Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2963.73
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Haziran 2024

Herkesin bir Filistin defteri olmalı

Hepimiz büyük bir imtihandan geçiyoruz. İnsanlık ikiye ayrıldı: Filistin’i dert edinenler ve diğerleri. Filistin Defteri, bizi uyarıyor.

Çocukken bize günlük tutmamız tavsiye edilirdi. Hepimizin birer hatıra defteri olmalıydı. Çocuksu masalları yaşadığımız o dönemde defterlerimize günlüklerimizi yazdık durduk. Bugün büyüdük ve artık hepimizin daha büyük hatıra defterleri olmalı. Halil İbrahim İzgi’nin Muhit Kitap’tan çıkan Filistin Defteri’ni bir solukta okudum. Ön Söz şöyle başlıyor: “Herkesin bir Filistin defteri vardır. Filistin defteri olduğunu bilmese bile bir Filistin defteri vardır. Kalpte yazılmaya başlar ve sonrasında bazen satırlara dökülür, sonra bazıları iki kapak arasına girer.” Yazar bu defterin bazen şiir, bazen düz yazı, bazen hüzünlü bir şarkı, bazen de coşkulu bir marş biçimine büründüğünü söylüyor ve hislerimize tercüman oluyor: “Filistin’i tanıdıkça sevdik, sevdikçe tanımayı sürdürdük. Anladığımızı düşündükçe neden tam olarak anlamayacağımızı, hiç anlayamayacağımızı düşündüğümüzde ise aslına çok bildik bir hikâye olduğunu düşündük.”

Kalbi olan, gözü gören, kulağı işiten herkesin Filistin gündemi olmalı. Gazze, “Müslümanım” diyenlerin gündeminden düşmemeli. Halil İbrahim İzgi, bu defterimizde eksik olmaması gereken sayfaları bize hatırlatıyor: “Azim, kararlılık, gayret, fedakârlık, sevgi, paylaşma, şefkat sayfaları… Daha birçok sayfa ekleyebiliriz, elbette. Bu sayfaları ekledikçe Filistin bize benzeyecek biz de Filistin’e… Yazar, bu defterin bize “Kim olduğumuzu hatırlatacak bir hafıza kartı” olacağını belirtiyor. Bu hakikatli sese kulak verelim: “Bu defter ne kadar sık açılırsa hür Kudüs’e ulaşmamız o kadar kolay olacaktır. Siyonist saldırıların olduğu her dönede bu defteri açtığımı fark ettim. Demek ki yeterli değil, demek ki bu deftere her gün başka bir cümle eklememiz gerekiyor.” Kitaptaki denemelerden bir kaçının başlığı şöyle: “Soykırım’la Gelen Zulümle Gider”, “Filistin’in Çanakkalesi Gazze”, “Gazze İçin Ağlayan Bulut”, “Çocuk Soykırımı”, “Dünyanın Bütün Filistinleri”, “Filistin Öğretmenim”, “Gazzeli Çocuktan Öğretmenine Mektup”, “Hanzala Büyüdü, Ebu Ubeyde Oldu”, “Ramallah’ta Bir Gece”, “Vatan Yahut Filistin”, “Yükselen Sivil Güç: Boykot”, “Gazze’ye Gidememek”. Filistin Defteri’ni okuyalım. Okursak Kudüs derdimiz, Filistin hicranımız ve Gazze ıstırabımız olur, olmalıdır. Derdi olan kalpler ne güzeldir! Onlar selam olsun!

YAĞMURDAN SONRA

Merhum Ahmet Kekeç benim vazgeçilmezlerimdendir. Köşe yazılarından, konuşmalarından, eserlerinden çok istifade etmişimdir. Eyüpsultan semtine uğradıkça kabrine uğrarım, aziz ruhuna Fatihalar yollarım. Dostlara hep söyler dururum: Ahiret yurduna varan yazarlarımız ancak eserleriyle yaşar. Kitapları yayımlanmalı. Muhit Kitap, Ahmet Kekeç’in eserlerini okuyuculara ulaştırıyor. Yazarımızın romanı Yağmurdan Sonra çıktı. Eserin arka kapak yazısı şöyle: “Yağmurdan Sonra sarsıcı, düşündürücü bir aşk hikâyesi çerçevesinde ‘hayatımızı’ ele alıyor. 28 Şubat sürecinin eksen alındığı roman aynı zamanda ‘iç süreçlerin’ sorgulandığı bir özeleştiri ve muhasebe girişimi… Roman, sarsıcı sosyal ve siyasal gelişmelerin yanı sıra, toplumsal hafızamıza da ayna tutuyor. Aile içi çatışmalardan, yasak aşk açmazına düşen ve sıradan insanlarıyla marjinaller arasında savrulan roman kahramanının serüveninde, Türkiye’nin yakın tarihinden canlı kesitler bulacaksınız. Bir solukta okuyacağınız başarılı ve cesur bir roman.”

