Dolar (USD)
34.43
Euro (EUR)
36.12
Gram Altın
3009.84
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Kasım 2024

​HERKESİN BİR ÖĞRETMENİ VARDI

Bir harf ile başlayan yolculukta sürekli öğrenme-öğretme eyleminin içindeyiz ve bir öğretmen ile muhatabız. Dolayısıyla herkesin bir öğretmeni var ve devamlı bir öğretmene ihtiyaç duyarız. İlk öğretmenimiz ise annemizdir. Bu vesile ile annelerimizi sonsuz selam ve saygı ile selamlıyoruz.

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem aslında insanlığın ilk öğretmenidir. Çağlar boyu da Allah, insanlığı öğretmensiz bırakmamış. Öğretmenlik böyle kutsal bir meslektir.

İnsanoğlu daha anne karnında iken bile öğrenmeye başlıyor. Sonra dünyaya gözünü açıyor ve ilk sesle başlayan iletişim ile öğrenmeye başlıyor. Evet, anne ilk öğretmen oluyor. Her an, her gün ilerleyen zaman ve öğretmen ihtiyacı… Her adımda, her durumda bir öğretmene olan ihtiyaç var.

Bireysel başlayan bu süreç sonra toplumsal olarak sürüyor. İnsanlık bir öğretmenin elinden geçiyor. Bir öğretmen bir milletin çekirdeğini oluşturabiliyor. Çağları değiştiren büyük insanlar da bir öğretmenin elinden geçiyor böylece. Fatih’in de bir öğretmeni vardı ve hep yanında idi. Ne kutlu bir meslek öğretmenlik!

Öğretmenliğin insanlık tarihi kadar eski geleneği, birikimi ve değeri var. Bu değeri daima kalbinde hisseden öğretmenlerimizi saygıyla anmak gerek.

Öğretmen; müşfik, yardımsever, sabırlı, hoşgörülü, adaletli, birikimli, sevecen, sorumluluğunu bilen ve kendisini sürekli yenileyen bir özelliğe sahip olmalıdır. Böyle olmazsa bu mesleği sürdürmek de mümkün olamayacaktır.

İnsanı ve özellikle çocuğu sevmeyen kişi öğretmen olamaz. Sevgi pınarı olmalı öğretmenin ağzı ve sürekli iyiliği, güzelliği ve değerleri akıtmalı. Öğretmenlerimiz bu güzel vasıflarla anılmalı, görülmeli.

Öğretmenlerimizin meslek hayatları diğer mesleklerden oldukça farklıdır. Öğretmenler, ömür boyu unutulmayacak hatıraları geride bırakır. Her insanın en güzel yılları, okul yıllarıdır. İnsanın en güzel bu yılları sınıflarda, okul bahçelerinde geçmektedir. Bu güzelliğe en çok da öğretmenlerimiz şahit olmaktadır. Hâliyle her öğrencinin, her insanın hayatında yer alan tek meslek sahibi kişi öğretmenlerdir. Dolayısıyla bir toplumun hafızasıdır öğretmenler. Geriye güzel ve unutulmayacak hatıralar bırakabilmek için de öğretmenlerimizin güzel işler yapması ve güzel paylaşımlar gerçekleştirmesi gerekiyor. Yine iş öğretmene düşüyor.

Öğretmen, sadece bireysel sorumluluğu olan bir masa başı iş yapmıyor. Onun toplumsal sorumlulukları da bulunuyor. Milletin millî değerleri ve amaçları onun elinden geçiyor. Şuurumuz, tarihimiz, ahlakımız, sanatımız, birliğimiz, dirliğimiz ve geleceğimiz onun elindedir, ona emanettir.

Öğretmenlik mesleği son zamanlarda tartışma konusu oldu. Özellikle öğretmenlerin atama biçimleri tartışılıyor. Öğretmenler girdikleri yazılı sınavın sonunda bir de mülakata tabi tutuluyor. Aslında öğretmenlik mesleği bir uzmanlık mesleğidir. Eğitim fakültesini bitiren bir öğretmenin diplomasında bu yazmaktadır. Bunca eğitimden sonra öğretmenleri bir de sınava sokmak ve onları mülakata almak ne kadar doğrudur? Lisans eğitimini alarak öğretmen olmaya hak kazanan gençlerimiz geleceğini planlayamamakta ve karamsarlığa düşmektedir. Atılacak temel adım şudur: Ülkenin ihtiyacı kadar öğretmeni eğitim fakültelerinden mezun etmek gerekir. Fazla eğitim fakülteleri kapatılmalıdır. Buradaki akademisyenler, MEB ve YÖK arasında imzalanacak protokolle öğretmenleri mesleki anlamda geliştirecek hizmetiçi eğitimlerde değerlendirilmelidir. İstihdam fazlası akademisyenler, MEB tarafından kurulacak akademilerde görevlendirilebilir.

Yeterli kadro açılmamasının bir başka sebebi de okul sayımızın azlığıdır. Okul azlığından dolayı atamalarda yeterli kadro ilan edilemiyor. Şayet yeni okullar yapılsa, buna ihtiyaç da var, daha çok öğretmen atanacaktır.

Eğitim kadromuzun bir başka kanayan yarası da özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerimizdir. Asgari ücret şartlarında hizmet veren emekçi öğretmenlerimizin hakkını savunan yok gibidir. Tamamıyla patronların vicdanına bırakılan on binlerce öğretmenimizin sesini yetkililer duymalıdır.

Çocuklarımızı, geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin beklentilerini, sosyal ve ekonomik haklarını çağın şartlarına uygun şekilde revize etmek gerekir. Elbette son zamanlarda öğretmenlerin haklarını iyileştirecek adımlar atılmaktadır da. Ancak bunlar yeterli değildir. Öğretmenlik mesleği eskiden olduğu gibi tercih edilen bir meslek olarak itibarını devam ettirmelidir. Bunu sağlayabilmek için de öğretmen yetiştirme politikamız başta olmak üzere yeniden gözden geçirilmeli, bu alanda fazla mezun verilmemeli, atama şartları daha şeffaf ve âdil olmalı, öğretmen adaylarımızın devlete güvenleri zedelenmemeli, umutları ve idealleri öldürülmemelidir.

Toplumu imar eden sanatkâr öğretmenlerimizdir. Herkesin bir öğretmeni vardır. Öğretmen karanlığı aydınlatan ışık, yolumuzu gösteren rehberdir. Var olsunlar!