''Her Türk Asker Doğar!''
Zor bir coğrafyadayız.
Amerika, Rusya, Çin, Avrupa, İsrail başta olmak üzere birçok ülkenin üzerine hesaplar yaptığı bir bölgede yaşıyoruz.
Kapitalist sistemin üzerine kurulduğu tüketim çılgınlığı sebebiyle üretimin sürekli artmak zorunda kaldığı bir ekonomik düzende hızla artan enerji talebini karşılamak için içinde bulunduğumuz coğrafya üzerine hesaplar yapılıyor.
Türkiye devasa enerji rezervlerine sahip olmasa da hemen yanı başında bulunuyor.
Gerek enerji gerek oluşturulmaya çalışılan yeni ticaret yolları gerekse özellikle son birkaç yıldır göçmenlerin geçiş güzergahı üzerinde bulunuyor.
Bu durum Türkiye’yi stratejik bir öneme sahip yaparken aynı zamanda önemli bir hedef haline de getiriyor.
Tarihin ve coğrafyanın Türkiye’ye yüklediği sorumluluk oldukça fazla…
Bu nedenle Türkiye güçlenmek ve güçlü kalmak zorundadır.
Uluslararası ilişkilerde güçlü olabilmek için ekonomide, teknolojide ve askeri alanda bağımsızlığı ele almak gerekir. Yüksek bir askeri güce sahip olmak için günümüz itibariyle yüksek bir teknolojik yapışa sahip olmak gerekir. Aynı şekilde güçlü bir ekonomi için de düşük teknolojik ürünlerden yüksek teknolojiye sahip ürünleri üretmek ve ihraç etmek gerekir.
Bu alanlarda güçlü olabilmenin yolu da nitelikli insan kaynağından geçiyor.
Nitelikli insan kaynağına sahip olmanın yolu da bilgiyi talep eden bir genç nesil oluşturmaktan geçer. Tembelliği bir kenara bırakıp çalışmaktan geçer.
Teknolojiyi kullanmayı seven bir millet olarak teknolojiyi üreten bir hale geliyoruz. Bu durum gurur verici. Suriye rejimine karşı kullandığımız yerli ve milli savunma sistemleri ile dünyaya karşı güçlü bir mesaj verildi. Ancak masada elimizin daha fazla güçlenmesi için sadece askeri alanda güçlü olmak yetmez. Ekonomide, basın ve medyada, sağlık alanında, zirai alanda sarsılmaz bir yapıya sahip olmamız gerekiyor.
Savunma sanayinde yakalanan yerlileşme ve millileşme başarısını sivil alanlara da kaydırma gayreti başarılı bir şekilde devam ediyor. Yerli otomobil ile birlikte önemli bir adım atıldı. Tıbbi teknolojiler, yenilenebilir enerji, raylı sistem ve tarımsal teknoloji üretiminde de çalışmalar sürüyor.
Bunları başarmanın yolu şüphesiz ki bilgi üretmekten geçer.
Ülke olarak gündemdeki meselelere hassasiyetimiz çok yüksek. Fakat bu hassasiyet gündemdeki meselelere takılı kalıp zamanımızın büyük çoğunluğunu gündemdeki meseleleri tartışmakla geçiyor. Ancak bizim ihtiyacımız olan şey ekonomik ve teknolojik anlamda gelişmeyi hızlandırmak. Bunu başarmanın yolu da zamanımızı doğru değerlendirip araştırmaya ve öğrenmeye daha fazla vakit ayırmaktır.
Basın ve medya reyting ve tıklanma üzerinden gelir elde ettikleri için sürekli ilgi çekici haberler yapmakla uğraşır. Sonuçta işleri budur. Ancak günümüzde gelinen noktada basım, medya, sosyal medya ve son dönemde whatsapp gibi iletişim kanalları uluslararası psikolojik savaşın birer silahı haline dönüştü. Gerçek olmayan haberlerle insanların zihinlerini bulandırarak meşgul ediyor. Bu da zaman gibi asla geri kazanılamayacak bir hazinenin kaybolmasına neden oluyor.
Bahsettiğim bu durumdan maksat gündemdeki meselelere kayıtsız kalmak değil. Ancak ölçüyü kaçırıp gereğinden fazla vakit harcayarak kendimize ve ülkeye faydadan çok zarar getirmeye başlarız.
Kendinize “ne yapmalıyım?” veya “ne yapabilirim?” sorusunu sormaya başladıysanız hangi işi yapıyorsanız o işi daha iyi yapabilmek ve katma değerini artırmak için bilgi seviyenizi artırmak ile başlayabilirsiniz.
Günümüzde yaşanan küresel savaşta sadece askeri cephe yok.
Ekonomik, psikolojik, teknolojik, biyolojik, diplomatik, zirai, siyasi, tıbbi çok çeşitli alanlarda gerçekleşiyor.
Daha önce de yazmıştım ancak tekrarında fayda görüyorum.
Evet, her Türk asker doğar ve bugün yaşanan yeni nesil küresel savaşta vatanımızı daha güçlü kılmak için her alanda nitelikli askerler yetiştirmek zorundayız. Bunun yolu da bilgiden, öğrenmekten geçiyor…