı üç külhu bir elhamı geçmez. Samimi olmadığından da adım kadar eminim" dedim. İşte Hakan kardeş, yazdığın yazı nerelere çekiliyor.

Hakan Kardeşim (Hakan Albayrak benden yaşça büyük olmasına rağmen kardeş dememin sebebi tamamen İslam kardeşliğine atıfta bulunma anlamı taşıyor. Birini küçük görmeyi en büyük hadsizlik olarak kabul ederim) yazdıklarının içeriğine yönelik tek bir satır yazmayacağım. Çünkü yazında baştan sona kadar saçmalamışsın. Ama duygularını uçlarda yaşar, "bir gün sapına kadar reisçiyim" der, ertesi gün "artık reisçi değilim" dersen sana böyle saçma sapan yakıştırmalar yaparlar.

Hakan kardeş, sen Diriliş Postası ile artık "hür" bir yazar olmaktan çıktın. Yayın yönetmenisin. Patronlarını da çok iyi tanırım. Yayın politikasından aldığın personele ve alet edavata kadar hiçbir şeyine karışmıyorlar. Yani tek sorumlu sensin. Tek sorumlu sen olduğuna göre, "benim zincirlerim de yok he he" yazma saçmalığında bulunamazsın. Kardeş, seni iyi tanırım, paraya önem vermez, iaşe derdi için kendini paralamazsın. Ama orada çalışan 15/20 arkadaşın iaşe sorumluluğu senin omuzlarında. Yani "hür" değilsin güzel kardeşim benim. Eğer özgürlüğüne çok meraklıysan sorumluluk makamında bir görevi üstlenmeyeceksin. Emin ol, Tayyip Bey de senin kadar hür olmak istiyordur. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "tam hür" olma hakkı nasıl yoksa senin de yok.

Gelelim samimiyet noktasına. Hakan kardeş, ister kız ister kızma yazın buram buram kibir kokuyor. Ne o öyle, genç olduğunu söyleyen arkadaşlar var. Bir çoğunu tanımıyorum, bazılarının da ismini duydum mealindeki sözler. Bir genç bir şey yapacağı zaman önce sana kendini tanıtmak zorunda mı?

Bir diğer husus da "bazı MKYK Üyesi dostlarım biz de varız demişler" sana, sen de onlara "isminizi yazmayarak ben sizi koruyorum" demişsin. Allah Aşkına Hakan kardeş, kendini bu kadar önemseme. Kimse sen bir yazı yazdın diye birinin üstünü çizmez ya da göklere çıkarmaz.

Hepimiz hatta Tayyip Erdoğan bile bu dava için bir "hiç". Zaten "hiç" olmayı başardığımızda dava ehli olmaya başarmış olmaz mıyız? Bu satırları yazarken, kibirle ilgili Ayet, Hadis ve Bediüzzaman'ın sözünü defalarca okudum. Seni kibirli olmakla eleştirirken aynı dehlize düşmekten korktuğum için de yazının başına koydum.

Ey Hakan kardeş, nevruz günü Abdullah Öcalan'ın mesajına övgüler düzüp, ertesi gün "Dolmabahçe'yi doğru bulmuyorum" diyen Erdoğan'ı eleştirirken "ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla" tadında yazı yazarsan, İslam dünyası böylesine içler acısı bir ortamda iken fitne ateşine odun taşımız olursun. Hadi senin üslubunla yazayım; Vallahi Billahi Tallahi senin amacının bu olmadığına eminim.

Ez cümle kardeşim, Allah seni, beni ve bütün Müslümanları "Reisçi", "Davutoğlucu" veya bilmem neci olmaktan korusun. Bugün "birici" olan yarın hiçbir şeyci olur. Önemli olan "ilkeci" olmak. Bugün savunduğumuz ve senin de sevdalısı olduğun Yeni Türkiye'nin mihmandarlığını Tayyip Bey ve Ahmet Hoca yapıyor. Bu iki isim arasına fitne sokanlara karşı hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Çünkü mesele ne Tayyip Erdoğan meselesi ne de Ahmet Davutoğluu2026

Son söz Yeni Türkiye sevdalısı ağabey, abla ve kardeşlerimeu2026 Ey kardeşlerim bakmayın siz bizim yazdıklarımıza. Allah için doğru bildiğiniz yolda yürüyün ve şuculara buculara asla pirim vermeyin. Emin olun sizin mücadeleniz bizim yazdıklarımız ve siyasetçilerin söylediklerinden çok daha kıymetliu2026

Saygılarımla...