ELEŞTİRİNİN ELEŞTİRİSİ

Eleştiri edebiyatın en zor alanı. Bu sahada kalem oynatmak kolay değil. Zira peşin hükümlü bakışlar üzerinize çevrilmiştir. Ön yargılar gölge gibi sizi takip eder. Ama bu alanda da birileri öne çıkmalı ve yayımlanan kitapları ölçüp biçmeli, yazarlarını doğru şekilde tartmalı. Bu sahada muhtelif dergilerde seçkin tenkit yazılarını okuduğumuz Prof. Dr. Mehmet Narlı’nın Eleştirinin Eleştirisi kitabı yayımlandı. ESKADER tarafından 2023 yılı “Tenkit” dalında ödüle lâyık görülen eseri okurken son satırlarda Fethi Naci hakkında zarif bir tespit ve tabii ki eleştirmene makul bir eleştiri var. Okuyalım: “Fethi Naci’nin sevimli bir ifadesi ile bahsi kapatayım. Onun eleştirisini, eleştireceğimizi hissetmiş gibi eleştirisinin sonunda Naci şöyle diyor: ‘Bu ne biçim roman eleştirisi diyecek okurlar olabilir. Firavun İmanı bir edebiyat eseri olmadığı için eleştirisi de ister istemez edebiyat dışı oluyor.’ O zaman biz de bir soruyla bitirelim; madem Firavun İmanı iyi bir roman olmayı geçtik bir edebiyat eseri bile değil, neden eleştirme ihtiyacı duydunuz?” Hayatta olsaydı, sanırım Fethi Naci’nin cevap vermekte zorlanacağı mantıklı, haklı ve hakşinas bir sual, ne dersiniz?

Eleştirinin Eleştirisi’nde çok konu var. Sadece birkaç yazının başlıklarına dikkatinizi çekeyim: “Ali Ekrem’in ‘Şiirimiz’i Ne Söyler?”, “Putları Niçin Yıkıyoruz Ya da buharlaşan Eleştiri”, “Yaban Ön Sözünde Verilen Cevaplar Aslında Ne Anlama Gelir?”, “Garip Neye Niçin Karşı”, “Cemil Meriç’in Edebiyat Eleştirisi Görüldü mü?”, “Sezai Karakoç’ta Geleneği Yeniden Okumak”, “Tanpınar Bir Tereddüdün Adamı mıydı?”, “Ataç’ın Gelgitli Düşünceleri”.

BÖYLE BUYURDU SÛFÎ

Prof. Dr. Ömür Ceylan Klasik Türk Edebiyatı metinlerine dair emek mahsulü çalışmalarıyla tanınıyor. Hocamızın Böyle Buyurdu Sûfî isimli eserin genişletilmiş yeni baskısı yapıldı. “Tasavvuf ve Şerh Edebiyatı Araştırmaları” olarak dikkat çeken eser, konuya ilgi duyan okuyucuların başucu eserlerinden biri. Tasavvuf ve edebiyat arasındaki köklü münasebetleri kavrayamayanları aydınlatabilecek çapta ilmî bir eser. Ön Söz, bu gerçeği bize söylüyor: “Ruhun aydınlanması için kalbe ve zihne ulaşacak her türlü güzellikten yararlanan sûfî öğreti, kendisini ifade ederken tabii bir vasıta olarak şiiri kullanır. Öyle ki tasavvuf tarihini incelediğinizde edebiyat tarihinin de önemli bir bölümünü gözden geçirmiş sayılırsınız.”

Pek çok şairimizin şiirinin vukufiyetle tahlil edildiği eserde bulunan bölümler şöyle: “Gülü Gülle Tartanlar”, “Yunus’tan Edib Harabî’ye Anadolu Sahası Türk Tasavvuf Şiiri”, “Hâl ile Kâl Arasına”, “Şahkulu’nan bakışlar”, “Kuş Dili Lügati Şerhler”. Ömür Hoca kılı kırk yaran ve yazdıkları dikkatle okunan iyi bir akademisyen. Seçtiği alanı seven ve sevdiren bir Türkolog. Mazideki muhteşem edebiyatı gelecek nesillere aktarabilen bir irfan köprüsü. Meraklı dostlara bütün eserlerini tavsiye ediyorum.

