Herkes, kendi ölülerine ağlıyor!
Mısır olayları, bir milletin demokrasiye sahip çıkmasının göstergesi olmanın çok ötesinde anlamlara haiz. Postmodern dünyada hala özgürlük, eşitlik gibi kavramların belli bir sınıf için geçerli olduğuna dair de önemli bir göstergeu2026
Mısır'da yaşananların Gezi eylemleri sonrasına denk gelmesi ilginç bir tesadüf müydü; yoksa planlı bir uygulamanın mı ürünüydü şimdilik tartışmalı. Olguların, yaşanan zaman diliminde net ve sağlık yorumlanması zaten eşyanın tabiatına aykırı.
Her bir vak'a, kendi tarihinden uzaklaştıkça gerçeğe yaklaşma temayülü gösterir. Yaşanmışların sağlıklı analizi, ancak tarihsel materyal içerisine dahil olduğunda yapılabilir. Olayların tarih bilimine devr edilmesi için öngörülen süre, yaşanan çağa uygun değişir. Eskiden, bilgiler ancak 50 yıl geçtikten sonra tarih alanına dahil edilirken şimdilerde bu için 20 yıl yeterli olmakta.
Enformasyon çağının hızlı ve küresel iletişimi sağlaması insanın ortaya koyduklarını çabuk eskittiği gibi tarihin kucağına da yeni sorumluluklar veriyor. Zamanında üstü örtülmüş, saklanmış, görülmek istenmemiş hadiseler/detaylar ancak bu süre sonunda açığa çıkıyor. Hal böyle olunca da günümüzde yaşanan tüm olayları sağlıklı bir şekilde değerlendirmek çok zor oluyor!
Bu sebeple gerek Gezi, gerekse Mısır'da yaşananların arka planına dair yapılan çözümlemeler de şimdilik eksik ve yetersiz kabul edilmeli. Konuyla ilgili sağlıklı analizlerin ilerleyen tarihlerde daha net olarak yapılacağı da... Lakin, sahte barış ve özgürlük havarilerinin maskelerinin artık düşmüş olduğuna şüphe yok! Sadece kendi milletleri için barış, özgürlük, demokrasi isteyen Batı'nın ipliğinin pazara çıktığına dau2026
Rabea ve Taksim'de yaşananlar toplumsal hafıza zayıflamadan gerçekleştiği için insanlar tarafından mukayese edilme imkanı buldu. Mısırlıların, sandıklarına sahip çıkmalarıyla girdikleri kanlı süreç, Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşananlarla karşılaştırıldı. İşte bu kıyas, iç ve dış dünyanın çifte standardını açık ve net bir şekilde ortaya koyan en yeni ve somut deliller oldu!
Nedense, Gezi olaylarında özgürlükçü, çevreci, insan haklarını savunucusu gözüken taifenin çoğu, Mısır'da yaşananlar karşısında ses çıkarmamıştı. Üç, beş ağaç adına meydana dikilenlerin yaptıkları eylemlere yüce ve ulvi anlamlar yükleyenlerin gözleri bu kadar uzağı görmemiş gibidir!
Gezi'de, polisin su sıkmasını orantısız güç olarak yorumlayanlar hemen yanı başlarında cereyan eden bir kıyıma kayıtsız kalmayı tercih etmişlerdir. Ne silahsız binlerce insanın kutsal günlerde acımasızca katledilmesi ilgilerini çekmiştir ne de Mısır'ın duran adamının öldürülmesi!
Daha kısa süre önce özgürlük, insan hakları, eşitlik gibi laçkalaşmış kavramları dillerine pelesenk etmiş çoğu zat-ı muhteremin, Mısırlıların da hadlerini bilmedikleri, orduya itaat etmedikleri, gibi yavan sözlerle eli kanlı darbecileri paklamaya çalışmaları dikkat çeker. Hatta bazıları hızlarını alamayarak dökülen kanların sorumluluğunu İhvan'ın omuzlarına yüklemeye bile çalışır. Bunu yaparken de, "Biz müdahale etmeseydik, iç savaş çıkacaktı!" diyen darbedar asker Sisi'den farklı konuşmazlar.
Dış dünyada da durum bundan farklı değildir. Gezi olaylarında Taksim'den canlı yayın yapan yabancı basın da, demokrasi adına kaygılarını günübirlik dile getiren üst düzey yöneticiler de başka bir gezegene taşınmış gibidirler. Tomadan çıkan suyun, atılan biber gazının çetelesini tutan demokrasi tutkunlarının bu aşkları ise sanki tükenmiştir!
Batının çifte standardı bir yana, İslam dünyasının bölünmüşlüğü bu iki olayla iyice gün yüzüne çıkmıştır. Mezhepsel veya ulusal menfaatleri doğrultusunda hareket eden İslam devletleri, din kardeşliği kavramını iyice boşaltmışlardır.
Halbuki, son yaşananlar Batının, İslam dünyası ve Ortadoğu haritasını çıkarlarına göre yeniden tanzim etmek için attığı adımlara gösterilen tepkilerdir. Bu alemin, artık kendi toprağına, milletine yani kaderine ilişkin söz söyleme, istek murad etme hakkını Batıdan alma mücadelesinin sonuçlarındandır. Aralıklarla tazelenen kan ve gözyaşının kıyamete kadar kurutulması için candan vazgeçiştir . Çünkü yazgı ancak gayretle değişir, verilen ise bunun savaşıdır. Ve, çocukların kanlarıyla sulanan topraklar, sonsuza kadar merhametsizlere haramdır!
twitter.com/sabihadogann