Her yandan geliyorlar
Ümmetin son kalesi vatanımız, dört
bir yandan ateş çemberinde. Tüm İslam ümmetine operasyonlar çekiliyor. Bağdat
yıkıldı, Şam diyarı darmadağın, yemen yanıyor, Libya bıçak sırtında ve daha
nice yerler alev alev. Hele bir Filistin’imiz, bir Kudüs’ümüz, bir haremimiz
var ki, tam bir kangren. Birkaç yılda bir, büyük kıyım ve yıkımlar yaşar.
Ümmetin halkları, bağrını yırtsa da emirler ve sultanların ihanetleri sebebiyle
bir türlü sonuca varılamıyor.
Diğer yandan düşman, ekonomik
olarak net bir savaş başlatmış durumda. Kur savaşları, faiz lobisi, ambargolar…
Kırk yıldan fazladır stratejik ortaklık kılıfı altında, stratejik düşmanlığın
en kahpesi de cabası. Kurdukları dinli dinsiz nice terör örgütleriyle
yürüttükleri vekalet savaşları… Şimdi saldırılarına mafya babalarını da
kattılar, müflis tüccar misal eski defterleri karıştırmaya başladılar. Uyuyan
hücrelerini harekete geçirdiler vs.
Bunlar dışarıda yaşananlar. Bir de
içeride yaşadığımız ihanetler, hıyanetler, kahpelik ve kalleşlikler. Düşünün
ki, muhalefet partileri topyekun apaçık düşman konumundaki dış güçlerle iş
birliği içerisine giriyorlar. Küresel derin güçlerin CEO’su konumundaki baş
düşman, iktidarı devirmek için muhalefetle iş birliği yapacağını tüm dünyanın
gözü önünde ilan ediyor.
Normalde vatan hainliği olduğu
açık olan bu iş birliği, alttan alta devam ediyor. Ama muhalefet olduğunu
söyleyen siyasetçilerden kimse istifa etmiyor. Bu iş birliğini inkar etmiyor ve
pişkin pişkin koltuklarında oturmaya devam ediyorlar. Bununla da kalmayıp
düşmanla iş birliğini bir başarı gibi gösteriyorlar. Daha bir de o muhalefetin
halaybaşısı, kendisini “Z kuşağının” “Demokrat amcası” ilan ediyor.
Düşman, eskisi gibi mertçe ve
kendi ordularıyla gelmiyor, bizim içimizden ayarttığı; cahil, ahmak, rezil
devşirmelerden oluşturduğu çetelerle saldırıyor. Hem iki tarafa silah satıp
kazancına kazanç katıyor. Hem sıfır riskle İslam ümmetine ciddi darbeler
vuruyor. Bizi birbirimize düşürüyor, öldürtüyor, gücümüzü dağıtıyor, bizi zaafa
uğratıyor ve sonuçta sömürgeleştiriyor.
Ama artık mızrak çuvala sığmıyor.
Halklar da büyük oranda uyanmaya başladı. İslam ülkelerinde İdarecilerin büyük
çoğunluğu batılı efendilerinin emrinde olsa da halklar çok farklı düşünüyor.
Bunu Arap baharında net olarak gördüler. İşte halkları ve ülkeleri tam terbiye
etmek, onların direniş damarlarını tamamen yok etmek düşüncesindeler, ama
başaramayacaklar.
Üstüne üstlük bir de 15 Temmuz
yenilgisi tattılar. 15 Temmuz destanı düşmana ağır geldi. Yıllardır neredeyse
böylesine bir yenilgi yaşamamışlardı. Bir asra yakındır, ilmek ilmek ördükleri
planları çöp oldu. Halbuki, hep onların dediği oluyordu. İstediklerini
getiriyor, istediklerini götürüyorlardı… İstediklerini indiriyor, istediklerini
kaldırıyorlardı... İstediklerini yaşatıyor, istediklerini öldürüyorlardı…
Sadece son bir asırda
150 civarında darbe yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Bazılarında kısmi
sorunlar yaşasalar da hepsinde de başarılı oldular. Ama Allah'a (cc) hamdolsun
ki Mevla’m ilk defa yine bu yiğitler otağı vatanda onlara acı veren bir yenilgi
yaşattı. Onların alışmadıkları ve hiç beklemedikleri bir yenilgi…
İşte kudurmaları
bundandır. Kendilerinin müstemlekesi, bir asırdır, tüm İslam âlemini tamamen
teslim almak için üzerinden hesap yaptıkları en stratejik konumdaki ülkemizde
başarısızlığı tattılar. Dinlerini dahi dönüştürmeye çalıştıkları, bu konuda
epeyi de mesafe aldıkları… Bunun için ülkenin kılcal damarlarına kadar sirayet
ettikleri halde, nasıl olur da böylesi bir hezimet yaşanırdı…
Bunu mideleri kaldırmıyor. Bu
sebeple de var olan tüm güçleriyle saldırmaya devam ediyorlar. Görünen o ki
devam da edecekler. Çünkü dünya yeni tarihi bir dönemeçten geçiyor. Batılılar
için sömürge ve talanlarını devam ettirerek saltanatlarını koruma savaşı… İslam
ümmeti içinse ayağa kalkıp özgürlüğüne kavuşma, mazlumların hamiliğinde daha
aktif olma ve dünyada adaleti tesis etme savaşı. Aksi halde daha yoğun bir
şekilde sömürülme ve daha bir şekilde sürünmeye devam etme… Subheneke...
Bihamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç