Her Yolu Deneyecekler
Bildiğiniz üzere yaklaşık 90 bin ABD askeri, günümüzde Avrupa’da bulunuyor. AVRUPA’YI KORUMA MASKESİ takılan bu askerlerin, belli TEHDİTLER neticesinde sayısının artabileceğini de ABD’li yetkililerden duyuyoruz. Elbette burada geçen tehditlerin başında ise Rusya’nın yer aldığı artık bir vakıa. Ancak şu aralar şahitlik ettiğimiz gelişmeler, kafaları biraz karıştırmaya yetecek cinsten seyrediyor. Zira resmin görünen yüzünde Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması, görünmeyen yüzündeyse NÜKLEER GÜÇ’ü gerekçesiyle Rusya ile savaşmayı göze alamayan bir ABD’nin, bu kadar askeri Avrupa’ya yığması oldukça manidar. Bu durum “güvenlik konseptinin” bir parçası mı ya da adı konulmamış bir “işgal” mi bilinmez ama, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bunu TAHKİM ETTİĞİ muhakkak. Tıpkı Amerika’nın söz konusu savaşta ENERJİ ve NÜKLEER tehditleri kullanarak, Avrupa'ya diz çöktürmesi gibi… “Ne alakası var” demeyin sakın! Çünkü Çin ile kuvvetli bağ kuran Avrupa’nın, çeşitli vesilelerle boyun eğmesi, dolayısıyla Çin'in kontrol edilebileceği anlamına geldiğini Amerikalılar çok iyi biliyorlar.
O yüzden daha evvelde belirttiğim gibi; “ABD’nin NATO'yu konsolide etme, Rusya’yı kulak memesi kıvamına getirme, Çin’i kıskaca alma, silah satışını arttırma, Avrupa ve Avrasya’daki varlığını sürdürme” derdinde olduğu fikrini, yabana atmamak elzem. Almanya’nın bir anda, 100 milyar Euro’luk silah alımı yapacağını açıklaması, zaten fazla söze hacet bırakmıyor. Hatta Başbakan Scholz’un, Rusya'ya enerji yaptırımının ekonomik sonuçlarından bahsederken; “Almanya sanayisi büyük yara alır. Ekonomik krize ve büyük çaplı işsizliğe sebep olur..." sözlerini de, aynı çerçevede değerlendirmek gerekir. Öyle ki Avrupa’ya göçen milyonlarca Ukraynalı mülteci de buna eklendiğinde, savaşın Avrupa’da yol açacağı ekonomik ve toplumsal krizi ön gerememek neredeyse imkânsız. Fakat ŞARTLAR DEĞİŞMEZSE, altını çizmeliyiz ki bunun ileriki dönem, Avrupa-Türkiye ilişkilerine de OLUMSUZ YANSIMASI İHTİMAL DÂHİLİNDE. Yoksa bozulan ekonomi ile artan mülteci sayısının; Avrupa’da yaşayan Türklere/Müslümanlara yönelik baskıları arttırması, geriye göç için teşvik edilmeleri ve yerlerine Ukraynalı göçmenlerle doldurulmak istenmesi,bir komplo teorisinden fazlasına karşılık geliyor.
Hülasa ABD, Çin'i durdurmak için Rusya’yı zayıflatması ve ekonomik rakibi Avrupa’ya hükmetmesi şart. Bunu da Avrupa’da Rus korkusu, Rusya’da devasa ekonomik yaptırımlar, Pasifikte çevreleme, Orta Doğuda da kaos şeklinde temellendirdikleri ortada. Peki, başarabilirler mi? Ekonomisi kan kaybetmiş, sürekli Dolar basan, Asya’da silinen ve Avrupa’da sorgulanan ABD’nin; en azından açıkladığı yaptırımlarda bir türlü istediğini ALAMAMASI, işinin baya zor olduğunu gösteriyor. Kaldı ki yaptırımlara Pakistan ve Hindistan’ın katılmaması; Türkiye’nin tarafsız duruşu;Avrupa’nın ayak sürümesi; İsrail’in sessizliği ve Körfez ülkelerinin geri durmasını başka türlü açıklayamayız. Türkiye’nin etkin diplomasi yürüterek, barış görüşmelerini aktif hale getirmesi de bu noktada oldukça kritik öneme sahip. Lakin bunların hiçbirinin, ABD’nin ileride YENİ CEPHELER/OYUNLAR planlamaması için, engel teşkil etmediği de tecrübeyle sabit. O nedenle Avrupa’yı, Rusya ve Çin’i dar alanlara sıkıştırmak için,HER YOLU DENEYECEKLERİNDEN kimsenin bir tereddüdü olmamalı. Keza Çin’in petrol ve enerji temini yaptığı yerlerden olan, Libya ve Sudan’ın kaosa sürüklenmesi bunun en basit ispatı konumunda. Çin ile yerli para birimi ile ticaret yapacağını açıklayan Suud’da, geçen hafta Husi’lerin ARAMCO tesislerini vurması ise diğer örnekler arasında verilebilir. Tabi ABD’nin 2023 yılı bütçesinde, YPG/PKK’nın da bulunduğu Suriye’deki gruplara 542 milyon dolar fon ayırması da cabası... Sonuç mu? Kestirmek zor ama TÜRKİYE, aradan sıyrılırsa kimse şaşırmasın. ZİRA RÜZGÂR O YÖNDE ESİYOR GİBİ… Yeter ki içerde sıkı duralım. Gerisi kolay İnşallah…