Dolar (USD)
34.41
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3005.11
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Temmuz 2018

Hesaplaşma çok büyük

Yıllarca dinimizi, kültürümüzü, milli ve manevi değerlerimizi yok saydılar. Bizi kadim tarihimize, köklü kültürümüze, geleneksel değerlerimize yabancı kıldılar. "Gitsinler Arabistan'da okusunlar" dediler, "Bedevi gibi çölde yaşasınlar" dediler, "Arap dini ve Arap soyu" diye dini değerlerimizi aşağıladılar. "Bu ülkede sadece Türk etnik ulusu ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiçbir ırkın böyle bir hakkı yoktur." diyerek Kürdü, Arabı, Çerkezi, Lazı yok saydılar. "Türk, bu ülkenin yegane efendisidir, yegane sahibidir. Saf Türk ırkından olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi ve köle olma hakkı." diyerek bu güzelim ülkeye iç isyanları, terör ve şiddeti kanlı bir miras olarak bıraktılar. Adnan Menderes ile başlayıp, Turgut Özal ile devam eden ve Recep Tayyip Erdoğan ile daha bir güçlenen şekilde yıllarca ötekileştirilen, yok sayılan ve dışlanan kesimlerin özgürlük, demokrasi, adalet ve değişimle ilgili talepleri gerçekleşmeye başladı.

İsrail'e mıntıka temizliği yapıyorlar

Modern çağda ise Batı Emperyalizminin, İslam Coğrafyasını vesayet altına alacak, etnik ve mezhepsel temellere göre içten çökertecek alçak bir istila planıyla karşı karşıyayız. İslam dünyası paramparça. Yüzyıllardır tarihsel bir gelenek içerisinde beraber yaşayan halkları, tam bir asır sonra yeniden birbirinden koparmak, küçük küçük parçalara ayırmak, onların yaşadıkları topraklarda uzaktan kumandayla yönetilecek, "Garnizon Devletçikler" kurmak istiyorlar. İsrail'in geleceği için mıntıka temizliği yapıyorlar. Pervasızca vatandaşlarımızı keyfi bir şekilde rehin alıp, el ve ayaklarına prangalar vuruyorlar. Türkiye'ye "Bizim sözümüzden çıkma, bizim İslam düşmanlığımızı, faşist anlayışlarımızı, antidemokratik uygulamalarımızı ve İslam dünyası üzerindeki oyunlarımızı sorgulama" diyorlar.

İçimizdeki İrlandalılar

Emperyalizme ve sömürüye başkaldıran Erdoğan'ı ve Türkiye'yi terörle, darbelerle, ekonomik krizlerle, siyasi operasyonlarla köşeye sıkıştırmak istiyorlar. Türkiye'yi teslim almaya, diz çöktürmeye çalışıyorlar. Şer ve fitne bir olmuş, emperyalizme ve sömürüye isyan ve itiraz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partiyi suçluyor. Allah aşkına Türkiye'de ve Ortadoğu'da yaşanan sıkıntıların ve çatışmaların faturasını, 3,5 milyondan fazla mazlum ve mağdur mülteciye kucak açan, ölüme terk etmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yüklemek, Erdoğan giderse demokrasi gelir kirli algısını enjekte etmek ne kadar adaletli? Peki ya kendi ülkesini uluslararası alanda küçük ve zor duruma düşürmeye çalışan,"Düşman ağzıyla konuşan, düşman yemiyle karnını doyurmaya çalışan" içimizdeki İrlandalılara ne demeli?

Kaderimiz de vatanımız da ortak

Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla yani bütün farlılıklarıyla hepimiz aynı geminin tarihe yelken açan birer yolcularıyız ve bu ülkeye aidiz. Düşman işgaline karşı Kurtuluş Savaşında beraber savaştık, Türk, Kürt, Arap demedi dedelerimiz, Çanakkale'de binlerce şehit verdi, bu güzelim ülkeyi bize miras bıraktı. "Urfa'yı Şanlı yaptılar, Maraş'ı Kahraman yaptılar, Antep'i Gazi yaptılar." Geçmişimiz ortak, kaderimiz ortak ve vatanımız birdir. Bir arada yaşama, aynı hayallere tutunma duygusunu yitirirsek, sırtımızı dayayacak, üzerinde hayaller kuracak, işte benim toprağım diyecek bir vatanımız dahi olmayacak. Terör ve emperyalizmin istediği tam da budur; "bizi aynı vatanda bir arada kardeşçe yaşamanın zevkinden mahrum kılmak." Buna izin veremeyiz, aynı vatanın mensupları bir birinden yüz çevirdikleri ve duygusal olarak bir birinden ayrılmaya başladıkları zaman fitne ve ayrılık kendine hayat bulur. Çatlaklar arasında acımasızca ilerler. İdeolojilerimiz, Partilerimiz, hayallerimiz farklı olsa da daha fazla bir birimize güvenmeli, sımsıkı tutunmalı ve dayanışma göstermeliyiz. Buna mecburuz.

Türk de Kürt de Arap da asil ve onurludur

Çanakkale şehitliğindeki mezar taşlarına bakalım: "Edirneli Şehit Halil Ahmet'in, Vanlı Şehit Abdullah'ın, Sinoplu Şehit Ali İbrahim'in ve Diyarbakırlı Şehit Bektaş'ın" yan yana, omuz omuza yattığını görelim. Bu fotoğrafları Anadolu'da yaşayan evlatlarımıza gösterelim. Eğer onlara ecdadımızı iyi anlatabilirsek, onlar birbirlerine daha farklı koşacak, daha farklı heyecanla birbirlerine sarılacaktır. "İhanetin renginin, dilinin ve dininin olmadığını, doğduğu topraklara, vatandaşı olduğu ve ekmeğini yediği ülkeye ihanet edenlerin Türk de olsa Kürt de olsa Arap da olsa gaflet içerisinde olduğunu, Türkün de Kürdün de Arap'ın da asil ve onurlu oluğunu, bir babanın öz evlatları olduğunu ısrarla anlatalım." Dolayısıyla Çanakkale'yi savaş gemileriyle geçemeyenlerin, bu milletin evlatlarının arasına attıkları ayrılık tohumlarını yeşerterek, bu milletin geleceğini karartılabilecekleri fikrini ve hevesini de boşa çıkartmış olacağız.

Bu vebalin altından kimse kalkamaz

Davamız vatan, çocuklarımızın geleceği ve ortak kader ise hiçbir parti ve ideolojinin önemi ve anlamı yoktur. Sırtımızı yaslayacak ve ruhumuzu teslim edecek başka vatanımızın olmadığı gibi. Acıların yaşandığı, gözyaşlarının aktığı ve yaralı yüreklerin olduğu bir Türkiye'de emin olun hiç kimse kazanamaz. Hepimiz, tarihe yelken açan bu geminin ortak yolcuları değil miyiz? İstek ve kışkırtmaların etkisi altında kalmadan, soğukkanlı ve sağduyulu olalım, hamasetten uzak duralım, ortak bir akılla hareket edelim. Emin olun birlik ve samimi kardeşlikten, terörize edilemeyecek iç barışımızı sağlamaktan başka çıkar yolumuz yoktur. Aksini düşünmek, aksine kelam ve eylemlerde bulunmak büyük çılgınlık olur. Tarihin affetmeyeceği sorumsuzluk olur ve bu vebalin altından da kimse kalkamaz.