Herkes üzerine alsın!
Zor günlerden geçiyoruz. Yeni dünya düzeni savaşları, şeytani senaryolar, terör, tehdit, yaptırım derken, tarihi bir dönemece şahitlik etmekteyiz hep birlikte. Ama her ne olursa olsun, 2000 yıllık DEVLET TECRÜBESİNE sahip heybemizde, türlü oyunlara karşı ALFABENİN TÜM HARFLERİNE KARŞILIK GELEN planların mevcudiyeti, bir nevi umut vesilesi bizlere. Yoksa çıkartılan onca fırtına içerisinde, her defasında bir “HÜDAİ YOLU” bulduğumuzu kim inkâr edebilir ki?
Bu açıdan egemen aktörler dünya da acımasız bir hâkimiyet savaşı sürdürürken, Devletimizin GÜCÜ NİSPETİNDE adını yeni yüzyıla yazdırmak için çaba göstermesi ve söz konusu savaşın etkilerini İÇERİYE ÇOK YANSITMADAN destansı bir mücadele vermesi kesinlikle yabana atılmamalı. Öyle ki son 20 seneye bu gözle bakarsak, dış siyasetten ekonomiye, sanayiden ulaşıma kadar, nerelerden nerelere geldiğimiz ayan beyan ortada. Elbette sağlık alt yapısının, refah düzeyinin, eğitim olanaklarının, sosyal desteklerin, özgürlüklerin… önceleriyle KIYAS GÖTÜRMEYECEK seviyelere ulaşması ise fazla söze hacet bırakmayan cinsten.
Hal böyle olunca “ülkede, sanki her şey süt liman mı” diye soracağınızı, gayet iyi biliyorum? Tabi ki böyle bir iddiam yok. Lakin istikametin, o yönde seyrettiği de muhakkak. Nitekim ÖNCEKİ ZAMANLARA nazaran, görece bir ivme yakalanması bunun en net ispatı konumunda. Peki, öyleyse “niçin onca imkâna rağmen huzursuzluk, sıkıntı, problem, kavga, gürültü vs. eksik olmuyor başımızdan” derseniz? Cevabı açık. Bunun “suçlusu benim” de o yüzden…! Ne alakası var, değil mi?
*
Eğri oturup, doğru konuşalım o halde. Hepimizin hadiselerden KENDİNİ USTACA SIYIRIP, BAŞKA SORUMLULAR ARAMASI gibi bir huyu olduğu malumunuz. Keza lafa gelince PAMUK misali bir insan figürü sergilemekten de, geri durmadığımız şüphesiz. İşte o nedenle “hatasız, günahsız, pamuk gibi güzide insanların yaşadığı bir toplumda”, felaha ulaşmaya engel, geriye benden başka bir sorumlu kalmıyor maalesef.
Nasıl mı?
Mesela bir kendini bilmezin, emniyet şeridinden ilerleyerek, trafiği tehlikeye sokması ve araçların önüne geçerek, diğerlerinin hakkını gasp etmesi tamamen benim yüzümden. Bu perspektifte insanların beklediği bir kuyrukta, "soru soracağım" ayağına sıranın en önüne geçen bir uyanıklıktan da benim sorumlu olduğum söylenebilir. Hatta haksız kazanca kendince kulp bulan, bir yamyamlıktan da; birine olan hasetliğinden, arkasından atıp tutarak itibarını sarsan bir kişiliksizlikten de; evinde eşine karşı terör estirip, dışarda kadın hakları konusunda duyar kasan bir omurgasızlıktan da; üç kuruşluk menfaati uğruna, güven, sadakat, dostluk kurallarını arkadan hançerleyen bir zihniyetten de; kendisi gibi düşünmeyen arkadaşı dahi olsa, onun yaşadığı/yaşayacağı sıkıntıdan sevinç duyan bir karaktersizlikten de; onca güzel şeyin içerisinde, küçücük olumsuzluğu mevzu yapan bir kıskançlıktan da; sırf karşısındakinden nemalanmak niyetiyle, sinsice kurulan arkadaşlıktan da, bir makama oturmak için, ahlaki değerleri hiçe sayan bir nasipsizlikten de; kerameti sadece kendinde gören, bir kibirden de, güvenilip makama oturtulan bir kişinin, üç/beş ay sonra “lüpçü” kesilmesinden de ben suçluyum ne yazık ki...
*
Bitti mi? Biter mi hiç… İnsanın elindekiyle yetinmemesinin, kanaatsizlik göstermesinin, şükrü unutmasının, vefasızca davranmasının, gülü sevmek yerine dikeniyle meşgul olmasının da, sorumlusunu başka yerde aramamak lazım…
Abarttığımı sanmayın sakın. Tamam, bir “İRONİ YAPTIĞIMI” kabul ediyorum. Fakat içimizde emperyal sistemin bir dayatmasından mıdır yahut başka bir şeyden mi bilinmez ama NEFSİMİZİN bitmek tükenmek bilmeyen arzularının ESİRİ olduğumuzu inkâr edemeyiz. Üstelik hatalarımıza bir BAHANE bularak, kalbimizi TATMİN ETMEK de en mahir olduğumuz konular arasında yer alıyor.
Suçu veya suçluları, daima dışarıda aramamızın ise tamamen bunun eseri olduğu net. Oysa kişi KENDİNİ DÜZELTMEK YERİNE suçu hep dışarda aradığı müddetçe, toplumsal olarak mesafe kat edilmesi neredeyse mümkün değildir... O sebeple Ra‘d, suresinde geçen; "BİR KAVİM KENDİ NEFİSLERİNDE OLANI DEĞİŞTİRMEDEN, ALLAH ONLARIN DURUMUNU DEĞİŞTİRMEZ" (11) ayetini, bu manada okumak önem arz etmekte…
Öyleyse KURTULUŞU;” doğru, dürüst, İyi düşünen ve bu düşüncesini tatbik edenlerin, diğerlerine örnek teşkil edeceği ve bunun ahlaki kanunları toplum nezdinde müteselsile uygulamaya koyacağı” başlığı altında incelemekte yarar var. Zira bir çivinin, nalı; bir nalın, atı; bir atın, komutanı; bir komutanın da, orduyu kurtaran döngüsü; bu MOTİVASYONU sağlamak için, çok şey ifade ettiği kati surette tartışılmaz. Lütfen herkes, bunu üzerine alsın!