HERKES GİTTİKTEN SONRA

Herkes Gittikten Sonra, Müslim Coşkun’un denemelerinden oluşuyor. İbrahim Tenekeci, onun “yazıyı yazgı olarak görenlerden” olduğunu söylüyor. 35 yıl kaleme sadakat kolay değil. Denemelerinde bizi farklı yolculuklara çıkarıyor, özge sofralara davet ediyor. Bazen hüzünlere sevk ediyor, bazen de tefekkür ummanına daldırıyor. Müslim Coşkun’un yazdıkları kalbe dairdir, ruha dokunuyor. Zihin melekelerimizi apansız harekete geçiriyor. Nerede yaşadığımızı bize hatırlatıyor, nasıl olmamız gerektiğini kulağımıza fısıldıyor. Tavrımızı, duruşumuzu, yürüyüşümüzü enikonu sorguluyor. Ben sevgiyle okudum yazdıklarını. Derin hakikatleri gördüm. Bu edebiyat havuzunda inci mercanlar var. Aramak, görmek ve bulmak isteyen talihliler için. İlk yazı ilk sarsıştır: “Kalbinden Uzak Diyarlara Gitmişsin”. Ömür sermayesini nasıl ve nerede harcadığımızı merak ediyor yazar. Hele “Kar”ı tasvir ettiği bir yazı vardır ki, sadece bu metin için dahi olsa eser alınır, okunur. Herkes çocukluk yıllarının karlı günlerini özler değil mi? Zaten yazarımız da “Her kar yağışı beni benden alıp çocukluğuma götürür.” diyor. Belli ki anıyor, özlüyor ve seviyor o günleri. Ama bize de sevdiriyor. Yazıdan birkaç satır okuyalım isterseniz: “Kar yağışı rahmettir, berekettir. Susayan gönüllerin susuzluğunu gideren bir pınardır. Yazları suya hasret kalan toprağın kalbine yerleşen bir incelik, toprağın hayata tutunmasını sağlayan bir mutluluk kaynağıdır. Gökyüzünden bir kuğu gibi süzülen her kar tanesi, insanı ve tabiatı hayata hazırlayan bir besin kaynağıdır. Kalbimize dokunan ve ruhumuzu okşayan şefkat eli gibidir.” Deneme türünü seven zevk sahipleri, inanıyorum ki bu kitabı ihmal etmeyecek.

İRADEYİ EĞİTMEK

Mehmet Dinç ve Saadet Öztürk’ün kaleme aldığı İradeyi Eğitmek kitabı, “Aklın ve Kalbin Beraberliği” alt başlığıyla okuyucuya sunuluyor. Bilindiği gibi, insanın iradesini doğru biçimde yönlendirmesi büyük önem arz ediyor. Nurettin Topçu gibi mütefekkirlerin fikirlerinden de istifade edilen eser, bütünüyle değerli tespitleri ve tahlilleri okuyucuyla paylaşıyor. Tefeül ederken karşıma “Ümit ve Heyecanımızı Kaybetmeyelim” başlığı çıktı. Galiba her işin başı bu. Ama biz hocaların tavsiyelerine kulak verelim: “Hedeflerimiz doğrultusunda harekete geçmemizin önündeki en büyük engellerden birisi ümitsizliktir. Hatta ümitsiz insanın harekete geçmek bir yana, bir hedef belirlemek gibi bir gayesi de yoktur. Çünkü kendinden, gelecekten, yaptığı işlerden, insanlardan, hayattan ümidi kesen bir insanın şevki kırılır, hareketsizleşir, tembelleşir. Şevki kırılan, gayesi olmayan insanın ise hayatı anlamsızlaşır.”

ÜÇ ŞİİR KİTABI

Şiire önem verilmediğini, şiir kitaplarının yayımlanmadığını iddia edenler hâlâ var mı? Alın size Muhit’ten üç şiir kitabı birden. Murat Güzel’den Ağaçların Diyalektiği, Mehmet Fatih Öz’ün Sonsuzluk Bir Zamandır ve Ervanur Erdoğan’ın Oksijen ve Rüyalar… Şairler hakkında konuşmaktansa şiirlerinden birer örnek vermek daha iyi olur sanırım. Önce Murat Güzel’in “Özeti Bir Giz” şiirinden: “Hangimizin dizi kanadı kime gülümsedi şu biçimsiz söğüt/Ansızın ölmek demiştiniz sımsıkı avcumuzda kor gibi yanardı/O kadar gürbüz göğsümüzde keçeleşmiş kermeleri büsbütün/Rüzgârın özeti bir giz ve hayretin demek ki bize kalanlar öksüz.” Mehmet Fatih Öz ise herkes için “Merhamet” diyor: “Burada birikim değil, şans gerek/En iyi oyuncu heyecanlanır/Son taşı çıkartıncaya dek/Teşekkür etmek ağırdır/Kaldıramaz güçsüz/Kediler masum, insan nankördür/Gece tutar elinden/Umutsuzluğun üçüncü katında/Orada olmayan bir baba” Ve Ervanur Erdoğan’ın “İçimden Geçen”deki mısraları: “Üşüyünce herkes göğü çeker üstüne/Dünya sönmüş tekkedir, öyle soğuk/Babaannem öper vitrinde saklar beni/Gölgem dahi kanıyordur hiç bilmez oysa/Her aşk tehlikedir daha gencim/Bir şekerli çay ve ceplerimde leblebi/Tedirgin yürüyüştün silahsız vakitlerde/Kulağıma sesin düşer alır dinlerim/Yukarda çalan ıslık, bahar çok yorucu/Kısıldıkça şarkıya eşlik eden gözlerin/Senin deden yörüktür anlar bu çelişkiden/Büyüdükçe içime bir dargınlık düşüyor”

Bahsettiğim bütün bu eserler, Muhit Kitap’tan çıktı. Galiba kütüphanelerimizde, bu yayınevi için bir raf ayırmamız gerekecek.